T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 21 ŞUBAT 2006 SALI
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Akif EMRE

HAMAS örneğinde; medya, sermaye ve siyaset

Hamas ziyareti etrafında meydana gelen tartışma Türkiye açısından hayati bir konuyu gözler önüne serdi. Tartışmanın ele alınışı biçimi ve bunun medya üzerinden yansıyışı siyasette etkin güçlerin reflekslerini, önceliklerini ve hepsinden önemlisi bu topraklarla kurdukları ilişki/sizlik/lerini deşifre etti.

Farklı güç ilişkilerinin kesişme noktasında bulunan medyanın dolayısıyla siyaset üzerinde etkin güç merkezlerinin en azından bir kısmının Türkiye ile kurdukları ilişkiyi analiz etme fırsatı verdi Hamas yorumları. Hamas ziyaretini medyanın değerlendiriş biçimi iyi analiz edildiğinde medya, sermaye ve siyaset denkleminin Türkiye dışı etki merkezlerine ne kadar açık olduğu ortaya çıkar.

Hamas'la bağlantılı olmasa bile geçmişte yaşanan Türkiye ve İsrail'i ilgilendiren bir olayın çözümlenmesi bugün yaşananları hatırlatıyor. Amerika'nın işgalinden sonra TSK'nın yeniden Irak'a girmesi söz konusu olduğunda Amerika'yla birlikte savaşa girmemizi savunan, aksi takdirde Türkiye'nin mahvolacağı yönünde tehditler savuran medya ve sermaye çevreleri aniden Kuzey Irak'a girilmemesi gerektiği yönünde bildiriler yayınlamaya başladılar. Olayın perde arkasını bilmeyenler Amerikan yanlısı çevrelerdeki bu ani tutum değişikliğine bir anlam verememişti. Oysa Türk istihbarat birimleri, İsrail'in isteği ile Türkiye'deki sermaye çevrelerinin TSK'nın Kuzey Irak'a girmememsi gerektiği yönünde açıklama yaptırılacağı duyumunu almışlardı. Nitekim bu duyum doğrulanarak işveren kuruluşları bu yönde bildiriler yayınlamaya başladılar. Türkiye'nin Amerika ile birlikte kirli savaşa karışmasına başından beri karşı olan biri olarak bu durum benim açımdan bile hayret vericiydi. Olayın izahı aslında çok basitti; Türkiye'nin Amerika'dan bağımsız bir politika üretemeyeceğini savunanlar işgale ortak olmamayı hayal bile edemiyorlardı. Savaş bitip Türkiye bir koç başı gibi kullanılma ihtiyacı kalmayınca, Türk ordusunun Kuzey Irakta insiyatif almasını stratejik hesaplarına, bölgedeki hesaplarına uygun görmeyen İsrail, bunu engellemek için aynı çevreleri kullanmaktan çekinmedi. Bu olay Türk sermayesi ve buna bağlı olarak medyanın Türkiye'nin çıkarlarını ne kadar dikkate aldıklarını göstermesi bakımından ilginçtir.

Benzer durum Hamas ziyaretinde de yaşandı. Merkez medyanın kullandığı dil Türkiye'nin çıkarlarından çok İsrail perspektifini yansıtıyor olması aidiyet duygusuyla ve aynı zamanda çıkar ilişkisiyle izah edilebilir ancak. Bu durum medya ve dolayısıyla iş çevrelerinin gittikçe kendi 'ülkesiyle olması gereken bağı yitirmesi'yle açıklanabilir. Türkiye gerek duygusal gerekse sermaye birikimi ve kaynakları açısından ülkesiyle bağını koparmış bir sermayenin kuşatması altına giriyor. Bu sermaye tekeline aldığı medya üzerinden siyaseti ve kamuoyunu, ekonomik dengeleri istediği gibi şekillendirebiliyor. Bunu gerçekleştiremediği durumlarda açıkca ülkenin çıkarlarını göz ardı edecek bir dil kullanmaktan çekinmeyebiliyor. Bu manzara Küreselleşme denilen kulağa hoş gelen sürecin Türk siyasetine yansıyışıdır.

Bu açıdan Hamas ziyareti değerlendirilecek olursak soğukkanlı biçimde şu unsurları göz önüne almak gerekirdi: Türkiye'nin ve bölgenin çıkarları neyi gerektiriyor, küresel barış bundan nasıl etkilenir? Merkez medya bu süreçte tek bir soruya cevap aradı: İsrail, Hamas ziyaretinden nasıl etkileniyor?

Hamas'ı daha da izole ederek süreç dışı bırakma stratejisini güden İsrail, ne Türkiye'nin ne de Filistinlilerin kuşatılmışlıktan çıkmasına sıcak bakmıyor. Hedefi, "utanç duvarı"nı Kudüs'ü de içine alacak şekilde kalıcı hale getirecek bir sürece Filistinlileri zorlamak. Bu süreç; ne bölge ne de Türkiye'nin yararına olmadığı gibi İslam ve Hristiyan aleminin de dahil olacağı bir kaotik ortama sürükler.

İsrail'in, Türkiye'yi PKK ile tehdit ederek kendisi gibi işgalci görmesine bile tepki göstermeyen medya ve sözüm ona aydın türü ile karşı karşıyayız.

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi