T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 23 ŞUBAT 2006 PERŞEMBE
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Vecdi AKYÜZ

İsimlerin kökeni, anlamı ve özgünlüğü

Cuma günkü Çocuğa İsim Vermek yazımızla ilgili olarak, değerli okuyucumuz ve dostumuz Prof. Dr. Mahmut Özdemir'den, konuya gerçekten açılım getiren güzel bir ileti aldım. Kendisine dikkati ve nezaketi için çok teşekkür ediyorum. Her iletisinde konunun farklı boyutlarına dikkat çeken Mahmut Bey, şunları belirtiyor: "Yanlış bir anlayışla -hem de bu konulardan bir ölçüde haberdar olması beklenen dindar ailelerde bile- çocuklarına isim verenler, 'Aleynâ' (üstümüze, bize), 'Kezbân' (yalancı), 'Minal/Minel' (-den, -dan) gibi düzgün veya tam anlamı olmayan adlar vermektedirler. (..) Çocuklara isim koyarken, dikkat edilecek en önemli husus, güzel ve anlamlı isim olmasıdır. Aileler, çocuklarına verecekleri ismi, önceden sorup anlamını ve özelliklerini bilerek ve titizlikle seçmelidir. Çocuğun isminin, onun kişiliğini kurmada ve oluşturmada etkisini düşünerek, güzel ve anlamlı isimler verilmelidir." Alıntıda belirttiğiniz görüşlere katılmakla birlikte, bir doğru bilgiyi paylaşmak ve size katkıda bulunmak için 'kezban' kelimesine işaret etmek istiyorum. Kezban, sanıldığı gibi Arapça 'kezebe' kökünden gelen, 'kezzab veya tükezziban' kelimeleriyle yakınlığı yoktur. Kezban, Farsça bir kelimedir. Kez: Şehir demektir. Banu ise, hanımefendi veya kadın demektir. Bileşik isim olarak kezban: şehir hanımefendisi anlamına gelir. Bunu böyle anlamak doğru olur. İsim koymanın anlamı ve önemi, daha çok Meryem suresi, 1-7 âyetlerde geçen Yahya'ya isim koymaktan ortaya çıkmaktadır: "Allah: Ey Zekeriyya! Sana Yahya isminde bir oğlanı müjdeliyoruz. Bu adı daha önce kimseye vermemiştik buyurdu." âyetinde kısır kadın ve ihtiyar erkekten Allah'ın yaratacağı çocuk, diriltme anlamını içerdiği için 'Yahya' ismi, anlamlı ve güzel anlamlılığı ortaya koyuyor. Önemli olan ikinci kısımdır ki, 'bu ismi daha önce kimseye vermemiştik' âyetinden ise ismin orijinal olması gerektiğini de anlıyoruz. Nitekim Peygamberimiz (A.S)'in, kendi torunlarına Hasan ve Hüseyin isimlerini koymakla daha önce konulmamış isimleri seçtiğini anlıyoruz. Kendi çocuklarına isim koyarken (Fatıma, Kasım, İbrahim gibi) belki bu âyetin ışığında bir duyarlılık henüz yoktu. Makalenizde çocuğuna Kasım adını koyan kişiye Peygamberimiz'in müdahalesini ben pek anlayamadım. Oysa kendi çocuğunun bir adı da Kasım iken, niçin müdahale etti acaba? Selâmlar." (Prof.Dr.Mahmut Özdemir)

Kezban isminin kökeni gösterilirken, Osmanlıca ve ad sözlüklerinde Farsça aslının kedbânû olduğu ve şehir hanımefendisi yanında, vekilharç/evi çekip çeviren kadın anlamına geldiği de belirtiliyor. (Ferid Devellioğlu, Osmanlıca Sözlük, 601) Ancak, hemen ikinci anlam olarak yalancı da zikrediliyor. Türkçe'de çocuklarına Kezban adını verenler, daha çok, Rahman Sûresi'nde tekrarlayan ve inkâr etmek/nankörlük etmek anlamındaki "tükezzibân"ın kezban'a dönüşmüş şekliyle verdiklerini düşünüyorlar. Aslında Arapça'da "yalancı" anlamında kezbân değil "küzbân" şeklinde sıfat-fiil vardır.

Meryem, 19/1-7 âyetlerindeki anlatımdan kalkarak, Yahya ismi dolayımında, anlamlılık yanında, özgünlük çıkarımınıza, ben de katılıyorum. Zaten, güzel anlamlılığın doğal sonuçlarından birisi de özgünlük olmalıdır.

Çocuğuna Kasım adını koyan kişiye, Peygamberimiz doğrudan müdahale etmiyor. Hz.Peygamber (s.a.), sahabe tarafından kendi künyesi dolayısıyla itiraz edilince, Abdurrahman koymasını tavsiye etmiştir. (Buharî, edeb, 105; Müslim, edeb, 7) Çünkü o kişiye, Arap geleneği dolayısıyla Ebu'l-Kâsım denilecekti. Peygamberimiz'in künyesi de Ebu'l-Kâsım olduğundan, bir karışıklık ortaya çıkacaktı. Sahabe tarafından Ebu'l-Kâsım künyesinin Peygamberimiz'e özgü kalması arzulanıyordu. Bu tamamen Peygamberimiz'in künyesinin de ayırt edici biçimde olması arzusuna dayalı, bağlayıcı olmayan bir durumdur. Dolayısıyla, çok yaygın olduğu gibi, Kasım adı elbette çocuklara verilebilir.

Çocuğun ismi, hayatı boyunca onun ayrılmaz bir parçası olacağından, çocuğun kişiliği ve yaşayışı üzerinde derin ve kapsamlı etkilere sahiptir. Hatta isim, ölümünden sonrasında bile kişinin ayrılmaz parçasıdır. Kişinin adı, onun toplum içinde tanınmasına, ferdileşmesine ve ayırt edilmesine yaradığından, şahsiyetinin önemli bir unsurudur. Bu bakımdan isim alma hakkı, kişilerin ayrılmaz şahsiyet (kişilik) haklarındandır. Dolayısıyla, isim üzerindeki hak, kişiliğin bir parçasını oluşturur.

Peygamberimiz'e sevgi göstermenin ve onu örnek almanın pekçok yolu vardır. Bu sevgi ve örneklik yollarından birisi de, isim verme konusunda Peygamberimiz'in uyarı ve uygulamalarını dikkate almak ve çocuklara onun ad ve lakaplarından birini vermektir. Sevgili Peygamberimiz'e yapılan tahkire verilecek güzel cevaplardan birisi de bu olmalıdır.

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi