Abdullah Muradoğlu, Zekeriya Kurşun, Hasan Öztürk, Ömer Lekesiz ve Hatice Karahan'ın yazılarının en dikkati çeken bölümleri:
Vebali İTT’nin üzerinde olacak
Sivil kuruluşların raporlarına göre Arakanlılar soykırım sürecinin son safhalarını yaşıyorlar. Raporlarda tecavüz, işkence, katliamlar, keyfi gözaltılar, toprak gaspı ve gettolaştırma eşliğinde uzun vadeli bir soykırım stratejisinin uygulandığı belirtiliyor. Sızdırılmış hükümet belgeleri de “kitlesel imha” plânının en üst düzeyde hazırlandığını gösteriyor. Rejim ve Budist faşistler Rohingyaları yok etmeye çalışıyor. Bu suç ortaklığı, maalesef, kitlesel desteğe sahip görünüyor. Soykırım takvimi aşamalı uygulanıyor. ‘Uluslararası Toplum’un sürece etkin şekilde müdahale etmemesi imha plânlarını cesaretlendiriyor. Arakanlı direnişçiler bu yüzden, “Tam teşekküllü soykırımdan bir önceki aşamadayız. Nüfusumuzu korumak zorundayız” diyorlar.Geçenlerde okuduğum bir yazıda, “Myanmar liderlerinin terlemelerine gerek yok. Güçlü bir arkadaşları var. Çin” İbaresi yer alıyordu. Çin, uzun süredir Myanmar’a diplomatik koruma sağlıyor. BM Güvenlik Konseyi’nin 5 Daimi üyesinden biri olan Çin, Myanmar aleyhinde caydırıcı kararlar alınmasını engelliyor. Çin Rusya’dan da yer yer destek alıyor. Ne şahane bir taksim, ABD İsrail aleyhindeki kararları veto ediyor. Çin Myanmar’ı himaye ediyor, ve tabii diğerleri de kendi suçlu dostlarını. Dünyada mazlumlara zulüm bu lanet sistemle yürüyor. “1994-Ruanda”yı hatırlayın, üç ay içinde ülkedeki Tutsi’lerin yüzde 75’i imha edildi.