|

Dünyanın tek 'örtülü' başkanı

Yeni Şafak yazarlarının Türkiye ve dünya gündemine ilişkin kritik analizlerini sizler için derledik...

Yeni Şafak
10:41 - 23/09/2017 السبت
Güncelleme: 11:01 - 23/09/2017 السبت
Yeni Şafak
Taha Kılınç, İsmail Kılıçarslan, Hatice Karahan, Yasin Aktay,  Nedret Ersanel
Taha Kılınç, İsmail Kılıçarslan, Hatice Karahan, Yasin Aktay, Nedret Ersanel

İsmail Kılıçarslan, Yasin Aktay, Nedret Ersanel, Hatice Karahan ve Taha Kılınç'ın yazılarının öne çıkan kısımları şöyle...

'Sınav'dan tiksindim

Öğretim hayatım boyunca ‘sınav’ denilen meseleden tiksindim. Bilgimin bir sınavla ölçülmesine sürekli karşı çıktım. Hele başım zonklarken girdiğim ve potansiyelimin çok altında soru cevaplayarak çıktığım o üniversite sınavını hatırlamak bile istemiyorum.Dolayısıyla ‘TEOG denilen sınavın kaldırılacak olmasına en çok ben sevindim’ desem yeridir. Hayır. ‘TEOG denilen sınavın kaldırılış biçimine de sevindim’ demiyorum. Olaylar son derece ilginç gelişti zira. Bana kalırsa bakanlığın Cumhurbaşkanı’nın açıklamalarından hemen sonra ve hangi sistemin getirileceği belirsizken ‘TEOG’u kaldırdık’ demesi çok ciddi bir iletişim kazası idi. Tabii, TEOG tartışmalarının odaklandığı mesele ‘eğitimde fırsat eşitliği’ oldu ister istemez. Doğrusu bu ya, 1990’lı yıllara kadar ‘eğitimde fırsat eşitliği’ meselesi kör topal da olsa işlemişti memleketimizde. İşleyince de biz Mustafa İnan’ları, Bekir Karlığa’ları yetiştirebilmiştik. Adana’dan, Maraş’tan, Yozgat’tan, Antalya’nın Yörük köylerinden parlak zekâlı çocuklar iyi eğitim almanın bir yolunu bulmuşlardı.

Trump'a kaç dakika sitem edebilirsiniz?

PKK/PYD’ye de yardımları durduramayacak çünkü başka dalı kalmadı. O da “kırılırsa” zaten koridor üzerine göçecek ve bölgeden atılacak. Atılınca gideceği yeri de şimdiden İsrail’de ilk kez üs kurarak hazırladı.Yani 50 dakika uzundu. Çünkü saydığımız dosya maddelerinin her birinde iki ülkenin sabitlenmiş politikaları bulunuyor. Neredeyse söylenecek söz yok. Ankara’nın ABD’nin terör örgütlerine yardımı noktasında söylediği sözleri kime söyleseniz yüzünü yerden kaldıramaz. Bir ülkenin devlet başkanına kaç dakika boyunca-en kibar ifadeyle-sitem edebilirsiniz? Sonuç olarak, tarihin ve konjonktürün doğru/ahlaki yerinde duran, bunun ekonomik, politik, askeri, diplomatik silahlarını doğru kullanan/konuşlandıran, masaya konulacak dosyaların hazırlıklarını tam yapıp, bağlayan ülkeler için ABD veya bir başka ülkeyle ikili görüşmeler, “eh bir kahvenizi içeriz” süresinde geçer... Zamanı kısa hatırı uzun olur!

ABD ziyaretini sonlandıran 'hoş' nokta...

Ve özetlemek gerekirse; işin ekonomi tarafı, ABD ziyaretini sonlandıran hoş bir nokta oluyor. İlginin sürdüğünü gözlemlediğimiz bu ortam, irtibatları kuvvetlendirerek istikrarlı bir şekilde takip etmemiz gerektiğini bizlere bir kez daha haykırarak söylüyor.Yazının son satırlarına girerken, artık New York’u terk etmek üzere uçaktayız. Arkamızda, son zamanların hırçın fırtınaları ile bunların maliyetini konuşup duran bir ABD bırakıyoruz. Tabii DC ve Beyaz Saray özelinde dinmek bilmeyen fırtınaları da, her an ve hararetle tartışmayı sürdüren bir ABD…

İsteyen herkes şahit olur

Böyle bir dünyadan İbrahim Hakkı’nın 250 yıl kadar önce Tillo’da kendisine bu dünyanın ve öte dünyanın ilminden nasibine düşeni aktarmış olan hocasına duyduğu şükran borcunu hepimizin hissetmesine ihtiyaç yok mudur?Bu borcun farkına varmak elbette şükrümüzü arttırır. Kula teşekkür etmesini bilmeyen rabbine şükretmesini de bilmez elbet. Öğretmeninin kadrini bilmeyen, O’nun öğrettiğinden başka hiçbir şey bilmediğimiz hakikatini takdir edemez, bu hakikatin şükrünü eda edemez. İbrahim Hakkı bu hakikatin şükrünü rabbine eda etmek için hocasına teşekkür etti. 250 sene kadar önce Tillo’da öyle bir düzenek kurdu ki, gündüz ve gecenin birbirine eşit olduğu ekinoks tarihlerinde doğan yılın ilk güneşi Tillo’yu aydınlatmadan önce burada medfun olan hocası İsmail Fakirullah’ın mezarını aydınlatır. Onun mezarını aydınlatırken, ilim tahsilinin anlamına dair zihinlerimizi, vicdanlarımızı da aydınlatır. Her yıl 23 Eylül tarihinde Tillo’da bu düzenek eşliğinde hadise tekrarlanır. İsteyen herkes bu hadiseye şahit olmaya gelir.

Başkan'ın ilk mesajı: Fakirlere yardım edeceğim

Hintli bir baba ile Malay bir annenin çocuğu olarak 23 Ağustos 1954’te Singapur’da dünyaya gelen Halime Yakub’un kişisel hikâyesi oldukça etkileyici. Sekiz yaşındayken babalarının ölümü üzerine, annesi Halime ile dört kardeşini kendi imkânlarıyla büyütmüş. Aile uzun yıllar sadece tek odadan oluşan bir evde yaşamış. Yaşı büyüyen kardeşlerin anneye yardım ederek aileyi geçindirdiği zor yılların ardından, Halime Yakub, Singapur Üniversitesi’nde hukuk tahsil etmiş. 2001’de, mezun olduğu fakülteden master derecesi alan ve aynı yıl siyasete atılan Yakub, Yemen asıllı işadamı Muhammed Habeşi ile evli. Çiftin iki oğlu, üç kızı var.Yemin ederek göreve başlamasının ardından, Singapur’un Yishun bölgesindeki apartman dairesinde yaşamaya devam edeceğini açıklayan Yakub, özellikle ülkedeki fakir ve muhtaç kesimlere yakın duracağı mesajını verdi.

#Yeni Şafak
#Yazar
٪d سنوات قبل