|

Medeniyetlerin yeniden yükselişi ve Türkiye

Dünyamız batı dışı medeniyetlerin etkisinde hızlı bir değişim ve dönüşüm geçiriyor. Batı dışı medeniyetler birer dönüştürücü güç olarak kendilerini ve modern dünyamızı yeniden inşa etme çabasındalar. Batı dışı bölgesel ve küresel güç adayı büyük, orta ve küçük devletlerin aralıksız bir şekilde siyasal, ekonomik, teknolojik ve askeri alanda gelişimlerini takip ediyoruz.

00:00 - 21/10/2021 Perşembe
Güncelleme: 02:11 - 21/10/2021 Perşembe
Yeni Şafak
Düşünce Günlüğü
Düşünce Günlüğü
UMUR TUGAY YÜCEL
/ SİYASET BİLİMCİ

Dünyamız batı dışı medeniyetlerin etkisinde hızlı bir değişim ve dönüşüm geçiriyor. Batı dışı medeniyetler birer dönüştürücü güç olarak kendilerini ve modern dünyamızı yeniden inşa etme çabasındalar. Batı dışı bölgesel ve küresel güç adayı büyük, orta ve küçük devletlerin aralıksız bir şekilde siyasal, ekonomik, teknolojik ve askeri alanda gelişimlerini takip ediyoruz. Onların bu gelişimleri kendilerini sert güç ve yumuşak güç konusunda ispatlamalarına yol açıyor.

Özellikle Çin, Rusya, Hindistan, Brezilya, Türkiye, İran, Suudi Arabistan, Güney Kore, İsrail, Pakistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Japonya, Endonezya, Güney Afrika gibi ülkelerin son 20 yıldır askeri, teknolojik, ekonomik ve kültürel hamleleri ülkelerini aşmıştır. Saydığımız bazı ülkelerin eski imparatorluk olduğu biliniyor. Avrupalı politika yapıcıların dile getirdiği gibi sadece imparatorlukların geri dönüşünü yaşamıyoruz. Kadim ve görkemli medeniyetlerin dönüşüne de tanıklık ediyoruz. Yükselen ve etki sahalarını genişleten ülkelerin hepsinin eski dev imparatorluklar olmadığını biliyoruz. Bu yüzden geri gelenler binlerce yıldır varlığını sürdüren hatta eski dünyayı inşa eden kadim medeniyetlerin ta kendisidir. Batı medeniyetini en çok korkutan da bu durumdur. Oysa batı hegemonyasının en az 200 yıldır dünyayı sömürdüğü ve köleleştirdiği bir zaman diliminden geçiyoruz. Şimdi ise hikâyenin en kritik dönemindeyiz. Çünkü Batı medeniyetinin meydan okumalar ile karşı karşıya kalacağı bir çağın başındayız.


ÇOK MERKEZLİ, ÇOK MEDENİYETLİ DÜNYA

Aslında buna tam olarak meydan okuma demek de sıkıntılı bir tanımlama olur. Çünkü yaşanan olaylara sadece batı merkezli bakış açısı ile bakmak bize doğru cevaplar vermez. Daha adil bir şekilde bakmak gerekirse buna kadim medeniyetlerin meydan okumaları değil, tarihteki yerlerini yeniden almalarına şahitlik etmekteyiz. Asıl meydan okuma ise kadim medeniyetlerin yükselişlerini hazmedemeyen Batı’dan geldiğidir. Her alanda batı medeniyetine alternatif ve ilave dünyalar inşa edecek potansiyeli taşıyan bu kadim medeniyetler büyük oyunda artık masanın taraflarındandır. 21. Yüzyılın ilk 20 yılında Çok Merkezli – Çok Medeniyetli bir dünyanın temelleri atıldı. Temelleri atılan bu çağ Medeniyetler Yüzyılıdır.

Çok Merkezli – Çok Medeniyetli dünyamızın yeni büyük oyun sahaları artık yer küremizi aşalı çok oldu. Büyük oyun uzayın derinliklerine ve siber dünyaya taşındı. Hatta teknolojinin ve kültürel değerlerin çeşitlenmesi sebebi ile yeni stratejik alanlar ortaya çıktı. Yeni büyük oyun Asya’dan Güney Amerika’ya, Kutuplardan Çöllere, Denizlerden Okyanuslara, Popüler kültürden teknolojiye, uzaydan dijital dünyaya uzun bir sahada bizi bekliyor. Anlaşılan o ki yeni büyük oyun rekabeti jeopolitiğin ötesindedir.

DÜZEN KURUCU TÜRKİYE

Büyük Oyunda Türkiye’nin oyun sahalarına baktığımızda; Afrika, Akdeniz, Ortadoğu, Orta Asya, Karadeniz, Balkanlar ve Doğu Avrupa ile Kafkasya ve Hazar Bölgesinde etki kapasitesi yüksek seviyededir. Açıkçası 14 büyük oyun sahasının 7’sinde Türkiye oyun kurucu ve düzen kurucu bir aktör adayıdır. Kültürel çekiciliğini gittikçe artırmış ve teknolojik alanda geleceğe büyük yatırımlar yaptığı gibi ayrıca kutuplarda çalışmalarını başlatan, Siber dünyada etkisini artıran bir Türkiye profili vardır. Türkiye ne kadar batıya entegre gibi gözükse de diğer medeniyetler ile olan bağlarını yeniden sağlamlaştırma yolunda önemli adımlar atıyor. Lakin Türkiye’nin batı dışı güç merkezleri ile daha sağlıklı ve makul ilişkiler kurması için öncelikle batının ekonomik bağımlılığından acil şekilde kurtulması gerekmektedir. Bu hamle ile birlikte askeri ve teknolojik alternatiflerin yaratılması oldukça önem teşkil ediyor. Bu yüzden askeri, ekonomik ve teknolojik çeşitliliğini yakalamış bir ülkeye dönüştükten sonra Türkiye’nin hareket kabiliyeti ve gücü dünya için bir vizyon ortaya koyabilir. Bu vizyon çok merkezliliğin ve çok medeniyetliliğin kabul gördüğü diğer medeniyetler ile yüksek etkileşim içinde insanlığın ortak kalkınması için refahın, barışın diğerlerinin yükselişini isteyen bir vizyon olmalıdır. Çünkü diğerlerinin yükselişi Amerikan liderliğindeki batı merkezli dünyayı dengelemek için kaçınılmazdır.

Bitirirken şu tespiti yapmak gerekiyor. 21. Yüzyıl ne Çin yüzyılı ne Hint yüzyılı ne Amerikan yüzyılı ne de Avrupa yüzyılı olacaktır. 21. Yüzyıl Asya’nın liderliğindeki Afrikalı ve Güney Amerikalı batı dışı medeniyetlerin yükseldiği yeni bir dünyaya demir alıyor. Açıkçası çok merkezli ve çok medeniyetli bir dünya düzeni doğuyor. Medeniyetler Yüzyılına hoş geldiniz…

#Çin
#Rusya
#Hindistan
#Brezilya
#Türkiye
3 yıl önce