|

'FETÖ'nün zulmüyle mazlum konumuna düşen masum insanlar'

Yeni Şafak yazarlarının Türkiye ve dünyadaki gündeme dair analizlerini sizler için özetledik... Yusuf Kaplan, köşesine FETÖ kumpasına kurban gidenleri taşıdı. Hayrettin Karaman, Kemal Öztürk, Hasan Öztürk ve Özlem Albayrak da gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Yeni Şafak
09:12 - 17/03/2017 Cuma
Güncelleme: 09:25 - 17/03/2017 Cuma
Yeni Şafak
Yusuf Kaplan, Hayrettin Karaman, Kemal Öztürk, Hasan Öztürk ve Özlem Albayrak
Yusuf Kaplan, Hayrettin Karaman, Kemal Öztürk, Hasan Öztürk ve Özlem Albayrak

Yusuf Kaplan, Hayrettin Karaman, Kemal Öztürk, Hasan Öztürk ve Özlem Albayrak'ın yazılarının en dikkati çeken bölümleri:







İğrençliğin böylesi görülmedi!

Türkiye, 15 Temmuz'da 200 yıllık yakın tarihinin en büyük darbe ve işgal girişimine maruz kaldı.




ABD'nin ve AB ülkelerinin, İngilizlerin ve Yahudilerin yıllardır besleyip büyüttüğü, küre ölçeğinde önünü açtığı bir örgüt, FETÖ, kullanılarak tarihimizin en büyük ihanetini yaşadı ülkemiz.




Ama Allah'a şükür, bu millet, göğsünü siper ederek tankları püskürttü ve tarihe geçecek muazzam bir destan yazdı. Burada Erdoğan'ın kararlı liderliği, belirleyici rol oynadı. Bunu söylemek bile gerekmiyor elbette.




FETÖ, sadece Türkiye'ye saldırının aşağılık bir taşeronu değildi; aynı zamanda, İslâm'ı dönüştürmeyi, protestanlaştırmayı ve küresel sistemin zorbalıklarına direnen tek din olan İslâm'ı küresel sisteme boyun eğdirerek tıpkı Budizm, Hinduizm, Şintoizm ve Zen gibi fosilleştirmeyi amaçlayan bin yıllık İslâm tarihinde son iki yüzyılda icat edilen ve kullanılan “paralel din” örgütlerinden en sinsisi, en tehlikelisiydi.





Dinde zorlama yoktur ve Allah zalimleri sevmez

Size ne oldu da Allah yolunda ve “Rabbimiz, bizi halkı zalim olan bu şehirden çıkar, bize tarafından bir sahip gönder, bize katından bir yardımcı yolla!” diyen çaresiz erkekler, kadınlar ve çocuklar uğrunda savaşmıyorsunuz?/ İman edenler Allah yolunda savaşırlar, inanmayanlar ise bâtıl dava uğrunda savaşırlar. Şu halde şeytanın dostlarına karşı savaşın. Şüphe yok ki şeytanın planı (tuzağı) daima zayıftır (Nisâ: 75-76).




Savaşla ilgili âyetlere bakıldığında İslâm'ın, ancak zulmü, din yüzünden baskıyı ve haksız saldırıyı ortadan kaldırmak için buna izin verdiği görülmektedir. Allah Teâlâ'nın hiçbir şeye ihtiyacı bulunmadığından, O'nun rızâsı için savaşmak, kullarının yararı, din ve vicdan hürriyetinin temini için savaşmaktır. Allah'a ve hak dine inanmayanların da bir tanrıları, baş eğdikleri, itaat ettikleri -maddî, mânevî- önderleri olacaktır. Bu önderler Kur'an'a göre tâgutlardır, şeytanlardır. Bunlara tâbi olanların savaş amaçları ise hukuk ve adaletin gerçekleşmesi değil, egolarının tatminidir, zulüm, baskı ve sömürüdür.






Gerçekten yüz yıldan beri süren Kürt sorununun...

O günden beri iddiam şudur: Kürt halkı duygusal olarak PKK'dan koptu, HDP'den uzaklaştı. Bu nedenledir ki, Kürt sorunu çok önemli bir evreye girdi. PKK ve HDP'den uzaklaştı ama devletle de kucaklaştığını söylemek için henüz erken. Bugün görüştüğüm siyasiler de, idari yöneticiler de hala bu kucaklaşmanın olmadığı yönünde hemfikirler.




Halk oylaması nedeniyle buralara geldim ama tespitim, şu andaki kritik durumun halk oylamasından daha önemli bir eşikte olduğu yönündedir. Gerçekten yüz yıldan beri süren Kürt sorununun ve 50 yıla varan terör sorununun bitirilmesine en yakın olduğu zamandayız.




Kürtlerin devletle kucaklaşması, helalleşmesi ve geçmişi unutması için en uygun dönem, bu dönem. Zira Kürtlerin Erdoğan'a olan inancı ve güvenci çok canlı. Hala bu sorunu ancak Erdoğan'ın çözebileceğine inanıyorlar.






Müslümanları asimile olmadan Avrupa'da istemiyorlar

Demek ki neymiş… Batı 1000 yıllık karanlık çağındaki ana problemlerini aşamamış ve her fırsatta o karanlık çağın karanlık düşüncesine bir şekliyle kendini kaptırırmış…




Birinci Dünya Savaşı'nda Türkleri önce Tuna'nın doğusuna sonra Meriç'in doğusuna atmak için neler yapmadılar ki... Balkanlardan bizi sökmek için işledikleri cinayet, kurmadıkları kumpas, yapmadıkları fitne kalmamıştı.




Batı bununla da yetinmedi. Bize karanlık çağlarında Doğu Kiliselerine yaptıklarını yaptılar. İçlerindeki ihtirası yenemediler.




İkinci Dünya Savaşı'nda bu kez Yahudileri Avrupa'dan söküp atmak için çılgına döndüler. Yaktılar, sürdüler, kamplarda topladılar… Tutup vagonlara doldurup sürgün ettiler.




Sonra bir ortak noktada buluştular, durdular.






Fikrin Brüksel'de, Zürih'te tel tel dökülmesi!

Önceki gün, (15/03/2017) yazdığım “
” başlıklı makalede Hollanda'nın Türk bakanlara yaptığı muamelenin, Erdoğan Türkiye'sine yönelik özel bir düşmanlığın yanında, aslında ondan daha çok Batı'da giderek yükselen ırkçılığın göstergesi olarak görülmesi gerektiğini söylemiştim.



Söz konusu ırkçılık, 2000'lerden itibaren önce eski sömürgelerden Avrupa'ya getirilmiş/gelmiş esmer tenli, çoğunlukla Müslüman göçmenlere yönelik irili ufaklı ayrımcılıklarla başlamış, Suriye Savaşı'nın bir sonucu olarak 2011'den itibaren mülteci krizi ortaya çıkmaya başladıkça da göçmen karşıtlığı nefrete, düşmanlığa dönüşmüştü.






#Yusuf Kaplan
#Hayrettin Karaman
#Kemal Öztürk
#Hasan Öztürk
#Özlem Albayrak
7 yıl önce