T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 21 ŞUBAT 2006 SALI
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Ahmet KEKEÇ

O röportajı farkeden gazeteci benim Oray...

Oray Eğin, Akşam'da, çok güzel bir yazı yazmış... Parçalı yazı uygulamasına geçti ve bence iyi etmedi ama, çok güzel yazılar yazmaya devam ediyor.

Bir filmden, McCarthy dönemi uygulamalarını anlatan bir filmden ("Good Night and Good Luck") yola çıkarak, Türkiye'nin yaşamış olduğu McCarthy'ci dönemi anlatıyor.

Önce uzunca bir alıntı:

Gazeteciler açısından izlenmesi gereken bir film; ayrıca da yılın en iyilerinden biri. Film, fişlenmeye başkaldıran ve McCarthy'le mücadelede ilk fitili ateşleyen bir televizyon gazetecisini anlatıyor. Türkiye'nin de benzeri bir dönem yaşamış olması, filmi çok anlamlı kılıyor: 28 Şubat, ardından andıçlanan gazeteciler...

Ertuğrul Özkök bile "haber hırsı" uğruna iki gazeteciyi Andıç'a inanarak infazladığından duyduğu pişmanlığı yazdı. O iki isim Mehmet Ali Birand ve Cengiz Çandar'dı. Ve ikisi de dönemin Sabah gazetesinde yazıyordu. Andıç'ı da yayımlayan Sabah gazetesinde.

Andıç ilk yayımlandığında, pek kimse bilmez belki, Türkiye'de de tıpkı filmdeki gibi bu duruma karşı çıkan bir gazeteci vardı. Üstelik Sabah'ta. Can Ataklı'ydı.

Bir zamanlar medya söyleşileri yapıyordum ve Sabah'tan biriyle konuşmam gerekiyordu. Kim olabilir diye düşünürken Can Ataklı'yı aradım. Medya Plaza'nın üst katında buluştuk. "Siz Çandar'la Birand'ın atılması olayında gazeteye, içeride çok sert tavır koymuşsunuz" dedim.

"Çok canım sıkıldı tabii" diye anlatmaya başladı, "Generalin bir tanesi bunu koyacaksınız diyor, o general ki bugün İstanbul'un bütün sermaye çevreleriyle içli dışlı, her gece birinin davetinde, yerinde. Bu general kendi oturup yazdığı metni (Andıç metnine) ekliyor, gazeteye yolluyor. Benim genel yayın müdürümü yurtdışında buluyor, baskı uyguluyor, gazeteyi batırmakla tehdit ediyor. Karşılıklı çıkar ilişkileri yüzünden... Bence Sabah'ın yüzkarasıdır. Ansiklopediye geçecek korkunç bir olaydır: Bir tüccar generalin talimatıyla bunun olması."

"Bunları yazabilir miyim?" dedim.

"Yaz tabii" dedi.

Röportaj, yayımlandığı Öküz dergisinin kısıtlı tirajı içinde kaybolacaktı belki ama kısa süre sonra 28 Şubat'la mücadele eden İslamcı basın fark etti; Akit, Yeni Şafak gibi gazeteler sürmanşetten yayımladı. Nazlı Ilıcak başta olmak üzere bir sürü isim alıntıladı. Sonra da Sabah gazetesiyle Can Ataklı'nın ilişkisi kesildi...

Oray Eğin'in anlattıkları (özetle) bunlar.

O dönemde, Akit'te çalışıyordum ve Öküz'cülerle (Metin Üstündağ'larla, Mehmet Çağçağ'larla filan) yakın temasım vardı; arada sırada yazı da veriyordum dergiye...

Oray Eğin'in Can Ataklı'yla yaptığı mülakatı, ayıptır söylemesi, ilk ben farketmiş, Akit gazetesindeki köşeme taşımıştım. Yazı işleri de, bu yazıyı sürmanşetten duyurmuştu.

Konu hakkında yazanlar, çoğunlukla, Öküz dergisini atlayarak, benim alıntıladığım bölümle iktifa ettiler. Röportajın tamamını değerlendiren ilk gazete, daha sonra, Zaman oldu. Aslında iyi de oldu. İçeriden tanıklıkla, Andıç olayı "aydınlatılmış" oldu.

Türkiye Oray Eğin'e, dolayısıyla Can Ataklı'ya çok şey borçludur.

Bunları, kendime pay çıkarmak için yazmıyorum... Madem tarihe not düşüyoruz, yeri gelmişken fakirin katkısını da ekleyelim.

Fakat, asıl tartışmamız gereken konu bence şu:

Ertuğrul Özkök, geç de olsa, günah çıkarma yoluna gitti ve hedef gösterdiği meslektaşlarından özür diledi. Bunu, "risk ortadan kalktıktan sonra" yaptı ama, olsun... Biz, aynı özrü, Zafer Mutlu'dan ve olaydaki dahlini yeni öğrendiğimiz Sabah gazetesi başyazarı Erdal Şafak'tan da bekliyoruz.

Bağımsız yargıya da şunu soruyoruz:

Çıkar çevreleriyle içli-dışlı olan ve bazı gazetecileri, bazı gazeteleri, bazı sivil toplum kuruluşlarını hedef gösteren (Akın Birdal, örneğin, medyadaki Andıç haberinden sonra kurşunlanmıştı) "tüccar general" hakkında nasıl bir işlem yaptınız? Bundan sonra yapmayı düşünüyor musunuz?

Geri dön   Mesaj gönder   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi