T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 23 ŞUBAT 2006 PERŞEMBE
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Osman AKKUŞAK

Roman yazmak için...

Diyelim ki, dilim roman yazabilecek güzellikte.. yani mükemmel bir Türkçem var.. Türkçenin keskin deyimlerini, çarpıcı atasözlerini, zengin kelime ve kavramlarını pek mükemmel, pek rahat kullanabiliyorum.. bir fikri, bütün unsurları ve detaylarıyle düzenli ve tertipli bir şekilde anlatabiliyorum.. geniş, saçaklı bir fikir olsun, yahut enteresan bir konu olsun, bir paragraf veya bir cümleler grubu olsun, beyan etmek istediğim maksadı, sağlam bir mantık zinciri ve iyi bir sınıflandırma sergileyecek evsafta ifade edebiliyorum.. bir eşyayı, bir insanı en belirgin özellikleriyle tasvir edebiliyorum.. bir duyguyu bir heyecanı okuyanın da ayni hissîyatı duymasını sağlıyacak güzellikte anlatabiliyorum..

Bir cümleden diğer cümleye geçerken hem düşüncenin akmasını, hem de kelime ve cümlelerden doğan seslerin âhenktar olmasını sağlıyabiliyorum; yani akıcı yazıyorum..

Şahıslar arasındaki konuşma parçalarının, diyalog cümlelerinin cereyan eden vak'alara ve şahısların maksat ve meramlarına tam uymasına imkân veren bir dikkati dâima canlı tutabiliyorum..

Böyle bir lisan kuvvetine, ve böyle bir üslub güzelliğine sahib olduğumu kabul edelim.. böyle güçlü bir dilim var.. o sebeble ben roman yazmak istiyorum..

Evet romancı olmak istiyorum.. roman yaratmak istiyorum!..

Ne yapmalıyım, nasıl hareket etmeliyim dersiniz?.. dilim hazır.. geriye ne kaldı.. yoksa üç nalla bir at mı kaldı?.. Hayır sevgili okuyucularım.. bence geride iki nalla yarım at daha var.. romanın dili ile muhteviyatını (içeriğini) yüzde elli, yüzde elli olacak nisbet dahilinde taksim etmek en doğru hareket olsa gerektir..

Şimdi de romanın muhteviyatına gelelim.. ben bu dille ne yazacağım.. insanların beynine ve kalbine neyi aktaracağım veya kalplerini nasıl harekete getireceğim..

Haa! şimdi burada ehemmiyetli bir nokta ortaya çıkıyor.. acaba ben şimdi, hayatın gerçeklerini, acılarını, güzelliklerini, hertürlü iyiliğin ve kötülüğün ne suretle meydana geldiğini, mâsum, mağdur insanların, zalim, gaddar mahlukların özelliklerini, hal ve ahvâlini biliyor muyum? bunları farkedecek, keşfedecek bir ferasete, bir seziş ve anlayış kabiliyetine sahib miyim?.. Bu husus hem bir tecrübe ve görgü işidir; hem de bir yaratılış işidir.. genç bir insan da, rûhunda o cevher varsa ayni kudreti gösterebilir.. bununla beraber, romancının kişisel tecrübeleri, kişisel yaşantısı, tahsil ve terbiyesi, birikimi, müşahedeleri (gözlemleri); eserinin kalitesi üzerinde elbetteki iz bırakacaktır.. Abdülhak Şinasi Hisar; güçlü eserlerini 50 yaşından sonra yazdı.. Ömer Seyfeddin kısa ömrüne rağmen güçlü kaliteli hikâyeler yazdı.. Jak Landın, Dostoyevski, bizzat yaşadıkları macera ve tecrübeleri romanlarına monte ettiler..

Şimdi meramımızın özüne gelelim: ben, hazır olan dilimle, olgunlaşmış tecrübe ve birikimimle hangi konuları, hangi mesajları, hangi olayları romanımda ele almalıyım.. hangi vak'aları hangi insanları, hangi toplum tabakalarını tafsil etmeliyim ki beşer hayatının güzelliklerini ve acılarını etkili bir şekilde ifade edebileyim..

Romanda konu ve mesaj problemine gelecek yazıda girelim.. enine boyuna yoklayarak beynimize ve ruhumuza hitabeden soruların sorunların dökümünü yapalım!..

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi