T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 8 TEMMUZ 2006 CUMARTESİ
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Son Dakika
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  İnsan Kaynakları
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Fehmi KORU

Belge vizyonu

Türkiye ile ABD arasında hazırlanan 'vizyon belgesi' açıklandı ve böylece iki ülkenin birbirinden neyi talep edip neyi edemeyeceği bir metne bağlandı ya, insanın aklına ister istemez şöyle bir soru geliyor: İçte ve dışarıdaki etkin çevrelerle de benzer bağlayıcı metinler yapılsa iyi olmaz mı?

Aslına bakılırsa böyle bir düşünce demokrasinin mantığına aykırı... Bir siyasî parti iktidara geldiğinde neyi nasıl uygulayacağını anlatan -parti programı ve seçim beyannamesi gibi- pek çok belgeye imza atmış olur. Lider ve temsilci düzeyinde partililerin konuşmaları da önemlidir. Sandıktan başarıyla çıkan parti hükümet programını sunar Meclis'e ve onaylatır. Bunlar bir siyasî kadroyu bağlayıcı metinlerdir. Herkes belgelerde verilen sözler ile yapılan icraatı rahatlıkla karşılaştırabilir.

Türkiye'nin -ve giderek dünya demokrasilerinin de- en önemli sorunu, iktidara gelmeden önce verilen sözlerle hükümet icraatları arasındaki açı farkıdır. Dediği ile yaptığı arasında bazen taban tabana zıtlık görülebiliyor hükümetlerin; bu da vatandaşların sisteme kuşkuyla bakmasına yol açıyor. Ak Parti'yi oluşturan kadroları vaktiyle eleştirdikleri Avrupa Birliği'ne (AB) yapışmakla suçlayanlara, Başbakan Tayyip Erdoğan, "Şimdi AB'ye muhalefet edenler de geçmişte şiddetle AB taraftarıydı ama..." diye cevap verdi önceki gün...

Sözün kısası, dışarıya dönük taahhütler konusunda yazılı metinlerin bağlayıcılığını, içeriye dönük konularda beklemek pek doğru değil.

Ancak, 'bağlayıcı metin zorunluluğu' güncel konular bir tarafa bırakılarak uygulanabilir bir kolaylık gibi görünüyor yine de. Özellikle temel nitelikler konusunda... Siyasal tarafların birbirinden kuşku duydukları noktalarda kendilerini ve diğer tarafları bağlayıcı bir metin üzerinde uzlaşmalarında ne gibi bir mahzur bulunabilir?

Anayasalar bu amaçla yazılmış birer sosyal mukavele değil midir aslında? Ancak, 1982 Anayasası, askerî dönemin demokratik ortamda pek işlemeyen aşırı hassasiyetleriyle dolu bir metin, yıllar içerisinde gerçekleştirilmiş değişiklikler de bütünselliğini bozdu; bu sebeple de bağlayıcılığı bulunsa bile güvenilirliği zayıf bir metin eldeki anayasa. Nitekim, iktidar partisi mensuplarının, cumhurbaşkanlığı seçimleri tartışılırken, "Anayasada ne yazıyorsa o olacak" söylemleri muhalif çevrelerin yüreğine su serpmiyor...

Washington'da açıklanan 'vizyon belgesi' türü bir mutabakat metni siyasî partiler arasında da pekâlâ gerçekleştirilebilir. Partilerin kendilerini bağlı hissedeceği genel ilkeleri içerir o belge; yasak alanları belirler... Bilinenlerin tekrarı da olsa, "Taraflar sorun ve ihtilâfları demokrasi dışı yöntemlerle çözmeyi veya demokrasi dışı formülleri tavsiye etmeyi asla düşünmez" gibi bir cümlenin siyasî parti liderleri tarafından imzalanması ne güzel olurdu sözgelimi...

Cumhurbaşkanının kim olacağı konusu bile böyle bir vizyon belgesi ile temel ilkelere kavuşturulabilir. "Falan olmasın" türü demokratik olmayan bir tavır yerine, "Seçilecek cumhurbaşkanı kim olursa olsun, demokratik düzene bağlı kalmalı, bir partinin oylarıyla seçilmiş olsa dahi anayasadaki yetkilerini bütün ulusu kucaklayacak biçimde kullanmalıdır" türü bir bağlayıcı cümle yeterlidir. Aynı belgede, 'sorumsuz' cumhurbaşkanının devletin günlük işleyişine olumsuz müdahalelerinin yanlışlığına dikkat çekilerek toplumsal katmanlar arasındaki 'hakem' konumu bilhassa vurgulanabilir.

Böyle bir bağlayıcı belge üzerinde uzlaşıldıktan sonra cumhurbaşkanının hangi partiden seçileceği ayrıntısı önemini bütünüyle yitirmez mi? Böyle bir belgeyi, Ak Parti, tartışmalara son vermek amacıyla, tek taraflı olarak da açıklayabilir.

Her sorunumuzu itiş-kakış yöntemiyle çözmek zorunda mıyız? Daha uygar çıkış yolları bulamıyor muyuz? "ABD ile Türkiye uzlaşabiliyor da Ak Parti ile CHP uzlaşamıyor" görüntüsü çok mu şık duruyor sizce?

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi