|

Libyalı tarihçi Salabi: Osmanlılar, Libya'ya halkın talebi üzerine girdi

Türkiye-Libya ilişkilerinin tarihine ait bilgiler Libyalı tarihçi es-Salabi, "Osmanlıların Libya'ya girişi, halkın talebi üzerine olmuştur. Önce Libyalılar, Osmanlıları davet etti. Daha sonra Osmanlılar, Libyalılara, İspanya ve 1530'da onların yerini alan Malta şövalyelerine karşı mücadelelerinde yardım etti" dedi.

12:23 - 10/01/2020 Cuma
Güncelleme: 13:29 - 10/01/2020 Cuma
AA
Tarihçi, "Trablus'ta mücadele veren halk, Osmanlı Devleti'nden ülkelerini kurtarmalarını istedi" dedi.
Tarihçi, "Trablus'ta mücadele veren halk, Osmanlı Devleti'nden ülkelerini kurtarmalarını istedi" dedi.

Libyalı tarihçi Ali es-Salabi, Osmanlı Devleti'nin halkın talebi üzerine Libya'ya girdiğini ve ülkenin kalkınmasına katkı sağladığını ifade etti.

İspanya'ya ait filoların 1510'da Trablus'a saldırı düzenlediğini ve halkın direnişine karşın kenti istila ettiğini söyleyen Salabi, kentin düşmesine rağmen halkın İspanyol istilası karşısında direnişe devam ettiğini aktardı.

Salabi, halkın, kenti abluka altına aldığını, bunun da İspanyolları 1530'da Trablus'u Malta şövalyelerine (Haçlı Aziz Yuhanna Şövalyeleri) bırakmaya zorladığını belirtti.

  • "Trablus'ta mücadele veren halk, Osmanlı Devleti'nden ülkelerini kurtarmalarını istedi. Libyalılar ile Türkler arasında doğrudan ilişkinin başlamasıyla Libya tarihinde yeni bir aşamaya girildi" diyen Salabi, Osmanlıların, Kuzey Afrika'daki Haçlı etkisinin azaltılmasına katkı sağladığını söyledi.

Salabi, Osmanlıların, birçok savaşa katıldığını ve "İspanyolların kalbine korku saldığını" ifade ederek, çoğunluğu Barbaros Hayreddin Paşa komutasındaki savaşlarla, İspanyol filolarının hedef alındığını dile getirdi.

Tacura heyetinin İstanbul'a gelerek yardım istemesi

Salabi, tarih kaynaklarında, İspanyolların Trablus'un batısını işgal etmesi üzerine, Tacura ilinden bir heyetin deniz yoluyla İstanbul'a gelip, dönemin hükümdarı 1. Selim'den (Yavuz Sultan Selim) Haçlıların saldırıları karşısında yardım istediği bilgisinin yer aldığına işaret etti.

  • "Tacura'dan İstanbul'a giden heyet, Osmanlı Sultanı'ndan Trablus'u İspanyollar ve Malta şövalyelerinden kurtarmasını istedi" diyen Salabi, "Heyeti sıcak karşılayan Osmanlı hükümdarı, onları dinledi. Görüşmede Arapça bilen Murad Ağa, tercümanlık yaptı" diye konuştu.

Salabi, 1. Selim'in ardından hükümdar olan Kanuni Sultan Süleyman'ın Murad Ağa'yı bir filo ve bir miktar askerle Tacura'ya yerleştirdiğini belirterek, bunun, Osmanlıların, Cezayir, Tunus, Libya gibi Kuzey Afrika sahillerine gelişlerinin, bölge sakinlerinin talebi üzerine gerçekleştiğinin kanıtı olduğunun altını çizdi.

Libyalı tarihçi Salabi, Osmanlı Devleti'nin Libya'da bulunma sürecini şöyle özetledi:

"Osmanlıların Libya'ya girişi, halkın talebi üzerine olmuştur. Önce Libyalılar, Osmanlıları davet etti. Daha sonra Osmanlılar, Libyalılara, İspanya ve 1530'da onların yerini alan Malta şövalyelerine karşı mücadelelerinde yardım etti. Osmanlı'nın 1551-1911 yıllarında Libya'nın tümüne yönelik egemenliği de kabul edilmiştir. Yani bazılarının iddia ettiği gibi işgal değildir."

Salabi, Tacur'dan İstanbul'a heyetin gelmesini, "Osmanlı Devleti ve Müslümanlara yönelik düşmanca tavrıyla bilinen oryantalistlerin dışında kimsenin inkar etmediğini" vurguladı.

Osmanlı Devleti'nin Libya'daki reformları

Libyalı tarihçi, istiladan kurtarılan Trablus'un daha sonra resmi olarak Osmanlı Devleti'nin bir vilayeti olduğunu, Lübnan'daki Trablus kentinden ayrılması için de "Trablusgarp" şeklinde isimlendirildiğini söyledi.

  • Salabi, Trablusgarp'ın 1864'te Osmanlı eyaleti olmasıyla Libya'daki Osmanlı döneminin başladığını, Karamanlı Hanedanlığı dönemine kadar bölgedeki valiliklerin sayısının 44'e yükseldiğini söyledi.

O dönemde yerel kabileler ve klanların ülke topraklarında etkin şekilde yayıldığı Libya'nın, Fatimiler, Muvahhidler, Memluklular gibi mücavir iktidar aileleri tarafından sözde yönetildiğine işaret eden Salabi, "Osmanlı Devleti'nin bölgede sağladığı avantajlardan biri de Libya'da merkezi-modern bir devletin çekirdeğinin oluşturulmasıdır" ifadesini kullandı.

Salabi, Osmanlı Sultanı tarafından doğrudan vali atanmasıyla Libya'da fiili bir merkezi yönetim sisteminin oluşturulduğunu, yönetimin Murad Ağa gibi Osmanlı ordusuna ait isimlerle desteklendiğini belirtti.

Libyalı tarihçi, merkezi yönetim sisteminin yanı sıra yapılan değişiklikleri şöyle anlattı:

Yönetimi, Karamanlı Ahmed Bey'in devraldığı 1711'e kadar idare sisteminin bu şekilde devam ettiğini kaydeden Salabi, Ahmed Bey'in "idarenin babadan oğula kalması geleneğini" başlattığını ve Karamanlı Hanedanlığı'nı kurarak Bab-ı Ali adına yönetimi devraldığını belirtti.

Salabi, Osmanlı Devleti'nin yönetimi sırasında merkezi otoritelerini güçlendirmeyi, böylece istikrarı kuvvetlendirmeyi amaçladığına işaret ederek, bölgede ticaret ve tarım faaliyetlerinin geliştiğini, şehirlerin büyüdüğünü, göçebelikten kentsel yaşama doğru bir yönelişin olduğunu aktardı.


Eğitime verilen önem

Osmanlı yönetiminin ayrıca eğitim sektörünü geliştirmeye çalıştığına dikkati çeken Salabi, böylece Osmanlılara ait kültür ve eğitim modeline göre eğitimli, seçkin kişilerin yetiştiğini belirtti.

Salabi, daha önce eğitimin eski usullere göre sürdürüldüğü Libya'da, Osmanlı Devleti'nin Trablus, Bingazi ve Derna'da modern eğitim sistemine uygun okullar inşa ettiğine dikkati çekerek, "Osmanlılar, 1899'da Fünun ve Sanayi Mektebi'ni kurdu. Yüzbaşı rütbesindeki bir askerin idaresindeki okulda, annesi-babası hayatta olmayan çocuklara zanaat öğretiliyordu" dedi.

Osmanlıların ayrıca Trablus'ta bir askeri rüştiye kurduğunu ifade eden Salabi, o dönemdeki mezunlardan bir kısmının askeri kolejde eğitimlerine devam etmeleri için İstanbul'a gönderildiğini kaydetti.

Salabi, yine bu dönemde, yüksek öğretim kurumları, Seydi Mısri'de Ziraat Mektebi ve Trablus'ta Öğretmen Okulu açıldığını ifade ederek, İtalyanların 1911'deki işgaline kadar Trablus vilayetinde rüştiye adıyla anılan 166 ilköğretim okulu bulunduğunu söyledi.

Matbaanın getirilmesi ve gazetecilik çalışmalarına teşvik

Osmanlı dönemindeki gazetecilik faaliyetlerine de değinen Salabi, "Araştırma ve çalışmalar, bize Libya'daki matbu yayının, Osmanlı Devleti'nin bölgede bulunduğu ilk yıllarda başladığını göstermektedir. 1866'da ülkenin ilk gazetesi, "Trablusgarp" basılmaya başlanmıştır" diye konuştu.

Salabi, Trablus'ta biri Türkçe, 8 haftalık gazetenin yanı sıra, Mehmet Davut Bey'in editörlüğünde Arapça aylık edebiyat ve bilim dergisi yayımlandığını aktardı. Salabi, "Fünun ve Sanayi Mektebi" ile "Vilayet" matbaalarının bu dönemde kurulduğunu söyledi.

Ülkedeki imar faaliyetleri

Osmanlı Devleti'nin yönetimi döneminde Libya'da pek çok cami, kale, sarayın yanı sıra bina, yol ve çarşılar inşa edildiğini belirten Salabi, bazılarının hala Osmanlı Devleti'nin ismini taşıdığını söyledi.

Salabi, Eski Şehir olarak bilinen bölgedeki meşhur saat kulesinin yanı sıra, Trablus'taki Ebu el-Hayr, Mirzan mahalleleri ile Ez-Zaviye ve El-Aziziyye caddelerinin tarihinin, Osmanlılar dönemine dayandığını belirtti.

  • "Ülkede ilk telgraf hattını kuranlar, Osmanlı Türkleridir. Telgraf hattı sayesinde ülkenin en güneyindeki Merzuk kentiyle iletişim sağlanmıştır" diyen Salabi, ayrıca köy ve kentler arasında posta seferleri başlatıldığını da ifade etti.

Trablus'un yönetiminin 1835'te Karamanlı Hanedanlığı'ndan sonra, yeniden doğrudan İstanbul'a bağlanmasına müteakip, bölgede idari, siyasi ve ekonomik alanlarda çok sayıda reform gerçekleştirildiğini belirten Salabi, idare meclisleri, eğitim ve yargı reformları yapıldığını, mahkemelerin kurulduğunu aktardı.

Salabi, bu reformların, Osmanlı modernleşme projesinde yer alan seçkin, siyasi entelektüel bir zümrenin ortaya çıkmasına ön ayak olduğunu söyledi. Bu grubun, ülkeye yeni iş araçları getirdiğini kaydeden Salabi, böylece Libyalı gençlerin siyaset ve bilim dernekleri inşa edebildiğini sözlerine ekledi.

#Libya
#Libyalı tarihçi Ali Es-Salabi
#Osmanlı
4 yıl önce