|

Barıştan kaçan Yunanistan neyin peşinde?

Amerikan eğitim sistemi içerisinde öğrenim gören Miçotakis, anlaşılan o ki bir Amerikalıdan daha çok Amerikalı! Bu sebepledir ki, son aylarda ABD ile yaklaşık dokuz askeri üs anlaşması imzaladı. İsrail, Fransa ve ABD’den tedarikle görülmemiş derecede silahlanıyor. Kime karşı? Gene eski paranoya: “Doğudan gelen tehdit!”

00:00 - 20/06/2022 Pazartesi
Güncelleme: 02:33 - 20/06/2022 Pazartesi
Yeni Şafak
İLLUSTRASYON: CEMİLE AĞAÇ 
YILDIRIM
İLLUSTRASYON: CEMİLE AĞAÇ YILDIRIM
Prof. Dr. Celalettin Yavuz
İstanbul Topkapı Üniversitesi Öğretim Üyesi

Son aylarda gün yok ki Yunanistan devlet adamlarının Türkiye aleyhine bir beyanı, diğer ülkelerde bir algı yönetimi çalışması olmasın. Tabii ki bunların başında da Başbakan Kiryakos Miçotakis ile Dışişleri Bakanı Nikos Dendias geliyor. Yunan yaygaracılığı ve Türkiye’yi “saldırgan” gösterme çabası o kadar açık ki, yaşı 50’nin üzerinde olanların rahatlıkla hatırlayacağı gibi, bir an için 1980’li, 1990’lı yıllar yaşanır gibi oldu.

UZATILAN ZEYTİN DALINDAN GERİLİMLİ GÜNLERE

Oysa 1999 yılında yaşanan Marmara depremi ve daha sonra Atina’da daha hafif yaşanan depremin ardından Ege’nin iki yakası ne kadar da birbirine yakınlaşmıştı. Üstelik iki ülkenin dışişleri bakanları (İsmail Cem ve Yorgo Papandreou) da iki ülke arasında yumuşama adımlarının atılmasında mutabık kalmışlardı. Bu atmosfer içerisinde Türkiye zeytin dalının çok ötesinde bir çabayla Yunanistan’a karşı “Ege’de güven arttırıcı önlemler” paketini hazırladı.

Milenyumun ilk yarısında Yunanistan’a bildirilen bu ilk pakette dokuz farklı madde vardı. Örneğin, “it dalaşı” şeklinde Ege’de birbirine karşı harekât yapan tarafların muharip uçaklarının karşı tarafa zarar vermemesi için Ege’ye silahsız çıkmaları önerildi. Her yıl bir yıl önceden planlanan tatbikatlardan, Ege’ye planlananların gene bir yıl öncesinden karşı tarafa tatbikatın yeri, kuvvet çapı, süresi vb. hususlarda bilgi vermesi kararlaştırılmıştı. Hatta taraflar bu tatbikatlara gözlemci de gönderebileceklerdi.

Başlangıçta Türkiye’nin bu önerilerine yaklaşımı pek de pozitif sayılmayan Yunanistan, Ekim 2000’de ayrı bir öneride bulundu: “Türkiye ve Yunanistan, karşılıklı olarak Trakya sınırında kendilerine ait mayınları temizleyeceklerdi.” Türkiye hemen “uygundur!” dedi. Zira zaten Türkiye 1997 Ottawa Sözleşmesi gereği sınırlarındaki kara mayınlarını temizleyeceği taahhüdünde bulunmuştu.

Bu öneriler yanında her iki ülke arasında, genellikle o dönemin Dışişleri Bakanlığı müsteşar yardımcılarının başkanlığındaki heyetlerle Ege sorunlarına çözüm arayan “İstikşafi Görüşmeler” adı altında toplantılar da planlı bir şekilde yapılmaya başlanmıştı. Bu görüşmeler, Türkiye’nin AB üyeliği önünde Rum-Yunan ikilisinin takoz olmasına rağmen 2016 yılına kadar devam etti. Ancak o yıl bile görüşmeyi kesen taraf Türkiye değil, Yunanistan’dı.

KIBRIS SORUNUNU 1974 BARIŞ HAREKÂTI İLE İLİŞKİLENDİRME ÇABALARI

2019’da iktidar olan Miçotakis Hükümeti, Türkiye’ye karşı yeni bir diplomatik atağa geçti. Bunlardan biri de bir Yunan milletvekilinin, NATO Parlamenterler Asabmlesi’nde (NATO-PA) tüm NATO üyesi ülkelerin NATO-PA temsilcileri önünde Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’a Kıbrıs’ın kuzeyinin işgal altında olduğunu söylemesiydi. Akar’ın tepkisi kısa ve netti: “Kıbrıs’ın kuzeyine işgal derseniz, başından kavga etmek istiyorsunuz demektir!” Yunan parlamenter de tipik bir Yunanlı olarak Megali İdea’nın esaretiyle hareket etmişti. Yunanistan’da Megali İdea’dan kaynaklı milli çıkarları konusunda sokaktaki Yorgo ile Başbakan Miçotakis arasında fark yok gibidir. İstanbul’u başkent edinen, Balkanlar’da Yunanistan’a ilaveten Teselya, Makedonya, Girit, Ege Denizi, Kıbrıs, Mersin’den Kayseri’ye uzanıp oradan kuzeye Samsun’a kadar uzanan hattın batısındaki coğrafyayı kapsayan sahada eski Bizans’ı yaşatma hayali içerisindeki bu Yunan milli ülküsü, büyük ölçüde Türkiye ile çatışma rotasına sahiptir. Bu hayal içerisinde yer alan ve Kıbrıs’ı ele geçirme hedefini hiçbir zaman unutmayan Yunanlılar, İkinci Dünya Harbi sırasında ülkeleri Almanlar tarafından işgal edildiği zaman bile en az işgal altındaki ülkelerini kurtarmak kadar Kıbrıs’ı da Yunanistan’a katma peşindeydiler. Öyle ki, işgal üzerine İskenderiye’ye kaçan Yunanistan’ın sürgündeki hükümeti, Kıbrıs’ın Yunanistan’a verilmesi için tüm diplomatik çarkları harekete geçirmişti.

İkinci Dünya Harbi sonunda 1947’de imzalanan Paris Barış Antlaşması ile Menteşe Adaları’nı (On iki adalar) ülkesine katan Yunanistan, 1878’den beri İngilizlerin egemenliği altındaki Kıbrıs için de çalışmalarına devam etti. 1950’lerin ortalarında Kıbrıs’a çıkan General Grivas, Megali İdea’nın parçası ve Kıbrıs’ı Yunanistan’a bağlama ülküsü olan ENOSİS’i gerçekleştirmek için EOKA tedhiş örgütünü (aslında terör örgütü) kurdu. Bir taraftan İngiliz birlikleri taciz edilirken, diğer taraftan da Kıbrıslı Türkler baskı altına alınıyordu. 1955’ten itibaren EOKA’nın öne sürdüğü Kıbrıslı Rumlar, adadan İngilizlerin çıkartılmasını ve tam bağımsızlık istiyorlardı. Bu şartlar altında İngiltere’nin ayrılmasına hazır olmayan Kıbrıslı Türkler ise Kıbrıs’ın taksiminden yanaydılar. Ancak adanın tamamına göz diken Rumların bunu kabul etmesi mümkün değildi. Birçok hadisenin ardından İngiltere, Yunanistan ve Türkiye’nin garantörlüğünde 1960’ta Kıbrıs Cumhuriyeti kuruldu.

İki ayrı toplumlu cumhuriyette Cumhurbaşkanı Rum, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Türk olacaktı. Kabine ve mecliste de 7’ye 3 oranı olacaktı. Megali İdea ve ENOSİS dürtüsü Rum kesimine 1963’te Anayasa’yı değiştirme ve Türkleri asimile etmek için Akritas Planı’nı devreye aldırdı. İki toplumlu sistem aşındırıldı. Türkiye’nin itirazlarına rağmen Rum Lideri Başpiskopos Makarios kuruluş antlaşmalarını adeta rafa kaldırarak, Türkleri yok saymaya başladı. Hatta 1963 yılı sona ererken, tarihe “Kanlı Noel” olarak geçen bu olayda sadece Lefkoşe’de 92 Türk çocuk-yaşlı demeden katledildi.

