|

'Ankara'nın ABD'ye cevabı'

Yeni Şafak yazarlarının Türkiye ve dünyadaki gündeme dair analizlerini sizler için özetledik... Mehmet Acet köşesinde 'ABD’den hangi mesaj geldi, Ankara’nın cevabı ne olacak?' başlıklı yazısını kaleme aldı. Fatma Barbarosoğlu, Yasin Aktay, Özlem Albayrak ve Kemal Öztürk de gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Yeni Şafak
08:40 - 14/02/2018 Çarşamba
Güncelleme: 08:52 - 14/02/2018 Çarşamba
Yeni Şafak
Fatma Barbarosoğlu, Kemal Öztürk, Özlem Albayrak, Yasin Aktay ve Mehmet Acet.
Fatma Barbarosoğlu, Kemal Öztürk, Özlem Albayrak, Yasin Aktay ve Mehmet Acet.

Mehmet Acet, Fatma Barbarosoğlu, Yasin Aktay, Özlem Albayrak ve Kemal Öztürk'ün yazılarının dikkati çeken bölümleri:

Mehmet Acet: ABD’den hangi mesaj geldi, Ankara’nın cevabı ne olacak?

İzlemiş olmalısınız.Dün, Afrin’in batısındaki Cinderes beldesinden çok çarpıcı bir görüntü yansıdı. Kasabanın sokaklarında konuşlanan PKK/YPG unsurları, üzerlerinde kendilerini adım adım izleyip, HD kalitesinde görüntü alan İnsansız Hava Aracından habersiz şekilde, bir araca yükledikleri roketleri Türkiye topraklarına doğru rastgele fırlatırken görülüyordu.

Türk Silahlı Kuvvetleri’ne ait bir İHA, terör örgütü elemanlarını adım adım takip ettikten sonra, sığındıkları yere bir füze fırlatarak etkisiz hale getirdi.Bu görüntü, kamuoyuna mal olmadan bir gün önce, AK Parti’nin MYK toplantısında da gündeme geliyor. Toplantıya başkanlık eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Afrin Harekâtının gidişatına dair bir takım bilgiler verdikten sonra, Cinderes’ten gelen görüntü, MYK üyelerine izlettiriliyor. Görüntülerin, dosta güven, düşmana korku salan bir yönünün olduğu ortada. Türkiye’nin bu yeteneklere kendi imkânlarıyla ulaşmış olması ise, gelinen noktayı daha bir kıymetli hale getiriyor. Ayrıca bu görüntülerin, 25 gündür “Türkiye, Suriyeli Kürtlere savaş açtı” diye propaganda yapanlara dönük ‘susturucu’ işlevini göz ardı etmemek gerekir.

Fatma Barbarosoğlu: Afganistan’dan Afrin’e/ “Son İmparator”u anarken...

Kişisel tarihimiz ülkemizin tarihinden bağımsız değildir.Ben kendi tarihimi gözyaşlarımdan okuyorum. En çok Afganistan, Ruslar tarafından işgal edildiğinde ağladı bu satırların yazarı. Gençti, yaşıtları gençliğin peşi sıra akarken, sabah akşam Afganistan için ağladı. Konu komşu başka bir derdi olmalı dedi. Ta Afganistan için bu kadar genç bir insan niye ağlardı ki! 

SSCB, 24 Aralık 1979’da girdiği Afganistan topraklarından 15 Şubat 1989’da çıktı.ABD, imajını tazeleyeceği vasat için fazla beklemedi. Samuel Huntington “Medeniyetler Çatışması” yazıyordu o ara. 1993’te bir dergide yayınlayacak, mayanın kabaracağından emin olunca 1996 yılında kitap haline getirecekti. “Medeniyetler Çatışması” dünya kamuoyunun zihnine bir çip misali yerleştirildi. 11 Eylül 2001’de İkiz Kuleler saldırısı oldu, saldırının faturası El Kaide örgütüne çıkarıldı. Rusya’nın terk ettiği topraklara 2001 yılında ABD girdi. Bin Ladin’i ele geçirmek bahanesiyle Afganistan bu defa ABD uçakları tarafından yerle bir edildi. ABD hala Afganistan’da. İnsan Hakları, Birleşmiş Milletler filan... Kimsenin sesi çıkmadı.

Yasin Aktay: İsimlerle başlıyor terör: DAEŞ ve Müslümanlar, PKK-PYD ve Kürtler

Yıllardır Türkiye’nin sınırında yapılan binlerce tır dolusu silah ve Türkiye’ye düşmanlığı aleni bir örgütün orduya dönüştürülmesi çabası karşısında barışı akıllarının ucundan geçirmeyenler, Türkiye en doğal kendini savunma hakkına başvurunca bir anda barış severlerin havarileri kesildiler. 

Bir taraftan barış derken, aynı sitelerde, aynı yayın gruplarında bir bakıyorsunuz, “Afrin’de ölümüne direnişe devam”, “Faşizme karşı savaş” naraları atılmaya devam ediliyor.Kime karşı direnilecek? Faşizm kimdir? Emperyalizm kimdir? Siz kimsiniz? Bütün kelimelerin anlamına kibrit suyunun döküldüğü tuhaf ama temeli ve niyeti berbat bir söylem… Esasen PKK terör örgütünün bütün söyleminde herşeyi anlamsızlaştıran, isim ile müsemma arasındaki bağı bir araya gelmezcesine tamamen koparan, algıları hedef alan ilginç bir şiddet var. Daha önce söylemiştik mesela, elinde silah, köy basıp masum insanları vahşice katlettiği esnada da, intihar eylemine gittiği esnada da “barış” diyor. Halklar arasında ırkçı bir farkı vurgularken, Kürtler arasında “Türklüğü” bir nefret nesnesi olarak işlerken de “halkların kardeşliği” sözünü bıktırasıya tekrar ediyor. Bütün kararların Kandil’den dikte edildiği, hiç kimsenin kendi vekilini, belediye başkanını veya idarecisini seçemediği, herkesin kendisine empoze edilmiş bir adaya oy vermek zorunda olduğu bir durumda bile HDP “demokrasi” kavramını bütün siyasi partilerden daha fazla kullanıyor.

Özlem Albayrak: Osmanlı tokadı

Erdoğan’ın grup toplantısında ABD’ye yönelik zikrettiği “Osmanlı tokadı” sözü; dün internet sitelerinin manşetlerinde “ağır sözler” başlığıyla yeraldı. Erdoğan bu sözleri şu bağlam üzerinden sarfetmişti: “Suriye’deki DEAŞ tiyatrosunun sonuna geldik. Hele hele bizi vururlarsa sert karşılık veririz diyenlerin ömürlerinde hiç Osmanlı tokadı yememiş oldukları da çok açık. Biz elbette kasıtlı olarak onları hedef almayacağız, ama hemen yanı başlarından başlayarak gördüğümüz her teröristi de imha edeceğiz. İşte o zaman teröristlerin yanlarında bulunmasalar kendileri için daha iyi olduğunu anlayacaklar”. 

Dünkü manşetleri haklı bulan çok, Erdoğan’ın bu sözlerini, hiç Amerika’ya böyle laf edilir mi kabilinden “tehlikeli” ya da boş söz anlamında “hamasi” bulanlar çok. Oysa Afrin harekatının en başından bu yana Erdoğan’ın söylediği her söz, uluslar arası toplum nazarında ABD’nin bölgedeki varlığının sorgulanmasına yol açıyor. Çünkü haklı olan biziz, terör yüzünden bedel ödeyen de biziz. ABD’ye sınırı olmayan, ABD’ye yakın bile olmayan bir bölgede, dizayn edilecek yeni yapıları, bölgenin dinamiklerini bilmeden/değerlendirmeden/umursamadan işe girişmenin sonuçları konusunda; Devlet Bahçeli’nin dünkü Vietnam hatırlatması da boşuna değildi.Türkiye’nin bu noktaya 2011 yılından itibaren, Suriye iç savaşının başından bu yana, adım adım nasıl getirildiğini hepimiz biliyoruz, kısa kronolojiyi geçtiğimiz hafta vermiştim de. Zaten mesele sadece kronoloji değil; sadece geçmişte kalan şeylerden sözetmiyoruz. Daha dün, Anadolu Ajansı, YPG-PKKlıların sınır dışından Türkiye’ye roketlerle nasıl saldırdığı; TSK’nın ise bu teröristleri nasıl imha ettiğini kısa bir videoyla yayınladı. Bu, Türkiye’nin meşru müdafa yaptığına dair delillerden sadece birisiydi.

Kemal Öztürk: Akıl tam da bu zamanlar lazım

Her daim aklıselimi telkin eden bir insan olmaya çalıştım. Bir yazar olarak duygularımızla hareket etmenin zararlarını anlattım her yerde. Stratejik davranmayı, bilgiyle, akılla, geleceği düşünerek hareket etmeyi savundum. 

Lakin gelin görün ki, bazı zamanlar geliyor, aklıselimi unutup haykırmak, bağırmak, isyan etmek istiyor insan.Öyle günlerden geçiyoruz. Şehit düşen gencecik fidanlara baktıkça, jeopolitiğin, diplomasinin, sosyolojinin canı cehenneme diye isyan edesimiz geliyor. ‘Yakalım Afrin’i, dümdüz edelim’ diyesiniz geliyor. 

DUYGULAR İSYAN ETTİĞİNDE ZORU BAŞARMAK

Fidanlarımızı şehit eden PKK’ya destek verenleri gördükçe, şiddet doluyor tüm zihnimize.Bir insanın en zor zamanları, duygularının isyan ettiği vakit, akıl muvazenesini koruması gerektiği zamanlardır. Duygular isyanı teşvik ederken, aklıselimi korumak, yanlış adım atmamak, genelleme yaparak, kurunun yanında yaşın yanmasına neden olmamak çok zordur. Herkes başaramaz bunu. Herkesin de başarması icap etmez. Lakin toplumsal sorumluluğu olanların bu en zor imtihanını başarması şarttır. Yoksa kaosa sürükleniriz. Biz ne zaman elimizi silahımıza atsak, etrafta çocuk var mı, kadın var mı, sivil var mı diye bakarız önce. Böyledir bizim medeniyetimiz, kültürümüz, genetiğimiz…

#Mehmet Acet
#Fatma Barbarosoğlu
#Yasin Aktay
#Özlem Albayrak
#Kemal Öztürk
6 yıl önce