Rusya, Kuveyt ve Katar ziyaretlerini tamamlayan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, beraberindeki gazetecilere önemli mesajlar verdi: Türkiye, Rusya ve İran olarak Astana sürecini devam ettirmek istiyoruz. Ayın (Kasım) 22’sinde liderler düzeyinde (Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani) Soçi’de bir araya geleceğiz. Bir gün önce Dışişleri Bakanlarımız bir araya gelecek, ön hazırlıkları yapacaklar. Hatta aynı gün Genelkurmay Başkanlarımız bir araya gelmek suretiyle hazırlık yapacaklar. Başta İdlib, Afrin olmak üzere son gelişmeleri ele alma imkanımız olacak.
Malum, özellikle İdlib’deki 12 gözlem noktası hususu hassasiyet taşıyor. Bu gözlem noktaları konusunda Rusya hatta hatta İran’ın da burayla ilgili talebi var ise biz orada esnek davranıyoruz. Ancak Afrin konusunda İran’ın böyle bir şeyi arzu etmesine sıcak bakmıyoruz. Çünkü oradan çekilme konusunda Hamburg’taki G-20 zirvesinde Rusya’nın, oradan çekilmesi, bize yönelik muhtemel tehdit ve tacizlerden duyduğumuz rahatsızlıklarla alakalı olarak gerekli anlayışın gösterileceği hususlarında bize söz verdi.
Astana ve Cenevre süreçlerinin eşgüdümle devamında mutabık kaldık. Bizim PYD konusundaki tavrımız çok açık ve net. Bundan taviz veremeyiz. Suriye Ulusal Diyalog Kongresi ile ilgili çalışmalar hep birlikte yürüyecek. Suriye’deki muhalif grupları yok farz ederek orada bir yere varmak mümkün değil. PYD-YPG, PKK üçlüsüne de dikkati çektik; meseleyi ele alırken oralarda bu tür terör örgütlerinin de hukuku vardır, diye bir anlayış söz konusu olamaz. Zira bu tür bir anlayışla zaten mesafe de alınamaz. (PYD-YPG’nin masaya davet edilmeyeceği konusunda güvence aldınız mı?) Türkiye olarak biz, terör örgütlerinin olduğu masada kesinlikle olmayız. Bu, Cenevre için de geçerli Astana için de. Bir masada terör örgütü olacaksa, hiç kimse bizim de oraya oturmamızı beklemesin. İki kere iki dört. Siyasetin namusu vardır, biz siyasetin namusundan taviz veremeyiz. Ben bu hususu Putin’e de söyledim.
(Putin-Trump’ın Suriye’de siyasi çözüm uzlaşması) Vietnam’da yaptıkları açıklamada bu şeyleri çok açık net görmüyorum. ‘Siyasi çıkış yolu’ ifade olarak doğru da, peki yedi senedir bu işin siyasi çıkış yolu yok muydu? Var idiyse niye bu yola başvurulmadı da yüz binlerce insan öldürüldü? Yüz binlerce insanın öldürülmesi olayındaki aktörler kimlerdi? Yüzbinlerce insan öldürülecek, buna neden olanlar bu işi yok kabul edecekler.
Siyasi çıkış yolu deniliyorsa o zaman hadi tüm silahlar, toplar, tanklar hepsi araziden çekilsin; o zaman AGİT vs. kimleri sokacaksak devreye, bunları sokalım devreye. Türkiye olarak biz de siyasi çözüm için üzerimize ne düşecekse yapalım. Birleşmiş Milletler üzerine ne düşecekse, o da üzerine düşeni yapsın. Atalım adımları. Kaldı ki iş sadece siyasi çözümle bitmeyecek. Karşımızda artık yerle bir olmuş bir Suriye var. Kuru kuruya bir şeyler söylenmesi yetmiyor. Suriye’yi de bir taraftan yeniden ayağa kaldırmak gerekecek.
(ABD’nin bölgedeki son adımları) ABD’nin DEAŞ’a karşı attığı adımlarda PYD-YPG gibi terör gruplarını kullandığı biliniyor. Bunlara çok ciddi ödemeler yapılmıştır. Rakka’da, Münbiç’te bu tür gruplar kullanılmıştır. Münbiç, oranın asıl sakinleri olan Arapların şehirden kovulmasına, oranın PYD-YPG’ye peşkeş çekilmesine sahne olmuştur. Aynı şey Rakka için de geçerlidir. Rakka’nın da şehrin gerçek sakinlerine teslim edilmesi için bir çalışma yapılması gerekiyor.
(İki terör örgütünün Rakka’da anlaşması ve bunun ABD’nin gözetiminde yapılması ve ABD’li koalisyon sözcüsü Albay Ryan’ın açıklamaları)
Amerikalı koalisyon sözcüsünün olaylara ne kadar vakıf olduğunu bilemiyorum. Rutin asker mantığı ile yapılmış bir açıklama gibi görünüyor. İşin siyaseti başka bir şeydir. Önemli olan onları oralarda görevlendiren siyasetçinin ne dediğidir. Orada kaç DEAŞ’lı olduğunu, kaçının çıktığını bildiğini de zannetmiyorum.
‘Biz oralarda yokuz; havadan müdahale ediyoruz, sadece lojistik destek sağlıyoruz’ diyorlar ama, gerçek tam öyle değil. Amerikalı komandolardan tutunuz, değişik güvenlik güçlerine varıncaya kadar YPG ile o bölge içinde bizzat yer alanlar var. YPG elemanlarına para verdiklerine dair duyumlar var.
Tüm bunları bir kenara koyalım, Irak üzerinden Suriye’ye 3500 TIR, zırhlı taşıyıcı, silahlar, tank, top vesaire sevk ettiler. ABD’nin orda beş hava üssü var, sekiz de diğer üsleri var. Şimdi bir de Rakka’da üs kuruluyor. TIR’larla sevk edilen silah, mühimmat, araç gereç hepsi oralara serpiştiriliyor. Hal böyle iken, ABD’nin, ‘Ben bu işin içinde yokum, ben bu işi sadece izliyorum, havadan takip ediyorum’ demesi ne kadar inandırıcı? Gerçek ortada. Yaşananlar, ABD’nin oralarda kara planlamasında da yer aldığını çok açık net ortaya koymaktadır.
- MHP ile her adıma varız
- Cumhurbaşkanı Erdoğan, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin ‘MHP, AK Parti ile sonuna kadar birlikte mücadele etmeye kararlıdır’ sözlerine ilişkin, “Ben Bahçeli’nin şu cumhurbaşkanlığım dönemi içinde yerli ve milli olarak vatanseverlik konusundaki tüm yaklaşımlarını aynen paylaşıyorum. Bundan sonraki süreçte de vatanseverlik noktasında, ülkemizin değerleri noktasında milli yerli olacak her konuda; hele hele terör örgütleriyle dayanışma içinde olan bir ana muhalefet partisi karşısında biz yerli ve milli olarak vatanımızın çıkarları tüm milletimizin çıkarları noktasında MHP ile biz her türlü adımı atmaya varız. Bu konuda tereddüdümüz dahi yoktur” dedi. Erdoğan, “Seçim sistemi, ittifak, baraj tartışılıyor. Bu konuda bir çalışma var mı?” sorusunu ise şöyle yanıtladı: “Bu konuda bir çalışma yok. Bana göre şu an için bu, erken sayılabilecek bir tartışma. Ancak ülke olarak baraj meselesinde tecrübemiz, deneyimimiz fazlasıyla var. Olaya ekonomik ve mali istikrar olarak bakmamız lazım. 50 artı 1 ile siyasi istikrar geliyor. Dolayısıyla bütün bunları göz önüne aldığımızda belki bir seçim öncesi ittifak düşünülebilir, onun üzerinde durulabilir.”
Rusya ile vize konusunda ciddi yumuşama olduğunu bildiren Erdoğan, ikili ilişkilerde tüm kısıtlamaların kaldırılması sürecinin hızla ilerlediğini söyledi. Erdoğan, Akkuyu Nükleer Santrali konusunda ise “Temel beton atma törenini istiyoruz ki bu ay sonuna kadar yapalım. S-400 konusunda anlaşma imzalandı, detaylar üzerinde görüşmeler sürdürüyor. 22’sinde de bir araya geldiğimizde önemli mesafe kat etmiş oluruz” dedi.
Erdoğan, “Katar krizinin çözümü için Kuveyt Emiri’nin girişimlerini destekliyoruz. Askerimiz Katar’da barış ve istikrar için bulunuyor. Askerimizin konuşlandığı Tarık bin Ziyad Kışlası’nın modernize edilmesi, genişletilmesi çalışmaları sürüyor. Katar’a yaptırımlar kaldırılmalı. Yeni krizler kimseye fayda sağlamaz” dedi.
Erdoğan, “Atatürk’ü sevmek başka, Atatürkçülük yapmak başka şeydir. Marksistlerle, HDP’lilerle birlikte yürüyen kim? Sözde Atatürkçü Kılıçdaroğlu” dedi. Erdoğan, faiz için de “Belki haftaya sayın başbakan, ilgili bakanlar, bazı devlet bankaları bir araya gelip faiz lobisinin üzerine gitmekte kararlıyız” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Katar’daki Türk üssünü ziyaretindeki törende, Mehmetçik tarafından yerli üretim milli piyade tüfeği MPT-76 ile karşılandı. Gelişmiş özellikleriyle dikkati çeken tüfeklerin, Türk Silahlı Kuvvetleri Kara Unsur Komutanlığını 10 gün önce ziyaret eden Milli Savunma Bakanı Nurettin Canikli’nin talimatı üzerine gönderildiği öğrenildi. Askerlerin, TSK tarafından özel olarak üretilen üniformaları kullandığı da dikkati çekti