1974 yılı yazında ise EOKA’cı Grivas’ın öğrencilerinden ve Yunanistan’daki darbeci Albaylar Cuntası’nın maşası Sampson, adada gerçekleştirdiği darbe ile sadece yönetime el koymadı, aynı zamanda Türklere karşı da katliam yaptı. Bu katliamda sadece Atlılar Köyü’nde beşikten 70’li yaşlara kadar onlarca Türk şehit edilerek toplu mezarlara atılmışlardı. Türkiye bir kez daha devreye girerek, garantör ülkelerden İngiltere ile birlikte Ada’ya müdahale teklifinde bulundu. İngiltere kabul etmeyince 20 Temmuz 1974’te Kıbrıs Barış Harekatı’nı gerçekleştirdi. Rum-Yunan ikilisi sanki Kıbrıs Sorunu bu harekatla çıkmış gibi propagandalarına devam ediyorlar. Üstelik aslında bir terör örgütü olan EOKA’nın elebaşısı General Grivas’ın heykelini dikerek kahramanlaştırmaya çalışıyorlar. Oysa Barış Harekatı’ndan sonra hiçbir çatışmanın yaşanmadığı Ada’da Milli Savunma Bakanı Akar’ı haklı çıkartır derecede 48 yıldır istikrar mevcuttur.

TUKİDİDES TUZAĞI

Son yıllarda silahlanma faaliyetleri artan Yunanistan’ın bu tutumu Antik Yunan’daki bir olayı hatırlattı: “Tukidides Tuzağı!” Antik Yunan döneminde Yunanistan’daki şehir devletleri içerisinde Atina, zamanla deniz ticareti ve tarımla zenginleşince, iç istikrarın bozulmaması maksadıyla silahlı gücünü takviye eder. Bunu gören Ispartalılar ise “Atinalılar asker sayısını arttırdığına göre, Isparta’ya karşı bir işgal planları olabilir!” diye düşünürler ve onlar da asker ve teçhizat sayısını arttırırlar. Isparta’ya oranla bolluk içerisinde yüzen Atinalılar, Ispartalıların bu asker sayısını arttırmasını “Bizim zenginliğimize konmak için bir işgal planları olmalı!” diye düşünerek asker sayısını daha da arttırırlar… Sonucunda savaş kaçınılmaz olacaktır.

Günümüzün yeni “Antik Yunanlıları” bu kez Türkiye ile silahlanma yarışına giriyorlar. Üstelik AB üyeleri olmalarına ve ABD’de Kongre üzerinden yönetimi etkileyebilecek güçlü Rum-Yunan lobiciliğine rağmen…

Harvard mezunu ve orta öğreniminden itibaren Amerikan eğitim sistemi içerisinde öğrenim gören Miçotakis, anlaşılan o ki bir Amerikalıdan daha çok Amerikalı! Bu sebepledir ki, son aylarda ABD ile yaklaşık 9 askeri üs anlaşması imzaladı. İsrail, Fransa ve ABD’den tedarikle görülmemiş derecede silahlanıyor. Kime karşı? Gene eski paranoya: “Doğudan gelen tehdit!”

Türkiye de silahlanmayı belirli ölçüde gerçekleştiriyor. Ama bunu da mevcut GSYİH ve sahip olduğu savunma sanayiinin imkanlarını da dikkate alarak. Suriye’nin kuzeyinde, Irak’ın kuzeyinde Türkiye’nin istikrarına yönelik terör tehdidi sebebiyle silah sistemlerini geliştirdiği gibi, Doğu Akdeniz ve Karadeniz’de de oldubittilere izin vermemek için önlemlerini almaya çalışıyor. Tabii ki Ege’de de! Ancak Doğu Akdeniz ve Ege konusunda “istikşafi görüşmelere” tekrar davet edilen Yunanistan’ın, iyi niyetten uzak yaklaşımları, iki ülkenin çatışan çıkarlarını çözme olasılığını azaltmaktadır.

Miçotakis hükümetinin olumsuz tutumu, ana muhalefet partisi Syriza Lideri Çipras tarafından “çözümün parçası olmak yerine, artık krizin parçası haline gelen” Yunanistan’ın Batı’nın ileri karakolu haline dönüştüğünü ifadeyle, “Umarım olmaz ama eğer egemenliğimizi savunmamız gerekirse, kendimizi kandırmayalım, bir başımıza olacağız!” ifadeleriyle eleştirildi. Çipras’ın bu çarpıcı ama gerçeğe yakın sözleri, Karadeniz’in kuzeyindeki Rusya-Ukrayna savaşının meydana geliş şeklini hatırlatmış olmalı! Tabii ki İstiklal Harbi gerçeğini de… Tuzağa düşme Yunanistan!

#Yunanistan
#ABD
#Kiryakos Miçotakis
#Nikos Dendias
#Ege
#Marmara
#Ottawa Sözleşmesi
#Kıbrıs
2 yıl önce