|

'Almanya Türkiye karşıtlığını bu kez doğrudan yapıyor'

Yeni Şafak yazarlarının Türkiye ve dünyadaki gündeme dair analizlerini sizler için özetledik... Hasan Öztürk köşesinde 'Türkiye karşıtı cephenin koçbaşı Almanya' gerçeğine ışık tuttu. İsmail Kılıçarslan, Kemal Öztürk, Hatice Karahan ve Abdullah Muradoğlu da gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Yeni Şafak
08:46 - 7/03/2017 Salı
Güncelleme: 08:56 - 7/03/2017 Salı
Yeni Şafak
Gündem
Gündem

Hasan Öztürk, İsmail Kılıçarslan, Kemal Öztürk, Hatice Karahan ve Abdullah Muradoğlu'nun yazılarının en dikkati çeken bölümleri:


"Faşizmin doğum yeri Almanya'yı..."

Hadi biraz hafızamızı tazeleyelim.




27 Mayıs 2013 gecesi, Taksim Gezi Parkı'nın bir duvarı iş makinelerince yıkıldı. Yıkım sırasında 5 adet ağaç da yerinden söküldü. Taksim Dayanışma Platformu üyelerinin bir kısmı iş makinelerinin önüne geçti, parka çadır kurdu.




28 Mayıs'ta bu kez, BDP (bugünün HDP'si) milletvekili Sırrı Süreyya Önder, CHP'li Gürsel Tekin, Gezi Parkı'ndaki çadırcıları desteğe gitti. Sırrı Süreyya Önder iş makinesinin önünde poz verdi.




29 Mayıs'ta sabaha karşı polisler eşliğinde parka giren zabıtalar(FETÖ'cü polisler ve FETÖ'cü zabıtalar demek daha doğru olacak. Mahkeme süreci tamamlanmak üzere) çadırları yaktı.




CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu parka gelerek eylemcilere destek verdi.





Ne demek kültürel kamu peki?

Üçüncüsü büyük bir başarıyla düzenlenen Milli Kültür Şûra'sının hemen her anında aklımda bu cümle vardı: 'Kültürel kamu bir zorunluluktur.'




Ne demek kültürel kamu peki? Biraz uzun anlatacağım.




Bana kalırsa Türkiye'nin mevcut siyasal iktidarını açıktan yahut belirli bir mesafeden yahut zımnen destekleyen kültür-sanat insanlarının sayısı bir kamu, hem de hatırı sayılır büyüklükte bir kamu oluşturmaya yeterlidir. Dolayısıyla burada sıkıntı sayısal değil, davranışsaldır.




Kültür-sanat camiasını bir bütün olarak ele aldığımızda karşılaştığımız dört ana sorundan söz etmek mümkün. Birincisi, ufuk belirlemedeki dar bakış açımızdır. İkincisi eleştirel ahlakla mücehhez olmamamızdır. Üçüncüsü birlikte yol yürüme ahlakımızın zayıflığıdır. Dördüncüsü ise zan üzere hareket etmedeki maharetimizdir.





Avrupa'yı ayağa kaldırması gerekir

Ne bekliyordunuz? Almanya, Hollanda, Avusturya gibi ülkelerin, bakanlarımızın oralarda etkinlik düzenlemesine izin vereceğini mi? Durum daha da kötüleşecek. Daha fazla siyasi kriz, daha fazla sosyal baskı ve sonunda ilişkilerin kopacağı noktaya geleceğiz. Bu görmek için siyasi deha olmak gerekmez.




Avrupa'nın yaşadığı siyasi ve ekonomik depremi günlerdir yazıyorum. Sadece Türkiye merkezli tepki olarak algılamayın bunu. Kendi içinde ciddi savrulmalar yaşıyor şu anda. Bu savrulmalardan Türkiye de, diğer ülkeler de nasibini alıyor.




Baharda Fransa ve Hollanda, sonbaharda Almanya'da seçim var. 2018'de Avusturya, İtalya, İspanya seçime gidiyor.




Yemen'de bir nesil, göz göre göre harap oluyor

"Bir bomba sizi öldürmediyse, acı son sizi açlıkla yavaş yavaş bulacaktır”.




Bahsedilen yer, Yemen. İç savaşın iki yıldır bölüp karıştırdığı tarumar ülke, korkutucu bir kıtlıkla boğuşmakta... Birleşmiş Milletler'in söylemlerinde bir zahmet geçen ancak dünyanın yine pek umursamadığı bir büyük insani felaket de, bugün ne yazık ki Yemen'de yaşanıyor. İnsanlar perişan, binlercesi öldürülmüş, on binlercesi yaralı, milyonlarcası yerinden edilmiş. Yine milyonlarcası, açlıkla ve/ya yetersiz beslenmenin yol açtığı hastalıklarla, tehditlerle karşı karşıya. Keza temiz su ve hijyenik koşullar gibi temel gereksinimler de, şimdilerde Yemen'deki büyük bir halk kitlesi için adeta bir lüks…





Yerini 'Putin Rusyası' almış görünüyor

"Soğuk Savaş'' döneminde, ABD'nin dünyanın çeşitli bölgelerinde “Sovyetler Birliği”ne yakınlık duyan 'Sol' partilerin iktidara gelmemesi için seçimlere müdahale ettiği, hatta askeri darbeleri desteklediği konuşulurdu. “CIA”in hedefinde Amerikan çıkarlarını tehdit eden sağ partiler de vardı. Ülkemizdeyse “27 Mayıs”, “12 Mart” ve “12 Eylül” darbelerinde ABD'nin rol oynadığına dair güçlü bir kanaat var. Başbakan Adnan Menderes, ABD'nin rağmına “Sovyetler Birliği”yle ticari ve siyasi ilişkiler kurmak istediği için darbeye kurban gitti.




“Soğuk Savaş” sonrasında ABD'nin “Gül Devrimi” ve “Turuncu Devrim” adı verilen olaylarla Gürcistan ve Ukrayna'da “Putin Rusyası”nı köşeye sıkıştırmak istediği öteden beri dillendiriliyor. “Turuncu Devrim” Ukrayna'da Batı yanlısı Viktor Yuşçenko'yu, “Gül Devrimi”yse Gürcistan'da ABD yanlısı Mihail Saakaşvili'yi iktidara taşıdı. Ama mesele kapanmadı. Ukrayna'da daha sonra seçimleri kazanan Rus yanlısı Viktor Yanukoviç “AB” ile müzakereleri askıya aldığı için çıkan olaylar sebebiyle Rusya'ya kaçarak canını kurtardı.




#Hasan Öztürk
#İsmail Kılıçarslan
#Kemal Öztürk
#Hatice Karahan
#Abdullah Muradoğlu
7 yıl önce