|

"İsrail Kürdistanı"

Yeni Şafak yazarlarının Türkiye ve dünyadaki gündeme dair analizlerini sizler için özetledik. Mehmet Acet, Yasin Aktay, Nedret Ersanel, Kemal Öztürk, yazılarında IKBY'deki 'sözde' referandumu değerlendirdi.

Yeni Şafak
09:33 - 27/09/2017 Çarşamba
Güncelleme: 09:58 - 27/09/2017 Çarşamba
Yeni Şafak
Fatma Barbarasoğlu, Kemal Öztürk, Nedret Ersanel, Yasin Aktay, Mehmet Acet
Fatma Barbarasoğlu, Kemal Öztürk, Nedret Ersanel, Yasin Aktay, Mehmet Acet

Mehmet Acet, Fatma Barbarasoğlu, Yasin Aktay, Nedret Ersanel, Kemal Öztürk'ün yazılarının en dikkati çeken bölümleri:


'Türkiye neyi bekliyor?'

Kuzey Irak’ta yapılan referandum, bölgedeki ittifak ilişkilerinin meselelerin hızlı gidişatına göre nasıl hızla yer değiştirebildiğini de bize gösterdi.Üç beş ay önce Irak sınırında Irak merkezi yönetiminin askerlerle TSK’nın ortak bir tatbikat yapacağı kimin aklına gelirdi ki? Ama böyle bir şeyin de olabileceği dün görüldü. Peki, Türkiye yeni durumda ne yapacak? Geçen Cuma yapılan MGK toplantısı ve devamında Bakanlar Kurulu toplantısında Kuzey Irak’a yönelik yaptırımlar meselesi enine boyuna ele alındı. Bazı adımlar daha şimdiden atılmış olsa da, birçok önemli hamle için bekleme hali sürüyor. Peki ne bekleniyor?

'Bir dur diyen yok bu serserilere'

“İnsan hiç kimseyi üzmemeli. Kırmamalı, kırmamalı. Nezahat Hanım perişandı. Küçük oğlunu hiç dilinden düşürmezdi bilirsin. Kim mi gelmiş. Birkaç kişi işte. Eniştesi bile yoktu cenazesinde. Ben nerde miyim? B’deyim, Caddedekinde. Ne yapmaya mı geldim?  Şöyle bir çıkayım bir iki insan yüzü göreyim. Her yer yaşlı dolu. Hiç genç yok. Nereye gitti bu gençler? Bizim sokağın başına şu Alman ürünleri satan yer açıldı. Hem alış veriş yapılıp hem kahve içilen küçük mağazalardan. Bir kahve içeyim dedim. İçerde dört beş masa var. Tamamında yaşlılar. Cadde artık yaşlılar kulübü gibi oldu. Gündüz ortalarda görünmeyen gençler gece olunca canavar kesiliyor. Arabasının egzozuyla oynayan bütün züppeler geceleri Cadde’de. Uyu uyuyabilirsen. Bir dur diyen yok bu serserilere.

'Barzani'nin cüretkarlığı'

Bu referandumla birlikte Kürdistan olarak tescil edilmeye çalışan yerlerde asırlardır binbir çeşit insan yaşıyor. Üstelik hepsi de bölgenin yerel unsurları. Hasbelkader bir yerde demografik çoğunluğu elde etmiş bir unsurun geriye kalanlar üzerinde bu etnik hakimiyeti iddia etmesi aslında uluslararası hukukun da tanıyıp önünü açtığı bir mantık değil. Kerkük, 1957 sayımına göre nüfusunun yüzde 70’i Türkmen olan bir bölge. Arada yaşanan savaş, ABD işgali ve ardından IŞİD tehditleri ve sürekli olağanüstü hal altında bu demografik yapı nasıl gelişti bilinmez ama diyelim bugün Kürtler orada çoğunluk haline gelmişse bile bu çok yakın zamanda gelişmiş bir durum olmalı. Bu kısa süre içinde salt sayısal çoğunluğu öne sürerek bir yeri etnik bir kimlik adına temlik etmeye çalışmanın tek adı gasptır, işgaldir.  Bu referandumla Barzani yönetimi birilerine güvendiği için bu cüretkarlığı ortaya koyarak aslında bölgede müteselsil işgal girişimlerinin de kapısını içerden açma görevini üstlenmiş oluyor.

'İsrail Kürdistan'ı!'

‘İsrail Kürdistanı’ aklımızda, unutmadık. Son 15 yılda da bu planı en bozacak ağır hamleleri yaptı Türkiye. İsrail ile ilişkilerimize bakın, anımsayın, hemen anlarsınız. Son olarak Suriye’de sıkıştığı kerpeten de diş söküyor.Yeni olan, bölgenin en büyük tuzağına, Ortadoğu’nun kara deliğine herkesi yuvarlamak: Türkiye-İran savaşına! İsrail bayrağı orada bağıra bağıra dalgalanıyor ama devletinin habis hücrelerinin tamamının on yıllardır angaje olduğu ABD, referanduma, bağımsızlık ilanına karşı çıkıyor, öyle mi?! ‘Oldu-bitti, geçmiş olsun’ el çabukluğunun bir boyutu da bu. Referandum bitti ve herkes sakin olmaya davet edilecek. Ondan sonra? Hiç. Beklemeleri yeterli. Çünkü Ortadoğu ülkelerinin devlet mekanizması-doğal olarak-şüphe bağımlısıdır. “Madem oldu-bitti”, zamanla Türkiye veya bir diğerinin yanına kayabilir diye, diğer ülkeler bugünkü pozisyonlarını terk etmeye başlarlar. Bu dört ülkenin oluşturduğu psiko-politiğin kırılganlığı inanılmazdır. Kaldı ki, “oluşumun hazineleri” de malum. Enerji ve yolları. İsrail bayrağının Ankara’ya dönük yüzü, bir yandan da bu “elma”yı vaat ediyor! O ‘eski, güzel günler gibi olalım’ diye...

'Bilinçaltındaki sorunlu fikirler ortaya döküldü...'

Bilinçaltında birikmiş ne kadar sorunlu fikir varsa ortaya dökülmeye başladı. “Hain Kürtler, bölücü Kürler, terörist Kürtler, çadır devleti, aşiret devleti…” Buna karşılık “Irkçı Türkler, faşist Türkler” diyenler boy gösterdi.Çok değil kısa bir süre önce Bağdat hükümetiyle kanlı bıçaklı olduğumuz zamanlarda da “pis Araplar, hain Araplar, bizi arkadan vuran Araplar, sapkın Şiiler” diye ortalığa dökülen cerahat görmüştük. Devletin en üst düzeyinden, en sert sözleri duyduğumuz Bağdat hükümetiyle bugün kendi topraklarımızda ortak askeri tatbikat yapıyoruz, müttefik oluyoruz. İsrail için de aynı şey söz konusu. Ne kadar sert ve ağır sözler söylesek de sonunda oturup bir anlaşma imzaladık. Bu durum Rusya ve İran için de geçerli.  Düşmanlıklar ve dostluklar bu coğrafyada hızlı değişir. O zaman söylenecek her sözün, atılacak her adımın hesabını devlet aklı iyi planlamalı. Bugün bir kaşık suda boğmak istediğimiz Barzani ile yarın yeniden barışmayacağımızı, Diyarbakır’da yine ortak konser düzenlemeyeceğimizi kimse garanti edemez. Etmemeli zaten, siyasetin doğasına aykırı.

#Yeni Şafak
#Yazarlar
#Gündem
7 yıl önce