T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 19 TEMMUZ 2006 ÇARŞAMBA
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Son Dakika
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  İnsan Kaynakları
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Mustafa KUTLU

Teknopoli

Nihayet başımıza gelen belaların baş sorumlusu modern teknolojidir diyen kafadengi bir adama rasladık. Üstelik bu adam yabancı değil tanıdık (Ben tanımakta gecikmişim).

Çocukluğun Yokoluşu (1995), Televizyon: Öldüren Eğlence (1994) gibi kitapları Türkçe'ye tercüme edilmiş, ardından Teknopoli: Yeni Dünya Düzeni (2005) çıkmış. Mustafa Emre Yılmaz'ın güzel çevirisini önce Gelenek Yayıncılık basmış, aynı kitap şimdi Paradigma Yayınları arasında çıktı (2006).

Yazar Neil Postman. Eğitim ve iletişim alanlarındaki çalışmaları ile tanınan bir hoca. Ekim 2003'de öldü.

Benim de düşündüğüm ama bilgi, donanım eksikliğinden yazamadığım, bana göre çağımızın en mühim meselesini dile getiriyor. Ee, adam profesör, bu işleri biliyor. Eksik olan tarafı şu: Meseleye İslamî açıdan bakamıyor. Bakamaz elbet, hoşgörelim.

George Bernard Shaw şöyle demiş: "Bugünün sıradan insanı ortaçağda yaşayan sıradan insanlar kadar saftır. İnsanlar ortaçağda ne olursa olsun dinin otoritesine inanıyorlardı. Bugün ise aynı şekilde bilimin otoritesine inanmaktadırlar".

Postman kültürleri üç grupta topluyor: Âlet kullanan kültürler, teknokrasiler, teknopoliler.

Ben iki grupta topluyorum: 1. El sanatları (Bu âletler masumdur. Yelkenli kayık, su değirmeni vb.). Bunlar "haddi aşmaz". 2. Endüstri (Bu insanın nefsanî tarafının hakimiyetidir).

İkimiz de "buhar makinası"nın icadını milat olarak görüyoruz. Bundan böyle âletler masum değildir, hepsinin birer ideolojisi vardır. Zaten yazar bunu "Makinaların ideolojileri" diye müstakil bölüm yapmış.

Kitabı özetlemek mümkün değil. Sadece "Teknopoli"nin ne olduğunu kaydedebiliriz. Elbette ki bu Amerika damgasını taşıyor. F. W. Taylor 1911'de şöyle demiş: "İnsan emeğinin ve düşüncesinin temel gayesi verimliliktir; teknik ölçüm her alanda insan kararından üstündür; ölçülemeyen bir şey ya var olamaz ya da değersizdir, vatandaşların işleri en iyi biçimde uzmanlarca idare edilebilir". Postman buradan hareketle şöyle sürdürüyor: "Aslında işçiler düşünme yükünden kurtuluyorlardı. Sistem onlar adına düşünecekti. Bu kritik bir noktaydı çünkü böylece teknik bizim adımıza düşünebilir fikri neşet etti. Bu ise Teknopoli'nin temel prensiplerinden birisidir.

Cesur-yeni dünya ABD, bir harikalar diyarıdır. Her şey hareket eder ve her hareket "ilerleme" olarak görülür. 19. yüzyıl sonu ve 20. yüzyıl başı Amerikalı kapitalistlerin dehası ve cüretiyle kaplıdır. Onlar işlerini çok hızlı yapmaktadır. Yeni teknolojinin ortaya çıkardığı imkanları sömürmeye diğer milletlerden daha iyi odaklanmışlardır. Aralarında Samuel Morse, Alexander Graham Bell, Thomas Edison, J.D. Rockefeller, J. Astor, Henry Ford, Andrew Carnegie gibileri vardı ve bu insanlardan bazıları Robber Baron (Haydut Baronlar) olarak biliniyordu.

Kolaylık, konfor, hız, hijyen ve bolluk sağlayan modern teknoloji insanları sarhoş etmişti, çok memnundular. Artık duanın alternatifi penisilin, aile köklerinin alternatifi yer değiştirme, okumanın alternatifi televizyon, sınırlamanın alternatifi hemen elde edilen haz, günahın alternatifi psikoterapi, politik ideolojinin alternatifi bilimsel seçim vasıtasıyla elde edilen şöhrettir.

Kavramlar enkazında inanılacak tek şey kalmıştır: Teknoloji. Başka her şey reddedilebilir ve tehlikeye atılabilir, ne de olsa uçaklar uçuyor, antibiyotikler bizi iyileştiriyor, radyolar konuşuyor, bilgisayarlar hesap yapıyor ve hiç hata yapmıyorlar.

Bu manzara Teknopoli'nin ABD'de vücut bulmasına ve oradan "Amerikan hayat tarzı" olarak bütün dünyaya yayılmasına yaradı. Bugün adına "Bilgi çağı" vb. dediğimiz şey.

Bu yazıyı okuyanlar da, konuştuğum arkadaşlar gibi, "peki çare ne" diye sorabilir. Postman bir ahlakçı olarak "Direniş savaşçısı" kavramını geliştiriyor ve bu savaşçılara yol gösteriyor (sayfa 208). İsteyen kitabı edinir ve o bölümü okur.

Ben "alın teri, el emeği ve kanaat" diyorum. İhtiyaca göre tüketim ve üretim. Yani "had". İnsanüstü bir makama bağlanan ahlak ve bundan doğacak adalet diyorum. Bunların temini 300 yıl sürebilir.

Olsun.

Şu anda yoğun bakım odasındayız ve hayatımız bağlı olduğumuz âletlerle sürüyor. Teknolojinin esiriyiz.

Fişimizi çekerlerse işimiz biter.

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi