Ege Denizi'nin iki kıyısında kurulmuş olan ve çocuğu Helen kökenli Kent Devletleri ile Persler arasında yaşanan uzun savaşların ardından, Yunan Devletleri'nin kazanılan zaferin anısına yaptırdıkları eserlerden biri olan Yılanlı Sütun yüzyıllardır varlığını devam ettiriyor.
2 bin 500 yıllık geçmişi olan ve milattan sonra 4'üncü yüzyıldan bu yana İstanbul'da bulunan eser günümüzde yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Uzmanlar, açık havada birçok dış faktörden olumsuz yönde etkilenen eserin kapalı bir müze alanında korumaya alınması gerektiğini belirtiyor.
1/ 15
Ege Denizi'nin iki kıyısında kurulmuş olan ve çocuğu Helen kökenli Kent Devletleri ile Persler arasında yaşanan uzun savaşların ardından, Yunan Devletleri'nin kazanılan zaferin anısına yaptırdıkları eserlerden biri olan Yılanlı Sütun yüzyıllardır varlığını devam ettiriyor.
2/ 15
İlk halinden bugüne birçok parçası eksilen eser, eski adıyla Hipodrom şimdiki adıyla Sultanahmet Meydanı'nda asırlardır ayakta duruyor. Ancak açık hava koşullarında varlığını sürdürmeye çalışan Yılanlı Sütun için bazı tehlikeler söz konusu. Uzmanlar hava değişimi, nem, doğal afet gibi unsurlardan olumsuz yönde etkilenen eserin kapalı bir alanda sergilenmesi konusunda hem fikir.
3/ 15
Daha önce Yılanlı Sütun'un bir müzede koruma altına alınması konusunda bir yüksek lisans tezi yazan İstanbul Arkeoloji Müzesi arkeologlarından Gülbahar Baran Çelik eserin 2 bin 500 yıldır dışarıda olduğunu bu nedenle birçok özelliğini kaybettiğini söylüyor ve bu durumun sebeplerini şöyle açıklıyor:
4/ 15
"Maden eserler açık hava koşullarından çok fazla etkilenir. Çünkü sıcakta genleşip soğukta sıkışırlar ve kendilerini havanın sıcak veya soğuğuna adapte etmeye çalışırlar. Bu durum maden eserler üzerinde 'korozyon' dediğimiz hastalığın başlangıcına sebep olur. Bu eserler aynı zamanda nemin değişkenliğinden de etkilenir."
5/ 15
""Oysa maden eserlerin sabit sıcaklık ve nem oranına sahip ortamlarda muhafaza edilmesi gerekir. Eğer eser dışarıdaysa da bu koşulların sağlanması ve koşulların sürdürülebilir olması gerekir. Ancak Yılanlı Sütun için şu anda böyle bir ortam sağlanamadığından eserin kapalı alana taşınması daha doğru olacaktır."
6/ 15
Eserin üzerinde çok önemli çatlakların olduğuna da dikkat çeken Çelik, "Yağmurlu havalarda o çatlakların içinde giren su buzlanarak, genleşmeye ve çatlakların artmasına neden oluyor. Onun dışında karbondioksit, sülfürdioksit gibi atmosferde bulunan çok sayıda gaz da korozyon oluşmasına neden oluyor." dedi.
7/ 15
Ardından " Bunun dışında bir de fiziksel faktörlerden kaynaklanan sıkıntılar yaşanabiliyor. Deprem gibi, dışarıdan atılan sert cisimler gibi ya da esere zarar verecek boyalar, sıvılar gibi. Bugün hale üzerinde boya izlerini, aşağı atılmış çöpleri görebilirsiniz. Bu kadar değerli bir eserin bu koşullarda burada olması oldukça riskli" diye konuştu.
8/ 15
Yılanlı Sütun'un yerinden kaldırılması için bir projelendirme sürecine ihtiyaç olduğunu belirten Çelik, bu çalışmada sadece arkeolog ve restoratörlerin değil farklı bilim dallarından uzmanların, sanat tarihçilerinin bir arada olması gerektiğini vurguladı. Eserin şu anda olduğu yere bir kopyasının koyulup orijinalinin kaldırılmasını ve önemli bir restorasyondan geçtikten sonra müzede sergilenmesinin doğru olacağını dile getirdi.
9/ 15
Çelik, "Yılanlı Sütun'da yer alan 3 yılan başından biri şu anda İstanbul Arkeoloji Müzesi'nde sergileniyor. Bu eseri de onunla birlikte sergileyebiliriz. Öncelikle bu işe liderlik edecek bir kurum lazım. Kültür Bakanlığı ve onun birimi olan Arkeoloji Müzeleri ya da Restorasyon Merkez Müdürlüğü bu çalışma için en uygun adresler" dedi.
10/ 15
Konuyla ilgili hazırladığı teze başlamadan önce İstanbul Arkeoloji Müzeleri'nin de kurucusu olan Osman Hamdi'nin bir mektubuyla karşılaştığını söyleyen Çelik, "1895'te Maarif'e yazılmış duygusal bir mektuptu. Osman Hamdi Bey o mektupta ülkemizin çok değerli kültür varlıkları olduğundan ve bunların ülke için gurur kaynağı olduğundan söz ediyor." diyerek devam etti.
11/ 15
" Ama bir o kadar sorumlu olduğumuzu hatırlatıp, bu eserin ne kadar önemli olduğundan ve bir sürü yayınının yapıldığından, bilim adamları tarafından çok değer verildiğinden ancak dışarıda hem yağmur hem de güneşe karşı korunmasız olduğundan, içine atılan çöplerden, üzerine atılan taşlardan bunun her ne kadar ilgililere söylense de önüne geçilemediğinden söz ediyor. Bu nedenle eserin müzeye taşınması ve yerine kopyasının yapılması önerisinde bulunuyor. Ama o öneri kabul edilmiyor. Bu anlamda eserin müzeye kaldırılması aslında Osman Hamdi'nin de bir vasiyeti diyebiliriz" ifadelerinde bulundu.
12/ 15
İstanbul'un dünyanın dört bir yanından gelen eserlerle süslenmiş bir şehir olduğunu dile getiren sanat tarihçisi Hayri Fehmi Yılmaz da Yılanlı Sütun'un artık yerinde muhafaza edilmesinin mümkün olmadığını ifade ediyor. Meydandaki eserin yerine bir replikasının (kopyasının) koyularak aslının müzeye kaldırılması gerektiğini belirten Yılmaz bu durumun dünyadaki benzerlerini şöyle örneklendiriyor:
13/ 15
"İtalya'da San Marco Kilisesi'nin önünde yine İstanbul Hipodromundan götürülmüş olduğu düşünülen 4 tane bronz at heykeli vardı. Bunların kilisenin dışında, açık alanda bir galeride sergilenmesini restoratörler uygun bulmadı. Bu nedenle özgün eserler içeri alındı yerlerine replikaları koyuldu. Benzer şekilde Michelangelo'nun Floransa'daki meşhur Davut Heykeli Galleriadell'Accademia'ya kaldırıldı. Yerine bir replikası koyuldu."
14/ 15
Dünyada bu kadar eski ve hala bir meydanda duran tek eserin Yılanlı Sütun olduğuna dikkat çeken Yılmaz, "Eserin üzerinde derin çatlaklar var. Tıpkı üzerinde yer alan yılan başlarının daha önce kırılması gibi bir gün geldiğimizde anıtın parçalar halinde yere yığıldığını görebiliriz. Bu hem çok trajik olur hem de ülkemiz açısından prestij kaybına neden olur. Bu nedenle artık bu durumu tartışmamız, mümkün olduğu kadar çabuk karar vermemiz ve bu anıtın ömrünü uzatmak için projeler geliştirmemiz lazım" dedi.
15/ 15
2500 yıllık Yılanlı Sütun önlem alınmazsa yok olacak
#tarih
#istanbul
#eser
#arkeoloji
6 yıl önce