|

Özel sektör katılım bankacılığını tercih etmiyor

2. Uluslararası İslam Finansı ve İktisadı Konferansı'nda konuşan BDDK Başkanı Akben, özel sektörün katılım bankacılığına teveccüh göstermediğini söyledi.

Yeni Şafak
13:56 - 19/11/2015 Perşembe
Güncelleme: 16:56 - 19/11/2015 Perşembe
AA

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) Başkanı Mehmet Ali Akben, özel sektörün katılım bankacılığına teveccüh göstermediğini söyledi.



Akben, Anadolu Ajansı'nın "global iletişim ortağı" olduğu, Dünya Bankası, Sermaye Piyasası Kurulu ve Borsa İstanbul iş birliğiyle G20 çatısı altında düzenlenen "2. Uluslararası İslam Finansı ve İktisadı Konferansı"nda, Türkiye'de İslami kurumlar içerisinde Müslümanlar tarafından en fazla dikkat edilmeyen konunun faiz olduğunu kaydetti.



"Kaç kişi oruç tutuyor, kaç kişi cuma namazına gider, kaç kişi helale dikkat eder dediğimizde bu oranları çok yüksek görürüz ama en büyük zafiyetimiz faiz konusunda" yorumunu yapan Akben, insanların bu konuda kendilerini sorguya çekmeleri gerektiğini dile getirdi.



BDDK olarak ayrı bir daire kurdukları bilgisini veren Akben, "katılım bankacılığı, İslam finansı Türkiye'de nasıl gerçekleştirilir, bu sistem Türkiye'de nasıl geliştirilir" diye baktıklarının altını çizdi.



Özel sektörün katılım bankacılığına teveccüh göstermediğine dikkati çeken Akben, sözlerine şöyle devam etti:



"Sermaye sahiplerimiz, birikim sahiplerimiz bu alana teveccüh göstermiyor. Ziraat Katılım, Halk Katılım ve Vakıf Katılım gibi devlet artık bu alanda üzerine düşen vazifeyi yapıyor. BDDK olarak konunun geliştirilmesinde üzerimize düşen vazifeyi yapacağız ama oralarda çalışan arkadaşlarımızdan istediğim bu sistem taklitçi bir sistem olmamalı. Kendi kuralları içerisinde büyüyen, kendi kurallarını oluşturmuş bir sistem olarak yürütülmeli."



"Faizsiz esasa göre çalışan tüketici finansman şirketlerine ihtiyaç var"


Akben, faizsiz esasa göre çalışan tüketici finansman şirketlerine ihtiyaç olduğunu söyledi.



Bu sistemi kurmak isteyenler için sistemin müsait olduğunu bildiren Akben, burada bir açılım sağlanabileceğini dile getirdi.



BDDK olarak Türkiye'de bu sistemin büyümesi ve dünyaya bir model oluşturması açısından gereken düzenlemeleri yapacaklarını anlatan Akben, "Fetva kurulları BDDK bünyesinde mi olmalı?...Şu an Katılım Bankaları Birliği bünyesinde olması planlandı ama şart değil, değerlendirilir. Hangi tarafta olmasının daha sağlam ve daha doğru tanımlanmasını mevzuat çerçevesinde dikkate alırız" şeklinde konuştu.



Akben, bu konuda herkesin sunacağı görüş ve katkıya açık olduklarının altını çizdi.



Şu andaki mevcut katılım bankacılığı sisteminin bankalar kanunu içerisinde yer alan tariflerinin bir takım sıkıntılar içerdiğinin farkında olduklarını vurgulayan Akben, "Onların da düzenlenmesi için çalışıyoruz. Önümüzdeki dönemde bu sistemin Türkiye ekonomisi içerisinde ve dünya ölçeğinde önemli yerlere geleceğine inanıyoruz." dedi



"Katılım bankalarındaki denetimlerin kamu otoritesi tarafından yapılması gerek"


Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ertuğrul Boynukalın, katılım bankalarındaki denetimlerin kamu otoritesi tarafından yapılması gerektiğini söyledi.



İslam finansı ve iktisadının temellerini oluşturan kavramların değerlendirildiği konferansta Türkiye, Malezya, Körfez ve Batı merkezli İslami finans örnekleri masaya yatırılıyor.



Boynukalın, konferans kapsamında düzenlenen "İslami Finans Kurumlarında Fetva ve Murakabe Süreci" oturumunda, katılım bankalarındaki denetimlerin kamu otoritesi tarafından yapılması gerektiğini ifade etti.



Kuveyt Türk Katılım Bankası Murakıbı Mehmet Odabaşı ise İslami finansta danışma kurullarının rolüne ilişkin bir sunum yaptı.



Odabaşı, sunumunda, danışma kurulları arasındaki görüş ayrılıklarından kaynaklanan sıkıntıları gidermek için İstanbul Finans Merkezi kapsamında İslami Finans Sekreterliği kurulması gerektiğini ve bu sekreterlik kapsamında bir danışma kurulunun ihdas edilmesi gerektiğine vurgu yaptı.



Kuveyt Türk Katılım Bankası Murakıbı Ali Öztürk de danışma kurullarının denetleme ve murakebe süreci ilgili sunumunda, katılım bankalarına has bir yasa olmamasının bir problem olduğunun altını çizdi.



İslami finans kuruluşlarının varoluş amaçlarına uygun hareket etmek için danışmanlık hizmetleri aldığına işaret eden Öztürk, "Her ne kadar ülkemizde resmi bir kimlik kazanmasa da diğer İslam ülkelerinde bu kurullar resmi bir kimliğe sahiptir" şeklinde konuştu.



"İslam Ekonomisinde Temel Kavram ve Kurumlar" başlıklı oturumda ise Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Hacak "İslam Kültüründe Risk Paylaşımı ve Dayanışma Kavramı", Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tahsin Özcan "İslami Finans İçin Tarihi Bir Model: Osmanlı Para Vakıfları", Sakarya Üniversitesi Öğretim Üyesi Süleyman Kaya ise "Vakıflar İçin Finans Kaynağı Olarak İcareteyn" başlıklı sunumlarını gerçekleştirdi.



"Kaynaklar arasındaki fark 12 trilyon dolar"


AK Parti İzmir Milletvekili ve eski Borsa İstanbul Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Turhan, "Gelecek 10-15 yıllık dönemde, gelişmekte olan ülkeler ve yükselen piyasa ekonomilerinde ihtiyaç duyulan yatırımlarla, bu yatırımlar için mobilize edilebilecek konvansiyonel yöntemlerle harekete geçirilebilecek kaynaklar arasındaki farkın 12 trilyon dolar" dedi.



Turhan, Anadolu Ajansı'nın "global iletişim ortağı" olduğu, Borsa İstanbul ve Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi iş birliğiyle düzenlenen "2. Uluslararası İslam Finansı ve İktisadı Konferansı"nda yaptığı konuşmada, Türkiye başkanlığındaki G20 Zirvesi'nin sonuç bildirgesinde İslami finans konusunun zikredilmesinin çok önemli bir kazanım olduğunu belirtti.



Bunun "alternatif finansman yöntemleri" ve "varlığa dayalı finansman yöntemleri" şekliyle ifade edildiğini aktaran Turhan, ancak kastedilenin İslami finansman olduğunu vurguladı.



Turhan, bu konunun Türkiye'nin girişimiyle sonuç bildirgesinde yer aldığına dikkati çekerek, "İçinde bulunduğumuz dünyanın acil sorunlarından ilki, dünyanın değişen ekonomi politik yapısı. 15 yıl önce dünyanın en büyük ilk 10 ekonomisi ile bugün dünyanın en büyük ilk 10 ekonomisini ele alalım. Bunların hem sıralamasında, hem de küresel üretimin bu ülkeler bazındaki dağılımda çok ciddi değişiklikler olduğunu göreceksiniz. Zaten G20'nin ortaya çıkması da böyle bir değişimin yansıması neticesinde olmuştur" diye konuştu.



Turhan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın dünya politik literatürüne "Dünya 5'ten büyüktür" kavramını kazandırdığını belirtti.



Bu söylem bir dilek olmadığına işaret eden Turhan, şöyle devam etti:



"Bu 15 yıl gibi kısa bir süre içinde küresel ekonomi politikte gerçekleşen büyük fay hattı kırılmalarının bir ifadesidir. Dünya 5'ten büyük olduğu için artık G7, küresel, ekonomi ve politik sorunların müzakere edildiği platform olarak işlevini kaybetmiş, bunun yerini G20 almıştır Bu sadece devletler bazında geçekleşen bir dönüşüm olarak görülmemeli. Şirketler bazında konuyu incelediğimizde de buna çok benzer bir tabloyla karşılaşıyoruz. Bugün dünyada 1 milyar doların üzerinde üretim yapan ve farklı ülkelerde değer zinciri oluşturmuş küresel şirketlerin sayısı yaklaşık 10 bin civarında. 2010 yılı itibariyle bakıldığında bu şirketlerin neredeyse üçte ikisinden fazlasının, yüzde 70'inin gelişmiş ülkelerde olduğunu görüyoruz."



Küresel şirketlere 2025 yılında 15 bin yeni şirketin ilave olmasının beklendiğini ve bunların 1 milyar doların üzerinde üretim yapacağını dile getiren Turhan, bu kurulacak 15 bin şirketten her 10 tanesinden 7'sinin, Türkiye gibi gelişmekte olan veya yükselen piyasa ekonomilerinde olacağını kaydetti.


#2. Uluslararası İslam Finansı ve İktisadı Konferansı
#Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) Başkanı Mehmet Ali Akben
#BDDK
8 yıl önce
default-profile-img