|

Festivallere iyi film alınmaz

Dünyaca ünlü Tunuslu yönetmen Nacer Khemir, Müslüman sinemacıların birlikte hakeret edemediğini ve bu nedenle beyazperdede başarılı olamadıklarını söylüyor. Khemir, “Avrupa’da ve İslam dünyasında Müslüman sinemacıların birlik olduğu, fikir tartıştığı bir vakıf yok. Bu nedenle İslami içerikli film hazırlayanlar da kendilerini bir çöldeymiş gibi yalnız hissederek yürüyor” diyor.

Yeni Şafak ve
04:00 - 19/02/2017 Pazar
Güncelleme: 00:52 - 19/02/2017 Pazar
Yeni Şafak
Nacer Khemir
Nacer Khemir
Dünyadaki insan sayısı adedince Allah'a ulaşan yol vardır” sözleriyle hafızalarımızda yer edinen Bab'Aziz filminin dünyaca ünlü yönetmeni Tunuslu Nacer Khemir, geçtiğimiz hafta Siyer Vakfı'nın davetlisi olarak İstanbul'daydı. Çöl Gezginleri, Kayıp Güvercin Gerdanlığı ve daha pek çok filmin yönetmen koltuğunda oturarak ses getiren yapımlara imza atan Khemir, günümüzde Müslümanların gerek sinemada gerekse diğer kültürel alanlarda birlik olamamasından yakınıyor. Müslümanlar içinde İslami filmlerin iyi ya da kötü olduğunu ayırt edebilecek kimselerin olmadığını belirten Khemir, “Avrupa'daki ve İslam dünyasındaki Müslüman sinemacıların birlikte hareket edebileceği bir vakıf ya da organizasyon yok. İslami içerikli film hazırlayanlar da kendilerini bir çölde yalnız hissediyormuşcasına yürüyor. Hak ettiği ilgiyi görmüyor” diyor. Khemir ile beyazperdedeki İslamofobiyi, Müslümanların sinemadaki başarısızlığını ve daha pek çok şeyi konuştuk.


Sinemaya babanızı kaybettikten sonra yöneldiniz. Klasik Arap kültüründen ve özellikle Binbir Gece Masallarından etkilenerek yapıtlar ortaya koydunuz. Sinemaya yöneliş hikayenizi merak ediyoruz?



Evet, babamı kaybetmem beni sinemaya yönlendirdi. Çünkü zamanın izleri sinema görselleri olmadan yansıtalamaz. En iyi açıklama, tasvir etme yöntemi günümüzde sinema olduğu için ben de bu alana ağırlık verdim. Bunun içine kültür sevgimi de kattım. Geçmişe saygı göstererek ileriye doğru bir yol açmak istiyorum. Örneğin Efendimiz ile ilgili şeyler önceden ağızdan ağıza yayılıyordu. O vefat ettikten 150 yıl sonra kaleme alındı onunla ilgili şeyler. O zaman şu soruyu sormalıyız kendimize “Bizim eski ve değerli kültürle ilişkimiz nedir? Binbir Gece Masalları'na gelince bu masallar hemen hemen tüm yazarları etkiledi. Ama Araplar ve oryantaller bu masalların bir değeri olmadığını düşünüyor. Eğer Araplar ve oryantaller bugün zor zamanlardaysa bunda her zaman kötü kararlar almaları etkili olmuştur. Terör örgütü Daeş bile genç teröristlere Binbir Gece Masalları'ndan esinlenerek cennetin nasıl olduğu konusunda fikir veriyor.



AVRUPA MÜSLÜMANLARI FİLM FESTİVALLERİNE ALMIYOR


18 yaşındayken UNESCO'dan aldığınız bursla Paris'te film çalışmaları yapmaya başladınız. Fransa'ya gitmek size neler kattı?



1971'de Fransa'ya gittikten sonra Tunus'un aslında ne kadar geri olduğunu fark ettim. Ama aynı zamanda Müslümanların asıl mücadelesinin kültürel anlamda oduğunu fark ettim. Avrupa'ya gelmek olaylara daha farklı bir pencereden bakmamı sağladı. İlk filmimi de orada yaptım.



Fransa'ya ilk gittiğiniz zamanlarla şimdiyi kıyaslayacak olursak neler değişti tam olarak? Müslümanlar gerek sosyal yaşamda gerekse kültür sanat alanında ne gibi problemler yaşıyor?



Fransız insanı herkesi kendine benzetmeye çalışıyor. Kendi yaşamını unut, bizim yaşam tarzımıza ayak uydurmaya çalış diyorlar. Ama Fransız kültürü zaten bizim kültürümüzden alınmış şeylerle dolu. Fransa'da Rönesans çağında İspanya'nın güneyinden gelen Arap kültürünün etkileşimini hiçbir zaman göz ardı edemeyiz. Bugün, 1971'den çok daha fazla problem var. Avrupalılar, Müslümanları seviye olarak kendilerinden düşük görüyorlar. Ayrıca Avrupa'da yaptığımız güzel işler gösterilmiyor. Bizleri ne film festivallerine alıyorlar ne de sesinizi duyurmaya yardımcı oluyorlar.



İSLAM DÜNYASINDA İYİ ELEŞTİRMENLER YOK


İslami içerikli filmler hazırlıyorsunuz. Neden bu yolu tercih ediyorsunuz?



Çünkü çoğu yapımcı Amerikan tarzı film çekiyor ve bunu da skandallarla oluşturuyor. Amerika'nın anlayacağı, kabulleneceği şekilde filmler yapmaya çalışıyorlar. Aslında baktığınız zaman hepsi Disney tarzında. Ama biz de kendi kültürümüzü kabullenmezsek onu kim dirilticek? Müslümanlar bunu hak ediyor. Bu nedenle ben de bu tarz filmleri çekmeyi tercih ediyorum.



Günümüzde İslami içerikli filmleri nasıl buluyorsunuz peki? Sizce günümüzde bu filmlerin asıl problemi ne?



Film yapabilmeniz için belli bir hayal dünyasına sahip olnanız gerekir. Doğru düşünce ve hayal dünyasına sahip olmadığımız için doğru şeyler yapamıyoruz. Bizim asıl problemimiz İslamı filmleri kritik edebilecek ve onları değerlendirebilecek kimselerin olmaması. Bu nedenle de sinemamız gelişmiyor. İyiyi ve kötüyü tartacak bir sistemimiz yok. Herkes de kafasına göre bir şey yapıyor. Bu sadece kültürel değil zihinsel anlamda da bir problem. İslami içerikli film hazırlayanlar kendilerini bir çölde yalnız hissediyormuşcasına yürüyor. Güzel şeyler yapmak için birlik olamıyoruz. Örneğin ben sufizmle alakalı New York'tan biriyle rahatlıkla görüşebilirken Arap ülkelerinden biriyle çok zor iletişime geçiyorum. Ayrıca sinema hep bir eğlence ve zaman geçirme aracı olarak görülüyor. Oysa sinema gerçeğin birer yansıması.



Siyer Vakfı'nın düzenlemiş olduğu Alemlere Rahmet Kısa Film Yarışması'nda jüri koltuğunda oturuyorsunuz. Filmleri değerlendirirken hangi kriterleri göz önünde bulunduracaksınız?



İlk olarak yönetmenin bu filmi neden yaptığı sorusunu soracağım. Yeni bir şeyler keşfedip keşfetmediğini dikkate alacağım. İkinci olarak filmi nasıl bir hikayeyle kurguladığını göz önünde bulunduracağım. Üçüncü olarak da bu hikayeyi doldurmak için seçtiği artisti, mekanı ve malzemeyi nasıl kullandığını dikkate alacağım. Film müziklerinin de taklit olup olmadığı çok önemli.Yönetmenin kendi anlattığı hikayenin içine girip girmediği hususu da.



MÜSLÜMANLAR ASIL PROBLEMİ KÜLTÜREL ANLAMDA YAŞIYOR


Dünyada artan İslamofobi'ye karşı İslam dünyasının sinemayla yeterli cevabı verebileceğini düşünüyor musunuz?



Bu zamana kadar İslamofobiye cevap verecek hiçbir proje görmedim. Çünkü İslam ile ilgili film yapanların çoğu da aslında İslamofobiye destek veren kişiler. Yüzyıllardır çoğu insan Müslümanların sorunununu politik zannetti. Politik olmadığı anlaşılınca dinsel olduğu düşünüldü ama asıl problemi biz kültürel anlamda yaşıyoruz. Eğer dünyaya kültürel bir cevap vermek istiyorsak çok çalışmamız lazım. Fakat işte burada da bahsettğim birlik olamama sorunu karşımıza çıkıyor. Ayrıca sinemada yeni çağdaş akım ve postmodern sanat, eski ve ait olduğumuz kültürümüzü göstermemizi engelliyor. Zaten bizim içimizden bunlara karşılık verebilecek bir kimse de yok.



Müslümanlar dünya sinemasında terörist ve barbar olarak gösteriliyor. Bu problem sizce nasıl aşılır?



Terör, İslamla doğmadı. Terörün doğmasının sebebi, İslamiyet'in istenmemesinden ortaya çıktı. Örneğin, Muhammed ismi hepimiz için ulu bir isim. Ama Avrupalılar bu ismi hep negatif anlamda kullandı. Ortalığı temizleyen ve düşük seviyede olan insanlara Muhammed diye seslendiler. Bu durum yüzyıllardır devam ediyor. Güzel kelimelerin anlamları değiştirilerek bir kültürü değiştirmeye çalışıyorlar. Bu problem zor aşılacağa benziyor.





İnsanlar kalplerine dokunulsun ister


Dünyada İslam kültürüne karşı sergilenen bu tutum, Müslüman gençler tarafından nasıl karşılanıyor? Onlara kendi kültürleri nasıl doğru tanıtılabilir?


Bu zamanın gençleri de bu değişiklikten etkileniyor. Müslüman gençler de kültürünü güçsüz ve değersiz görüyor. Nasıl ki çocuk doğduğunda ilk önce kendi içindeki kötülüklerden korunması için bir aşı yapılıyorsa biz de birlik içide olarak önce kendi gençlerimizin kültürlerini küçük görmesini engellemeliyiz. Bab Aziz filminin Roma'da gösteriminde 80 yaşındaki bir kadın gelip “Siz neden buna İslam sufizmi diyorsunuz? Sufizm zaten güzel bir şey dedi. Filmde bu kadın, olan biten her şeyi kendisiyle bütünleştirmiş. Tıpkı bunun gibi bize karşı çıkan insanlara sanatsal anlamda cevaplar vermeliyiz. İnsanlar her zaman kalbine dokunulsun ister. Özellikle fimler çok geniş kitlelere hitap ediyor. Bana Los Angeles'ten, Oxford Üniversitesi'nden, Hindistan'dan ve dünyanın pek çok yerinden ulaşan lar filmlerim hakkındaki görüşlerini paylaşıyorlar.





Batı'ya göre peygamber görünmeli


İranlı yönetmen Mecid Mecidi'nin Hz.Muhammed:Allah'ın Elçisi filminde Efendimizin sırtı ve elleri gösterilmişti. Sizin bu filme tepkiniz nasıl oldu?


Filmlerde hep birilerini canlandırmak için onun yerine birinin oynaması gerektiğini öğrettiler bize. Mecidi'nin filminde bu sahnelere takıldık ve asıl yapmamız gerekeni yapmadık. Yaptığımız anda zaten kendi benliğimizi bulacağız. Filmde el gösteriminin yerine İslam'ın nasıl işlendiğine bakmalıyız. İman da Allah da görülmez. Fakat Avrupa bizden görülmeyen şeyleri göstermemizi istiyor. Biz bunu nasıl gösterebiliriz ki? 1400 senedir görülmeyen bir şeyi yaşıyoruz. Bu da sinemanın büyük bir problemi. Sinemayı el ayak gösterelim diye yaparsak gerçek sorunun cevabını bulamayız. Böyle durumlarda Müslümanlar bana kör olmuş gibi geliyor.



Siz de Looking For Muhyiddin (Muhyiddin'i Aramak) filminde Hz. Muhammed'e yer veriyorsunuz. Filmde Efendimizi nasıl anlatıyorsunuz?


Filmde Şeyh Muhittin İbn-i Arabi'yi ararken Hz.Muhammed'i tamamen anlatmasam da onun hakkında birkaç tanımlamada bulunuyorum. Filmde Efendimiz hakkında konuşuyoruz. Onu gösterme gereği hissetmedim. Filmde bunu izleyicinin hayal dünyasına bıraktım. Örneğin hiçbir oyuncu beni Şeyh Muhittin'i oynayabileceğine ikna edemedi. Hele ki Efendimizi oynatmak için birini seçmek istesem bunu nasıl yapacaktım? Bizim Efendimizin nasıl göründüğünü görme gibi bir isteğimiz yok. Bunu hep Batı görmek istiyor.





İbni Arabi'ye Türkiye galası


Yeni çalışmalarınız olacak mı?


Çekimleri 4 senede tamamlanan Muhyiddin'i Aramak filminin şimdi Türkçe alt yazılı olması için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Filmin Türkiye'de de gösterimini istiyoruz. Film toplam 15 ayrı şehirde geçiyor ve bu şehirlerin araasında İstanbul, Konya ve Bursa da var. Dökü-drama türündeki bu yapımın galasını Türkiye'de yapabiliriz.












#Nacer Khemir
#Yönetmen
#Film
#Tunus
#Avrupa
#İslam
7 yıl önce