T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 24 TEMMUZ 2006 PAZARTESİ
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Son Dakika
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  İnsan Kaynakları
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Hüseyin HATEMİ

Bu iş burada bitmez

İnsanlığın Medeniyet Tarihi'nin yedibin yılının bu yılda tamamlanacağını yazarken dalgınlıkla yanlış yazmışım. Âdem'den Hâtem'e (S.A.) 6163 yıl geçtiğine göre, bu yıl 7600 yıl tamamlanıyor. Medeniyet 7600 yıl önce Âdem'in Ümm-ül-Kurâ (ilk yerleşim yeri) olan Mekke'de, Beyt-ul-Atıyk'de başladı. Daha sonra, ırkçılık öğretileri ve millî tanrı icatları ile bozuldu. Nuh'dan sonra yeniden Yeryüzü'ne yayılmaya başladı. (M.Ö. 4000). Yine insanın insanı Rabb edinmesini ve dolayısı ile sömürülebilmesini hedefleyen öğretiler, Yeryüzü'nde birçok insanı davar konumuna, hatta daha aşağı konuma indirdiler. M.Ö. 1750 yıllarında Hazret-i İbrahim Doğu Anadolu'dan Arap Yarımadası ve Filistin yöresine giderek, Adem'in ilk binasını kurduğu Beyt-ul-Atıyk'i, büyük oğlu İsmail ile onardı ve daha sonra, İsmail soyundan gelecek olan Alemlere Rahmet Yüce Sevgili'den önce gelecek Resuller'in merkezi olması için yine ilk binasını Âdem'in Kâbe'den sonra kurduğu Kudüs'deki mabedi de Ishak soyuna bıraktı. İlâhî Tebliğ'e göre insanlar arasında aslâ soy ve boy üstünlüğü olamazdı. Yahudî topluluğu bir ırk topluluğu değil, bir inanç topluluğu idi. Ulu Peygamberlerden Musa'nın dilinden Alemlerin Rabbi Yahudiler'e buyurdu ki: Mısır'da, köle durumuna indirilmiş iken Rabbiniz sizi âzâd etti, kurtardı. Siz de kendi soyunuzdan değildir diye sakın başkalarının (ötekinin) haklarını, insanlık onurunu, insan haklarını unutmayın, onları sömürmeyin (Tevrat'ın 5. Kitabı, 24, 17-18-Deuteronomium)

Yine Rabb Musa dilinden Yahudiler'e buyurdu ki: Ceza ve haksız fiil sorumluluğu şahsîdir. (Kimse kimsenin yükünü yüklenemez). Kan davası haramdır. (Aynı kitap, 24/16).

Bu ilkelerden sapan Yahudiler, durumun kötüye gittiğinin farkına varınca Allah'dan bir süre için örnek yöneticiler, peygamber ve dolayısı ile ma'sum önderler istediler. Allah da onlara Tâlût'u, Davud'u, Süleyman'ı verdi. Süleyman döneminde vardıkları Hukuk Devleti (Adalet Devleti) ihtişamının devam ettiği zannedildi. Oysa ne yazık ki Yahudi toplumu, Müslümanların da "Medinet-ün-Nebi" örneğini koruyamadıkları gibi, "Medine-i Süleyman" örneğini, o sırada Yeryüzü'nde ilk kez görünen Dâbbe-t-ul-Arz (Canavar, beast)'a kapılarak bozmuşlardı. Kur'an-ı Kerim'de bu olgu, Süleyman'ın iktidarını temsil eden asânın Dâbbe-t-ul-Arz tarafından kemirilmesi simgesi ile anlatılır. (Seba, 34/14). Hukuk Devleti'ne ârız olan bu öldürücü ırkçılık, sömürü ve vahşî emperyalizm virüsünden kurtulamadıkları için, Bâbil Esareti musibetine uğradılar. Dönüş'ten sonra yine Sevgi Adaleti'ne dönüş yapmadıkları için bu kez Roma bağımlılığına düştüler. Mesih'e iman etmedikleri ve Musa'nın tebliğ ettiği ilkelere uymadıkları için uzun süreli bir musîbete uğradılar. Bu gibi musîbetler zulüm öğretisinin meş'um etkilerinden kurtulmaları için toplumlara ve bütün insanlığa bir ibret, bir uyarıdır, bu sebeple de o toplum içindeki sadece zâlim olanlara gelmez, onların zulmüne seyirci kalanlara da gelir. (Kur'an-ı Kerim, Enfâl, 8/25) Bu arada Hristiyanlar da Mesih'in Dağ vaazi öğretisinden sapmışlar ve zalim ve vahşî bir emperyalizm tutkusuna tutulmuşlardı. O zaman bu Dâbbet-ul-Arz mikrobu için en elverişli alan Londra, vahşi emperyalizmin merkezi olan bu belde idi. Burada Dâbbe-t-ul-Arz yeniden örgütlendi ve kısa zamanda Amerika'yı İngiltere'den ayırarak merkezini oraya nakletti. Şimdi de ABD'yi ve İngiltere'yi yedeğine alarak ve yardakçısı kılarak İslâm'ı "haritadan silmeye" çalışıyor. Bu "fitne" niye ortaya çıkmıştır? İslâm toplulukları da maalesef Sevgi'nin Adaleti düzeninden uzaklaştıkları, canavarlaşma virüsünden korunamadıkları için! (Neml, 82) Kerbelâ'yı unutmayalım.

İslâm ülkeleri Evrensel Ahlâk ve Tabiî Hukuk'a dönmelidirler.

Hristiyanlar; Dâbbet-ul-Arz ısırığı sonucunda herbiri bir Drakula haline gelen Amerikan "neocon"ları tarafından ısırılmaktan korunmalıdırlar, kendileri de İsa ve Meryem'den uzak ve yoksun kalmak istemiyorlarsa!

Musevîler de, büyük ve asıl vampir, canavar haline gelen sözde ırkdaş ve sözde dindaşları tarafından henüz ısırılmamış iseler, artık seslerini yükseltmelidirler! Meselâ bu yıl Floransa'da tanıdığım, temiz yüzlü ve vakur Fransa başhahamı bu konuda ne diyor acaba?

Heyhat! Aslında Büyük Vampirler İttifakı karşısında ülkemizde, İslâm Dünyası'nda ve Batı'da bir sinmişlik, bir korku hâkim! Hani bir Yeniçeri, gece vakti bir adamcağızı kıstırmış fena halde döverken, adamcağız "-bir Müslüman yok mu?" diye feryad etmiş. Bu çağrı gayretine dokunan bir mahalleli, o da diğerleri gibi lâmbayı söndürüp sesini çıkarmadığı halde, "-Müslüman yok mu?" feryâdına cevap vermezse kâfir olacağı korkusu ile pencereyi hafifçe aralamış ve "var, amma gelemez!" diye fısıldayıp derhal kapatmış. İşte bugün Dâbbe-t-ul-Arz (Canavar) ittifakı karşısında bütün salih, adil, iyi insanların veya hiç değilse kötüye destek vermeyen insanların durumu böyle: "Ey Beyrut'daki Sünnî, Şiî Müslümanlar ve ey Ortodoks, Katolik Hristiyanlar! Buradayız amma gelemeyiz!"

Bu arada hiç değilse sağlık kurallarına dikkat edelim ve canavar mikrobu taşıyan yerli kenelerimiz tarafından ısırılmaktan korunalım! Onların da tövbe kapısı kapanmadan önce kendilerini kurtarmalarını niyaz edelim! Mevlâ görelim n'eyler/N'eylerse güzel eyler!

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi