T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 8 TEMMUZ 2006 CUMARTESİ
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Son Dakika
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  İnsan Kaynakları
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Resul TOSUN

Düşünce muaheze olunmaz

"Düşünce kendimizi başkalarını ve dünyayı anlamaya çalışmak için geliştirdiğimiz aktif işlemdir."

Düşüncelerimizi sadece ifade etmek veya kağıda dökmek bu işlemin tamamlanması için yeterli değildir. Bu aktif işlemin tamamlanması için o düşünceyi hayata geçirmek gerekir.

"Seni anlıyorum deyip gereğini yapmıyorsak düşünce eksiktir."

Kendi iç dünyamızda bütünüyle kabullenemediğimiz bir düşünceyi başkasının etki ya da baskısıyla benimser görünüyorsak orada da bir eksiklik var demektir.

Düşünce içselleşirse düşünce olur. Kişiyle bütünleşir.

Eflatun, "Düşünmek ruhun kendisiyle konuşmasıdır." der. İçselleşmemiş bir düşünce bedeni büyük ya da küçük bir elbise giymeye benzer. Kişi onun içinde rahat edemez. Dar ya da bol gelir. Bedenle bütünleşmez.

Onun için de içselleşmemiş bir düşünceyi savunan insanın zorlandığını görürsünüz.

Onun için de bir düşünceyi bir başkasına dayatmak karşıdaki insanın kişiliğiyle oynamak demektir. İkna olmadan, içselleştirmeden o düşünceyi zorla kabul ettirmek insanın kişiliğine de saygısızlıktır.

Başkaları bizim gibi düşünmüyor diye onları kınamamak gerekir. Farklı düşünce yanlış da olsa kişilik sahibi insandan çıkar. Herkesi aynı şekilde düşünmeye zorlamak aslında düşünmemeye zorlamak anlamına gelir.

Walter Lipmon, "Herkes aynı şeyi düşünüyorsa, hiç kimse farklı bir şey düşünmüyor demektir." derken belki de bunu kastediyordu.

Ben şahsen, olağanüstü farklı fikirlerin ortaya çıkması için insanları özgürce düşünmeye alıştırmak lazımdır diye düşünüyorum.

Düşünceye baskı yapmak aslında insanın kendi sesine kulak vermesine baskı yapmak demektir. Kimi zayıf kişilikli insanlar bu tür baskılara ister istemez boyun eğerler ama o insanın aslında sevgisini kazanmazlar. Baskıya uğrayanların üzerinden baskı kalktığı anda baskıcı kaynağı ellerinin tersiyle iterler.

Baskı kuranlar sevgiyi samimiyeti ve fedakarlığı katlederler. Sevilen insanlar baskı kurduğunda ise kendilerine duyulan sevgiyi ortadan kaldırırlar.

Oysa bilinmesi gerekir ki düşünceler üzerinde hakimiyet kurulamaz. Kurduğunu zannedenler aslında ellerindeki sermayeyi tüketmiş olurlar.

Mevlana Celaladdini Rumi "Fihimafih"inde der ki: "Düşünceler muaheze olunamaz. İnsanın içi hürriyet alemidir. Düşünceler latifdir hükmolunamaz!"

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi