|

Lübnan için umut yılı mı?

İç savaşın bitiş tarihi olan 1990’dan bu yana en karanlık dönemini yaşayan Lübnan çok fazla problemle karşı karşıya olsa da çıkış noktasına ulaşmak için her zaman bir umuda sahip. Lübnan halkı, 17 Ekim 2019 protestolarıyla aslında uzun bir uykudan uyandığının işaretini verdi. 2020 yılı ülkeye yalnızca ekonomik değil siyasal iflası da getirdi ancak değişim talepleri yıl boyunca devam etti. 2021 yılı ülkenin müzmin sorunlarına hızlı çözümler getirmeyi vadetmese de siyasal istikrarsızlığın son bulması için önemli adımların atılması bekleniyor.

00:00 - 6/01/2021 Çarşamba
Güncelleme: 04:07 - 6/01/2021 Çarşamba
Yeni Şafak
Dünya
Dünya
DR. TUBA YILDIZ

Lübnan, 2019 yılının sonlarında başlayan halk ayaklanmasıyla ülkede uzun süredir var olan kronik problemlerini tamamıyla görünür kılarken, toplumsal sorunların üst üste yığılmasıyla birlikte 2020 yılını umut ve karamsarlık arasında karşıladı. Yılın ilk aylarında protestolar hızını yavaş yavaş kesti ancak yeni kurulan Hassan Diyab hükümeti ne sadra şifa çözümler sunabildi ne de siyasi rekabetin yarattığı krizlerle başa çıkabildi. Yılın ilk altı ayında işsizlik oranının %30’ları bulması ekonomik çöküşü hızlandırırken, Sünni bloktan onay alamayan Diyab’ın Hizbullah, Avn ve kendi mezhebi arasında kalması iç siyasi istikrarsızlığı artırdı. 4 Ağustos patlamasıyla birlikte yeni bir çıkmaza da giren sedirin ülkesi, tüm seçeneklerin tükendiği bir yılı daha geride bıraktı. 2020 yılını çok dramatik bir şekilde sonlandıran Lübnan’ın gelecek yıla dair beklentisi her zamankinden çok daha fazla. Bununla birlikte 2021 yılı için Lübnanlı siyasiler ve Lübnan halkının farklı beklentiler taşıdığı gerçeğini göz önünde bulundurmak önem arz ediyor. Dolayısıyla bazı ortak emelleri olsa da iç dinamiklerin yanı sıra bölgesel ve küresel aktörlerin Lübnan planları bağlamında iktidar ile toplumsal tabakanın farklı ajandalara sahip olduğunu ifade etmek gerekiyor.

SİYASETİN ANA GÜNDEMİ

Beyrut Limanı’nda yaşanan patlamadan sonra Başbakan Hassan Diyab’ın istifa etmesiyle bir kere daha hükümetsiz kalan Lübnan, şaşırtıcı bir şekilde eski Başbakan Saad Hariri’nin yeniden adaylığına şahit oldu. 22 Ekim’de görevi devralan Hariri, yılsonuna kadar bir ilerleme kaydedemediyse de Hariri’nin mutad olduğu üzere Ocak ayında taraflar arasında mutabakata vararak teknokrat hükümeti kurması bekleniyor. Hariri’nin yeni yılda önünde biriken kabarık dosyaların ilkini ise doğal olarak ekonomik krize çözüm olabilecek reformların hayata geçirilmesi oluşturuyor.

2020 yılının başlarında 90 milyar doları aşan kamu borcuyla dünyanın en büyük borçlanmasına sahip ülkeler içinde ilk üçte yer alan Lübnan, patlamayla birlikte büyük bir yara daha alarak devletin ekonomik kontrolü kaybetmesiyle karşı karşıya kaldı. Geçtiğimiz yıl içinde Gayri Safi Milli Hasıla’nın %20 oranında düşmesi bireysel refahın da düşmesini beraberinde getirirken, hizmet sektöründe yaşanan daralma orta ve alt sınıf açısından ciddi mali sonuçlar doğurdu. Patlamanın hemen öncesinde IMF ile yapılan görüşmelerin askıya alınması nedeniyle mali reformların uygulanması noktasında tökezleme yaşayan hükümet, Fransa’nın baskısına rağmen IMF ile arasındaki krizi aşamadı. Patlamanın hemen akabinde Fransa öncülüğünde yapılan uluslararası yardım konferansında Lübnan’a hükümetin kurulması ve reformların uygulamaya konulması karşılığında yardım sağlayabileceğine dair verilen karar ise beklenen mali desteğin kısa süre içinde gelmeyeceğinin habercisi oldu.

Bu noktada Hariri’nin ekonomik krizden çıkış için büyük bir titizlikle yeni bir yol haritası hazırlaması bekleniyor. İlk aşamada ise yeni dönemde hükümetin öncelikli olarak kamu borcunu yapılandırması, vergileri düzenlemesi ve enflasyon-dolar seviyesinin dengelenmesi yönünde yapıcı adımlar atması ön görülüyor. Özellikle de Dünya Bankası’nın 2021 yılında Lübnan halkının yarısından fazlasının fakirleşeceği yönünde yaptığı açıklamalar hatırlandığında devletin sübvansiyon politikasını da yeniden gözden geçirmesi önem arz ediyor. Diğer taraftan sağlık sisteminin revize edilmesi, eğitim olanaklarının daha geniş bir şekilde sunulması da protestoların çıkış noktasını oluşturan taleplerin karşılanması açısından hassasiyetle ele alınması gereken konular arasında yer alıyor.

Lübnan’ı hem iç siyasette hem de küresel boyutta ilgilendiren bir diğer mesele ise İsrail ile yapılan deniz sınırı anlaşmasına yönelik ortaya çıkması muhtemel krizin yönetimi. 2020 yılı Körfez ülkeleri başta olmak üzere Arap dünyasının bir bölümünün İsrail ile artan ekonomik ve sosyal ilişkilerine tanıklık etmişti. Lübnan şimdilik bu normalleşmenin uzağında olsa da İsrail ile deniz sınırı üzerinde göreceli bir anlaşmaya varmayı başarabildi. İsrail ile uzun süredir yaşanan deniz sınırı anlaşmazlığının 2020 yılının sonlarında yeniden gündeme gelmesiyle Trump yönetimi arabuluculuk yaparak, İsrail ve Lübnan arasında müzakerelerin başlamasını sağladı. Önceki yıllara oranla daha pozitif bir ortamda gerçekleşen müzakerelere Hizbullah tarafından verilen tepki ise gecikmedi. Hasan Nasrallah sınır belirleme ile ilgili hiçbir müzakereye katılmayacaklarını belirterek baştan çekildiğini belirtmiş oldu. Diğer taraftan Nasrallah müzakerelerin dolaylı yoldan olması gerektiğini vurgulasa da Cumhurbaşkanı Mişel Avn’a olan güvenini yineleyerek sınır güvenliğinin devlet tarafından sağlanabileceğini söyledi. Ancak Hizbullah lideri bu görüşmelerin İsrail ile “normalleşme” görüşmelerine dönüşmesi hususundaki endişesini gizlemiyor. Bu doğrultuda 2021 yılında devam etmesi planlanan müzakerelerin zihinlere düşürdüğü “Lübnan da Körfez ülkeleri gibi İsrail ile normalleşmeye yönelik bir adım atar mı?” sorusu Hizbullah’ı da meşgul ediyor. Müzakerelere karşı çıkmasa da sınır güvenliği konusunda prestijine zarar verecek girişimlerin önüne geçmek isteyen Hizbullah, Hariri’ye bir yandan “dikkatli ol” mesajını da iletmiş oluyor. Dolayısıyla hükümeti önümüzdeki dönem İsrail’e karşı alacağı politik tavırda ABD aracılığı- İsrail ve Hizbullah dengesini çok iyi yönetmesi gereken başka bir süreç de bekliyor.

MÜLTECİ MESELESİ VE EKONOMİ

Yakın dönemde Lübnan’da öncelikli olarak ele alınması beklenen bir diğer önemli konu ise ülkedeki mülteci sorunu. 2011 yılında Suriye’de ayaklanmaların başlamasıyla Filistinlilerden sonra yeni bir mülteci nüfusa sahip olan Lübnan yönetimi Suriyeli mültecilere yönelik şu ana kadar yapıcı çözümler içeren bir siyaset belirleyemedi. Ekim protestoları ve küresel pandemi nedeniyle mülteci kamplarındaki yaşam şartlarının giderek ağırlaşması ülkenin yükünün de ağırlaşmasına yol açarken, Lübnanlılar ile Suriyeliler arasında zaman zaman ortaya çıkan şiddet olayları da sosyal krizin giderek derinleşmesine yol açıyor. 2020 yılının sonunda Trablus’un Minye bölgesinde Suriyelilere ait mülteci kampının ateşe verilmesi ve tüm kampın küle dönmesi, sosyal tepkinin bir işareti olarak dikkat çekti. Suriyelilerin ülkelerine dönmeleri hususunun da uzun süredir Lübnan siyasetini bölmesi ve mülteci meselesinin politik bir araç olarak kullanılması, toplumsal tepkinin bir diğer nedeni olarak görülüyor. Bu nedenle tüm tarafların uzlaştığı bir mülteci politikası, Lübnan’ın yükünün hafiflemesi açısından bir gerekliliği ortaya çıkartıyor.

Yeni hükümetin gündemi ne olursa olsun Lübnan halkının öncelikli talebi Lübnan’ın ekonomik çöküşten kurtulması. Bir önceki yıl yüzde 28 civarında olan yoksulluk oranının hızla aratarak yüzde 55’e ulaşması, halkın büyük çoğunluğunun içinde bulunduğu ekonomik bunalımı yansıtan önemli istatistiklerden. Hayatın bir buçuk yıl öncesine oranla 2-3 kat daha da pahalılaşmasının yanısıra, patlamadan sonra da evini ve işini kaybedenlerin hayat standartlarının giderek düşmesi, iç savaş dönemi Lübnan’ını hatırlatan sahnelerin yaşanmasına neden oldu. Öte yandan daha önceki birikimlerini de kaybetmekle karşı karşıya kalan Lübnanlılar, paralarını bankalardan çekmek istedilerse de hiçbir sonuç alamadılar. Özellikle 2020 sonlarına doğru Merkez Bankası Başkanı Riyad Selame’nin Lübnanlıların paralarını çekmeleri noktasında hiçbir sorun olmadığına dair yaptığı açıklamaların bir karşılığının olmaması, Merkez Bankası önünde protestolara neden olsa da büyük bir ses getiremedi. Geçtiğimiz yılda Merkez Bankası ile hükümet arasındaki çekişmenin arasında kalan Lübnanlılar, yeni dönemde nakit sorununun çözümü ve bankalardaki birikimlerine ulaşabilmeyi ümit ediyorlar.

BEYRUT LİMANI PATLAMASININ GÖLGESİ

Lübnan toplumu için 2021’de çözülmesi beklenen bir diğer husus Beyrut Limanı patlamasının sorumlularının bulunması. Toplumsal hafızada derin bir iz bırakan patlamanın etkisi Lübnanlılar için sıcaklığını hala koruyor. Her ne kadar patlama gerek ülke çapında gerekse bölgesel siyasette bir sıçrama etkisi yaratamadıysa da özellikle mağdur aileler konunun üstünün kolayca kapanmasını istemiyorlar. Bu talep aslında Lübnanlıların sorunun kaynağına gitmek istediklerini de gösteren önemli bir iz düşümü. Lübnan toplumu açısından patlamadan elde edecekleri her sonuç ülkeyi felakete sürükleyenlerden sorulacak hesaba bir adım daha yaklaşılmasını sağlayacak. Bu nedenle de öne sürülen “ihmal”, “kaza” seçeneklerini de kabul etmeyen Lübnanlılar, bilinçli olarak depolarda bekletilen binlerce kilo amonyum nitratın yol açtığı toplumsal hasarın müsebbiblerinin bulunması için yeni yılda seslerini yükseltmeye devam edecek gibi görünüyorlar.

Son olarak Lübnanlılar tüm bu temel taleplerin karşılanması için sahip oldukları siyasal sistemin göreceli de olsa değişimi düşüncesinde birleşiyorlar. Ülkede teknokrat hükümet tecrübesi pek hoş sonuçlar vermese de mevcut durumda çözülen tek alternatif olması kötünün iyisini tercih etmeyi zorluyor. Diğer taraftan erken genel seçim taleplerine cevap alamayan Lübnan halkı, 2022’de kendi vaktinde yapılacak seçimlere de hazırlanmayı ihmal etmiyor.

İç savaşın bitiş tarihi olan 1990’dan bu yana en karanlık dönemini yaşayan Lübnan çok fazla problemle karşı karşıya olsa da çıkış noktasına ulaşmak için her zaman bir umuda sahip. Lübnan halkı, 17 Ekim 2019 protestolarıyla aslında uzun bir uykudan uyandığının işaretini verdi. 2020 yılı ülkeye yalnızca ekonomik değil siyasal iflası da getirdi ancak değişim talepleri yıl boyunca devam etti. 2021 yılı ülkenin müzmin sorunlarına hızlı çözümler getirmeyi vadetmese de siyasal istikrarsızlığın son bulması için önemli adımların atılması bekleniyor. Siyasi dinamiklerin işlevsel hale gelmesi ise işsizlik, eğitim ve sağlık hizmetlerinin düzenlenmesi için elzem görünüyor. Zira Lübnan yeni yılda toplumsal ve siyasal kırılganlığının tamir edilmesine büyük ihtiyaç duyuyor.

#Lübnan
3 yıl önce