T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
| Y A Z A R L A R | 19 TEMMUZ 2006 ÇARŞAMBA | ||
|
|
Bir diplomat için en üzücü dönem ülkesi adına 'ilkelerini zorladığı' günlerdir. ABD'nin Ankara Büyükelçisi Ross Wilson üzücü döneminde. Sabah'ın manşeti "Kıvırttı" diyor Wilson için.. İsrail'in 'kendini koruma hakkı'nı paylaştığı medyanın, "Peki, Türkiye'ye Irak'tan gelen tehdit?" sorusuna "Askerî seçenekten önce yapılması gerekenler var" cevabını verirken hayli zorlanmış olmalı. Eğitimini İngiltere'de almış bir dostum, günlerdir, "Koskoca Amerika İsrail'in peşine takılmış" deyip duruyor... G-8 Zirvesi'nde Bush-Blair ikilisinin halini görünce çok üzüldü o dostum. Bush ağzına abur cubur tıkıştırırken ayakta tuttuğu Tony Blair'e içinde küfür sözcükleri geçen ifadelerle bir şeyler anlatıyor... Belleğimde hiç bozulmadan duran bir ABD-İsrail sahnesi var. James Baker ABD dışişleri bakanlığı koltuğunda oturuyor, başkan da Baba Bush (1991)... ABD Filistin'de çözüm için bastırıyor; Madrit'te barış toplantısı yapılmasını istiyor... İsrail o yolda adım atmayı Bush yönetiminin her yıl verdiği yardımı 10 milyar dolar daha artırması şartına bağlama çabasında... O parayı İsrail 'Yahudi yerleşim merkezleri' inşası için kullanacağı için Baker rahatsız... İki ülke arasında ciddi bir sürtüşme yaşanıyor... Evet, bundan yalnızca 15 yıl önce, ABD ile İsrail arasında ciddi sürtüşmeler yaşandığı da oluyordu. Benim zihin arşivimde o günlerden kalmış sahne şu: ABD dışişleri bakanı Baker'a, Kongre'de katıldığı bir toplantı sırasında, İsrail yönetiminin duyduğu rahatsızlık soru halinde yönetiliyor... Baker'ın cevabı şu oluyor: "İsrailli liderler kendilerini hazır hissettiklerinde benimle doğrudan görüşsünler; telefon numaram şu..." Kongre'deki toplantıya katılan senatörlerin meydan okuyucu cevabı duyduklarında yüzleri bir başka oluyor; birkaçı buruk olsa da bazısı gururla gülümsüyor... Pazar günü Washington Post (WP) gazetesinde ABD-İsrail ikili ilişkilerini irdeleyen 'A Beautiful Friendship?' (Muhteşem bir dostluk mu?) başlıklı bir yazı yayımlandı. Uzun değerlendirmeyi kaleme alan Glenn Frankel ilişkilerin yarım asır arayla aldığı biçimi çarpıcı iki tabloyla yansıtmış... Tablonun ilki 1941 yılına ait. Beyaz Saray'da Franklin Delano Roosevelt var o dönemde ve sonradan İsrail'in ilk cumhurbaşkanı olacak David Ben-Gurion kendisiyle görüşmek istiyor. "Bütün istediği Roosevelt'in 15 dakikacık kendisiyle görüşmesiydi" diyor Frankel. Ayda bin dolara Ambassador Hotel'den iki oda kiralanıyor Ben-Gurion için ve Beyaz Saray'dan gelecek cevap bekleniyor. Tam 10 hafta... 10 hafta bekliyor da randevu geliyor ve görüşebiliyor mu? Hayır. WP yazarı, "Ben-Gurion randevu alamadı; ne o zaman ne de daha sonra" diyor... İkinci tablo: Aradan 64 yıl geçmiş. Bu yılın mayıs ayının sonları. Beyaz Saray'da bu kez George W. Bush var. İsrail'de ise başbakan Ehud Olmert. Oval Ofis'te heyetler halinde iki saat görüşülüyor. Ardından iki lider yanlarına kimseyi almadan başbaşa kalıyorlar. Daha sonra hep birlikte akşam yemeği yeniyor. Ertesi gün, Olmert, Kongre'nin ortak toplantısında bir konuşma yapıyor. Konuşması 16 kez alkışlarla kesiliyor. "Mezarı Negev Çölü'ne bakan Ben Gurion bu tabloyu görse hayretten hayrete düşerdi" diyor Frankel... Ne oldu da, İsrail'den gelen siyasetçilere gösterilen tavır yarım asırda bu denli kökten değişti? Randevu kotaramayan karizmatik liderin yerini alan sıradan bir politikacı bu denli itibar görür hale geldi? Frankel, "Bu sorunun kısa cevabı 'güç' olabilir" diyor; "Yalnız İsrail'in gücü değil, ABD'de İsrail yanlısı çalışmalar sürdüren lobinin de gücü..." Lobi, kısa zaman diliminde, gerektiğinde dil, gerektiğinde para dökerek, İsrail'i Washington'da en büyük güç haline getirdi. Amerikan Başkanı, ağzında abur cubur, en yakın dostuna "Hizbullah ve Suriye işi b.. etti" derse, ABD'nin Ankara'daki temsilcisi ne yapabilir? ABD'de en tehlikeli işlerden biri İsrail Lobisi'nin gücü hakkında fikir beyan etmek bugün. WP yazarı Glenn Frankel'in işini kaybetmesinden korkarım. Koskoca Harvard Üniversitesi, Chicago Üniversitesi'nden John J. Mearsheimer ile birlikte 'İsrail Lobisi' konusunu işleyen 83 sayfalık bir rapora imza atmış Kennedy School adlı itibarlı fakültesinin dekanı Stephen M. Walt'u Lobi'nin hışmından koruyamadı; istifa etmek zorunda kaldı Walt... Neyse ki, güçten korkmayan gazeteciler de var ABD'de ve Lobi ile içli dışlı olan Washington Post gibi gazetelerde, tabii başlarına geleceği göze alarak, yazılarını yayımlayabiliyorlar. Irak'a saldırmaya hazırlanan ABD'de, yalan ve dolanla savaşa gidilmesini içine sindiremeyen diplomatlar da çıkmıştı. Diplomatlık zor zanaat...
|
![]()
| ||||||||||||||||
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
| Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |