|

Engin bir halkbilim kaynağı Türkülerimiz

Anadolu insanı aşkını, sevgisini, hasretini, ayrılığını, kavuşmasını, sevincini, acısını, ukdesini, duasını, bedduasını, hâsılı insana özgü hemen her duygusunu en çok türkülerle dile getirmiştir. Onun ruhu, iç dünyası en açık şekilde türkülerde yansır.

00:00 - 2/04/2022 Cumartesi
Güncelleme: 22:11 - 1/04/2022 Cuma
Yeni Şafak
Arşiv
Arşiv
İsmail Özcan
/ Eğitimci-Yazar

Türkiye’de birkaç on yıldır yazılı, sözel ve görsel medyanın her türünde, hususiyle sanattan, edebiyattan, müzikten vb. bahseden yazar bir elin parmak sayısı kadar bile kalmadı. Bu konuda Doğan Hızlan, Selim İleri, Beşir Ayvazoğlu, Metin Celal gibi hemen akla geliveren isimler ne yazık ki çok az. Neredeyse mevcut bütün yazarların yatıp kalkıp işledikleri tek konu politika. Artık okuyucuların, sıradan vatandaşların içi dışı politika oldu. Bizler de yazarlar gibi politika ile yatıp politika ile kalkıyoruz. Sabri Esat Siyavuşgillere, Peyami Safalara, Refi Cevat Ulunaylara, Burhan Feleklere hiç değilse gençlik yıllarında yetişen bizler, söz konusu yazarlardan politikadan çok bilgi, görgü, insanlık, sanat ve edebiyatla ilgili birbirinden değerli yazılar okurduk. Son atmış yılda bunların hepsi tarih oldu!

Türkülerimiz; Anadolu’nun, bir başka ifadeyle halkımızın sesi, sözü, onun iç dünyasını yansıtan folklor ürünü olarak birçok açıdan üzerinde durmaya değer. Türkülerimizin bu bağlamda üzerinde mutlaka durulması gereken yönlerinden biri de onların sahip oldukları lirizmdir; kendini ince duygularla, büyük bir içtenlikle, mertçe, dürüstçe ifade ediştir.

Anadolu insanı şehirliler, okumuş yazmışlar gibi avaz avaz dile getiremediği çok çeşitli hissiyatını en etkili şekilde türkülerle dile getirmiştir.

Şadan Gökovalı’nın şu dizeleri bu düşünceye çok iyi tercüman olmaktadır:

Ben halkım hey!

Feleğin sillesini çok yemişim!

Kalem vermemişler elime,

Diyeceklerimi türkülerle demişim...

Ozan Ali Akbaş’ın şu dörtlüğü de türkülerdeki yiğitliği gözler önüne sermektedir:

Bağlama dediğin üç tel bir tahta

Ne şaha baş eğmiş, ne taca tahta

Bütün dertleri özetlemiş bir ahta

Bozkırda naradır bizim türküler.

HALKIN TARİHİNİ ANLATAN MÜZİK

Biz bu yazıda Anadolu türkülerinin içerdiği derin lirizmden, folklorumuzun başka unsurlarında çok az rastlanan yürek yakıcı duygu yükünden söz edeceğiz. Anadolu insanı aşkını, sevgisini, hasretini, ayrılığını, kavuşmasını, sevincini, acısını, ukdesini, duasını, bedduasını, hâsılı insana özgü hemen her duygusunu en çok türkülerle dile getirmiştir. Onun ruhu, iç dünyası en açık şekilde türkülerde yansır. Hissiyatını bu ölçüde, bu yoğunlukta folklorun herhangi bir unsuruyla ifadeye koyan başka bir halk çok azdır. Yirminci yüzyılın başlarında cereyan eden Yemen ve Çanakkale savaşlarının Anadolu insanında bıraktığı travmayı, trajediyi daha açık anlatımla çaresizliği Yemen ve Çanakkale türküleri kadar hangi sözel ve yazılı araç ifade edebilir? Türküler, Anadolu insanının kendi irade ve ihtiyarı dışında başına gelmiş felaketler karşısında yaktığı ağıtlardır. Onların ezgileri de en az sözleri kadar etkilidir, yürek yakıcıdır.

Türkülerimizi tanımak, bu toprağın insanını daha iyi tanımak; onun esrarlı iç dünyasını daha iyi anlamak demektir.

Ahmet Hamdi Tanpınar, kültürümüzün temel eserlerinden biri olan Beş Şehir adlı eserinin “Konya” bölümünde, “Ben Orta Anadolu türkülerini o gurbet, keder, türlü ten yorgunluğu ve iç darlığı dolu acı dert kervanlarını bu şehirde tanıdım.” diyor.

Erzurum’u anlatırken de bu büyülü Doğu Anadolu şehrinin bin bir özellikleri arasında doğal olarak türkülere de yer veriyor. Sözünü ettiği birkaç Erzurum türküsü içinde özellikle Billur Piyale ve Sarı Gelin türkülerinin çok etkisinde kaldığını anlatıyor. Bu iki türkü için çok özet olarak ifadeleri şöyle: “Billur Piyale, bu küçük parça baştan aşağı incelik, zevk, lezzettir. Gerçekten billurdan bir kadeh…”, “Erzurum çarşı Pazar, diye başlayan Sarı Gelin türküsünün ise canlandırma kudretine daima hayran oldum.”

Tanpınar, Beş Şehir’de birkaç yerde çeşitli vesilelerle türkülerden bahsediyor. Türkülerle ilgili kesin kanaati ve nihai hükmü ise şudur: “Anadolu’nun romanını yazmak isteyenler ona mutlaka türkülerinden gitmelidirler.”

MİLLİ TESANÜT BAĞLAMANIN TELLERİ ARASINDADIR

Tanpınar’ın bu görüşlerine; Türk halk türkülerinin derlenmesinde büyük emeği geçen, bunları yeniden düzenleyip notalara kavuşturarak 1940’lardan 1980’lere kadar unutulmaz, “Yurttan Sesler” anonsuyla bütün Türk milletine sunan Sivas’ın seçkin evladı Muzaffer Sarısözen’in şu sözünü de eklemeliyiz: “Millî tesanüt (birlik ve dayanışma) bağlamanın telleri arasındadır.”

Bunlar, türküleri tanıyıp anlamadan Anadolu’yu anlamanın imkânsız olduğunun, Cumhuriyet Türkiye’sinin en büyük edebiyatçısının ve en büyük Türk halk müziği üstadının ağzından dile getirilmesi demektir. Ama ne yazık ki şimdiye kadar türkülerimizin üzerinde bu anlamda hiç durulmamıştır.

Bedri Rahmi Eyüboğlu Türküler Dolusu adlı şiirinde türkülerimizdeki lirizmi, duygu yoğunluğunu en iyi anlatan şairlerimizden birisidir. Edebiyatımızda türkülerimiz üzerine yazılmış çok içli, çok samimi bu müstesna şiirden fikir verecek bir alıntı yapmadan bu yazı amacına ulaşmış sayılmaz.

Şairim

Zifiri karanlıkta gelse şiirin hası

Ayak seslerinden tanırım

Ne zaman bir köy türküsü duysam

Şairliğimden utanırım.

…………………….

Ah bu türküler

Türkülerimiz

Ana sütü gibi candan

Ana sütü gibi temiz

Türkülerde tüter dağ dağ yayla yayla

Köyümüz, köylümüz, memleketimiz.

Ah bu türküler köy türküleri

Dilimizin tuzu biberi

Memleket ahvalini onlardan sor

Kitaplarda değil türkülerde ara Yemen’i

Öleni kalanı gidip gelmeyeni

…………………….

Ah bu türküler köy türküleri

Olgun bir karpuz gibi yarılır içim

Kan damlar ucundan mürekkep değil

İşte söz, işte ses, işte biçim:

Tanpınar’ın söylediği gibi türküleri tanımadan Anadolu’yu doğru dürüst anlamak, yorumlamak mümkün değildir. Anlamak istediğimizde de elimizdeki en iyi, en işlevsel araç türkülerimizdir.

#Doğan Hızlan
#Selim İleri
#Beşir Ayvazoğlu
#Metin Celal
#türkü
#Anadolu
#Ahmet Hamdi Tanpınar
2 yıl önce