T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
Y A Z A R L A R | 21 ŞUBAT 2006 SALI | ||
|
Batı, ateşle oynuyor. Batı, iki şeye inandığını söylüyor: İlerleme ve evrensellik. İlerlemenin yegâne yolunun diyalektik, rekabet, çekişme, çatışma ve savaştan geçtiğini sanıyor. Evrensellikten kastı ise, Batının "doğrularının" tüm dünyada kutsal sayılması gerektiğine olan inancı. Batının iktisadi sistemi olan kapitalizm, bu iki ilke üzerine inşa edilmiş. Batının siyasal sistemi olan demokrasi bu iki ilkeyi benimsemiş gizliden gizliye. Batıya göre bireyselcilik toplumun refahını arttırıyor. Liberalizm ise dünyayı serbestleştiriyor. Batı, ateşle oynuyor. Hep ilerleyebileceğini, kendi inancının her dem ve her yerde geçerli olacağını sanıyor. Ama Batının inandığı şekliyle ilerleme, illa ki bir rekabet, bir çatışma ortamına ihtiyaç duyuyor. Batının ilerlemek için çatışmaya ihtiyacı var. Ya II. Dünya Savaşı'nda ve Soğuk Savaş döneminde olduğu gibi kendi içinde oluşturacak bu çatışma ortamını, ya da sömürgecilik döneminde yaptığı gibi kendi dışında. "Medeniyetler Çatışması" tezi, Batının ihtiyacı olan bir tez. Kendi doğrularını daha bir evrensel kılacak yeni bir meydan okuma, ilerlemeyi mümkün kılabilecek yeni bir çatışma ortamı. Dünyanın sayelerinde "kriz dinamosu" olan Ortadoğu ve tarihi hınç beslenen İslâm âlemi bunun için biçilmiş kaftan. Yugoslavya, modern demokratik Batının sıfır çektiği ilk sınavdı. Yüzyıllardır unutulmamış olan kin Bosna'da kan akıtırken, Batı diplomasisi yumurtanın kaç dakikada piştiğini tartışıyordu. Afganistan ve Irak'ın Batı eliyle "hürriyetlerine" kavuşturulması ise her halde yirmi birinci asrın ilk trajikomik hikâyesi olacak. Ve üzgünüz, bu hikâye öyle hemen bitmeyecek. İslâm peygamberini, (Türkiye'deki kimi aydınlar bundan eziklik duysalar da) bizim önderimizi aşağılayan karikatürlerin bizatihi kendilerinin bir komplo olup olmadığı çok umurumda değil. Ama Batının, karikatürlerden çıkan malzemeyi nasıl kullandığı, İslâm âleminin tabii tepkisini ve ardından yaşanan gelişmeleri nasıl rekabete ve çatışmaya malzeme yaptığı, süreci tahlil etmeye çalışan biri olarak gündemimde olmakla kalmıyor, kanıma da dokunuyor. Aklıselimden uzak, maksadını hayli aşmış, hakareti insan hakkı addeden, ama başörtüsünü bir inanç hürriyeti olarak görmeyen bu anlayış, çatışmayı körüklemek için her şeyi yapıyor. Belli aralıklarla, hakaret mesajlarının yeniden basımı, tahrik dolu karikatürlerin süslediği tişörtleri siyasilerin giymesi gibi hareketler, alevin şiddetini beslemeye yönelik yelpaze manevraları değil de nedir? Ben, bir müddettir şu meşhur ve meşum Leyla Şahin davasının da sırf bu çatışma anlayışının öncül ve örnek bir vakası olduğunu düşünüyorum. Batı, ABD'siyle AB'siyle bu çatışmadan öyle bir medet ummaktadır ki, bundan sonra atacağı her adımın önyargılı ve hesaplı olacağını varsaymamız gerekecek. Batı, ateşle oynuyor. Bu süreç, sadece hedefteki ülkeleri ve milletleri değil, aynı zamanda Batıyı ve tüm dünyayı tehdit eder hale gelecek. Çünkü, Batı İslâm ülkelerinin perişan durumuna, iktidardakilerin işbirlikçi tutumlarına bakarak, İslâm'ı kolay lokma sanıyor. Oysa İslâm artık eskisi gibi sadece belli bir coğrafyadan ibaret değil. İslâm Batının, ta kalbine dek ilerlemiş durumda. İslâm'a sataşmak Batıyı içten vuracak. Gelişmelere karşı aklıselim göstererek ortak bir tavır sergileyen iki ülkeden birinin Hıristiyanlığı Anadolu'dan kovan bir İslâm ülkesi, diğerinin ise İslâm'ı Avrupa'dan atan bir Hıristiyan ülkesi olması tesadüf mü acaba?
|
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |