|

Karıştır-barıştır belgesi otuz yıl sonra geldi

Genelkurmay Başkanlığı, 12 Eylül askeri darbesinin yargılandığı mahkemeye, darbe sonrasında cezaevlerindeki uygulamalara ilişkin utanç belgelerini gönderdi. Askeri tutukevlerindeki ölüm ve işkence olaylarına ilişkin dokümanlarla birlikte, karşıt görüşlülerin aynı koğuşlarda birbirine kırdırılmasını hedefleyen 'karıştır-barıştır' yazısı da mahkemeye ulaştırıldı

Aykut Türel
00:00 - 17/06/2012 Pazar
Güncelleme: 02:39 - 17/06/2012 Pazar
Yeni Şafak
Karıştır-barıştır belgesi  otuz yıl sonra geldi
Karıştır-barıştır belgesi otuz yıl sonra geldi


12 Eylül döneminde yapılan işkenceler hafızalardaki yerini gibi korurken, Genelkurmay Başkanlığı, Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya'yı yargılayan Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi'ne, "12 Eylül 1980 sonrasında cezaevlerinde yapıldığı iddia edilen işkenceler" konulu belgeleri gönderdi.

12 Eylül askeri darbesine ilişkin davayı gören Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi, Genelkurmay Başkanlığı'ndan, "darbe sonrasında cezaevlerinde yapıldığı iddia edilen işkencelerle ilgili bilgi ve belgelerin, düzenlenmişse raporların ve görüntü kayıtlarının, özellikle Mamak Askeri Cezaevi'nde yapıldığı iddia edilen işkencelerle ilgili, işkence görenlerin durumlarının tespiti için düzenlenen sağlık fişlerinin onaylı birer suretinin gönderilmesini" istedi. Genelkurmay Başkanlığı, belgeleri dün mahkemeye gönderdi.

15 KLASÖRDEN OLUŞUYOR

Yaklaşık 15 klasörü bulan belgelerde, Genelkurmay Başkanlığı, Ordu Komutanlıkları, Milli Güvenlik Konseyi Genel Sekreterliği, Jandarma Genel Komutanlığı, Askeri Ceza ve Tutukevleri, dönemin sıkıyönetim komutanlıklarının yanı sıra Dışişleri ve İçişleri Bakanlıklarının çıkardığı belgeler de yer alıyor. Belgelerin 'KONU' bölümlerinde 'İşkence iddiaları', 'İntihara teşebbüs', 'İşkence sonucu ölüm iddiaları', 'İşkence ve kötü muamele iddiaları hakkında', 'İşkenceyle ölen şahıslar', 'Çeşitli ölüm olaylarının raporu', 'İşkence ve şüpheli ölüm olayları raporu', 'İşkence ve şüpheli ölüm olaylarının son durumu', 'İşkence ve kötü muameleyle ilgili soruşturmalar' ibareleri dikkati çekiyor. Belgelerin bir kısmının konusunu ise Uluslararası Af Örgütü'nün tepkileri, basın-yayın organlarında yayımlanan haberler, cezaevlerindeki açlık grevleri, yerli ve yabancı basın mensupları ile bazı kuruluşların cezaevlerini ziyaretleri, cezaevleriyle ilgili toplantıların sonuç raporları ve cezaevlerinde uygulanacak hususlar oluşturuyor.

İŞKENCİLERE YARGILAMA YOK

Genelkurmay tarafından doğal yollarla öldüğü iddia edilen Betil Tan ve Faruk Tuna'da darp izlerine rastlandığı doktor raporlarında yer aldı.

Belgeler arasında, darbe döneminde Adalet Bakanlığı'nın karşıt görüşlü hükümlüler için 'karıştır-barıştır' prensibinin uygulanmasını istediğine dair belge de yer aldı. 12 Eylül rejiminin cezaevilerinde "Karıştır-Barıştır" uygulamasıyla, solcu ve ülkücü gençler koğuşlarda birlikte kalıyorlardı. Adalet Bakanlığı'nın Cumhuriyet savcılıklarına gönderdiği 27 Nisan 1982 tarihli yazıda dikkat çekici ifadeler yer alıyor: "Anarşist-terörist vasıflı veya ideolojik düşünceli hükümlülerin, emniyet tedbirleri yoğunlaştırılmış cezaevlerinde toplanması, hükümlülerin hangi cezaevinde gönderileceğinin Adalet Bakanlığı'nca belirlenmesi, hükümlünün iç çamaşır ve zaruri giyim eşyaları dışında elbiselerinin emanete alınması, tek tip hükümlü elbisesi verilmesi, eğitim durumu, suç çeşidi ve düzeyi göz önüne alınarak, aynı fiziki güç ve sayıdaki karşıt görüşlü hükümlülerin, 'otokontrol ve karıştır-barıştır' prensibine göre bir koğuşta toplanması, hükümlüler için katılması zorunlu eğitim, spor ve ders programlarının uygulaması, lider durumundaki hükümlülerin tecrit edilmesi.'

Söz konusu yazıda, eğitim ve ıslah tekniklerine rağmen disiplin şartlarına uymayan hükümlülerin, tek kişilik odalarda tutulması ve diğer hükümlülerle irtibat kurmasının önlenmesi istenmekte.


'CEMiL KIRBAYIR' ÇELiŞKiSi

Genelkurmay mahkemeye gönderdiği dokümanlar arasında 1980 yılından beri haber alınamayan ve Berfo Ana'nın 31 yıldır aradığı oğlu Cemil Kırbayır ile ilgili bir belge de bulunuyor. Ancak belge çelişkileriyle dikkat çekiyor. 'Kötü muamele sonucu öldüğü iddia edilen şahıs' üst yazısı bulunan belgede, Cemil Kırbayır'ın 'öldüğü yer' Kars olarak gösteriliyor. Ancak 'öldüğü tarih' ibaresinin karşısında 'kayıp' yazısı bulunuyor. Ayrıca 'olayın cereyan şekli' başlıklı bölümünde de, 'Kars Emniyet Müdürlüğü'nde sorgulaması yapılırken 09.10.1980 tarihinde firar eden sanık bugüne kadar yakalanamamıştır...İran'a kaçtığı şeklinde duyumlar alındığı anlaşılmış olup 14.8.1981 gün AD.MÜŞ.1981/597-2809 sayılı 9'uncu Kolordu Komutanlığı'nın soruşturması devam etmektedir' deniliyor. Kırbayır'ın akıbeti TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu'ndan kurulan alt komisyonca da araştırılmıştı. Komisyon, Kırbayır'ın 'sorguda öldürüldüğü ve cesedinin yok edildiği' kanaatine ulaşmıştı.


İşkence sonucu ölenler isimleriyle birlikte sıralandı

Genelkurmay'ın mahkemeye gönderdiği belgelerde, nezarethanede kalanların nasıl işkenceden öldüğü tek tek tutanaklarla sıralandı. Nezarette sorguda ya da hapiste işkencede ölenlerin kayıtlara 'beyin kanaması, solunum yetmezliği, kalp rahazsızlığı' şeklinde girdiği ancak daha sonra ailelerin başvurusu üzerine ceset üzerinde yapılan otopsilerde, ölüm nedenleri olarak, 'darp, işkence, elektrik verilmesi, darp sonucu iç kanama' şeklinde bulgulara rastlandı.

1980 askeri darbesinde askeri cezaevlerinde ve güvenlik sorgusunda 113 kişinin kötü muamele sonucu ölümüne ilişkin olarak 12012 nolu belgede detaylar yer alıyor. 113 kişinin akıbeti hakkında belgede şu bilgilere yer verildi:

Kötü muamele sonucu ölen: 13 kişi

Açlık grevi sonucu ölen : 11 kişi

Silahlı çatışmada ölen : 7 kişi

Kaçarken vurularak ölen: 2 kişi

İntihar sonucu ölen: 21 kişi

Hastalık nedeniyle doğal olarak ölen: 27 kişi

Tahkitakı devam eden: 9 kişi

Kayıp: 1 kişi

Öldüğü iddia edilenlerden sağ olduğu kanıtlanan: 9 kişi

İsimlerine rastlanmayan : 13 kişi

Gönderilen belgelerde işkence ve kötü muamele sonucu İlhan Erdost, Hasan Asker Özmen, Ekrem Eşki gibi isimlerin öldüğü kabul ediliyor.


İddiaları çürütme çabası

Mahkemeye ulaştırılan bir başka belgede ise cuntanın askeri cezaevlerindeki işkencelere karşı yurtdışındaki işkence iddialarını etkisiz kılmak için plan yaptığı görülüyor. Dışişleri koordinatörlüğünde yapılan toplantıda 12 Eylül mağdurlarının savunma hakkından mahkemeye sevklerine kadar çeşitli hassasiyetlerden bahsediliyor. Şüphelilerin avukatlarıyla 10'ar dakikalık haftada iki görüşmesinin gerektiğine dikkat çekilen toplantıda, mahkeme sevk sırasında zincirle bağlanmaları gibi bir durumun söz konusu olmadığı belirtiliyor. Cuntanın işkence iddialarını çürütmek için çalışma yapması dikkatlerden kaçmazken, Avrupa İnsan Hakları Komisyonu nezdinde 28 Kasım-5 Aralık 1983 tarihleri arasında hak ihlalleri iddiaları nedeniyle konunun inceleneceği bildiriliyor.




12 yıl önce