|

'Nasıl devrimcisin sen?'

Yeni Şafak yazarlarının Türkiye ve dünyadaki gündeme dair analizlerini sizler için özetledik... Hasan Öztürk, köşesinde 'hayır' cephesinde sarfedilen söylemlere işaret etti. Aydın Ünal, Hayrettin Karaman, Hatice Karahan ve Yusuf Kaplan da gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Yeni Şafak
09:07 - 7/04/2017 Cuma
Güncelleme: 09:27 - 7/04/2017 Cuma
Yeni Şafak
Hayrettin Karaman, ​Hasan Öztürk,Yusuf Kaplan, Hatice Karahan ve Aydın Ünal.
Hayrettin Karaman, ​Hasan Öztürk,Yusuf Kaplan, Hatice Karahan ve Aydın Ünal.

Hasan Öztürk, Aydın Ünal, Hayrettin Karaman, Hatice Karahan ve Yusuf Kaplan'ın yazılarının en dikkati çeken bölümleri:

Sahi ulan, denize dökenler kimdi


Peşinen ve evvelen okuyuculardan özür dileyerek söze başlıyorum.Lakin biz “Kibre karşı kibir sadakadır” düsturunu bilenlerdeniz. Ve gerektiğinde hervelenin her birimize vacip olduğunun idrakindeyiz…Bir “herif” çıkıyor, millete “ulan” diye başlayıp tehdit yağdırıyor. İsminin önüne de “devrimci” sıfatı yükleyerek!Bir “herif” yüzü kıpkırmızı olmuş haliyle el kol hareketleri eşliğinde “Ulan sizi İzmir'den denize dökeriz” diye efeleniyor. Emperyalizmle mücadele ettiği vehmi üzerinden milleti, milletin değerlerini denize dökmekten söz ediyor.İsmi lazım değil CHP'nin Konya milletvekili olan bir “ulan” çıkıp, içinde benim de olduğum milletin ekseriyetini tehdit etme cüretini gösteriyor.Ona buradan sesleniyorum…


Milletvekili insanüstü müdür?


Yeni Şafak ve TVNET ekipleri şehir şehir dolaşıp referandum öncesi seçmenin nabzını tutuyorlar. Ekipler Salı günü Çankırı'daydılar, ben de kendilerine misafir oldum.Çankırı'nın 1927 yılındaki nüfusu 157 bin; şu andaki nüfusu ise 184 bin. Yani şehrin nüfusu hemen hiç artmamış, çünkü Çankırı, Türkiye'nin en fazla göç veren illerinden biri. Şehirde 184 bin kişi yaşarken, Çankırı dışında, özellikle Ankara ve İstanbul'da 500 binden fazla Çankırılı yaşıyor.Çankırı Belediye Başkanı İrfan Dinç bizi yeni açtıkları Çankırı Araştırma Merkezi'ne davet ettiler. Merkezde gördüğümüz belgeler, kitaplar ve malzemeler bizi ziyadesiyle şaşırttı. 1074 yılına tarihlenen, yani Malazgirt'in hemen sonrasında Çankırı'ya Türklerin geldiğini gösteren kaftan ve külah, 500 yıllık sancak, çok sayıda ferman, el yazması eserler, Çankırı'nın bugünün tersine geçmişte çok parlak bir dönem yaşadığını ortaya koyuyor. 1929 yılına ait, “Bolşeviklik Davası” güttükleri için sınır dışı edilenlerin fotoğraflı defteri, Merkez'deki en ilgi çekici eserlerden.


Hz. Peygamber bu sözlere cevap vermeden Cebrâil gelmiş...


"Bir hususta anlaşmazlığa düşmek” Allah ile mümin kulları arasında olamaz, Resûlullah ile ümmeti arasında da düşünülemez. Geriye yönetici, yönetilen, bilen, soran... şeklinde ümmet kalır; bu çerçevede ümmet arasında bir anlaşmazlık çıktığında mesele Allah'a ve Resul'e götürülecektir. Yönetilenlerle ülü'l-emr arasındaki ihtilâfta, bu ikincisi de taraf olduğu için tek merci Allah ve Resulü'dür; yani –aşağıda açıklanacağı üzere– dinin ana kaynakları ışığında çözüm üretecek kurumlardır. İhtilâfın tarafları arasında ülü'l-emr bulunmazsa, meselenin halledilmesinde onun da, benimsenen idare şekline göre salâhiyeti çerçevesinde devreye girmesi tabiidir; ancak ülü'l-emr tasarruflarında Allah ve Resulü'nden bağımsız değildir.


Havuç da gösterildi sopa da


Kasım ayından bu yana oturup kalkıp Trump'ı konuşuyoruz malum. Küresel siyaset de ekonomi de, yeni ABD yönetimi her leb dedikçe gerisini tamamlamaya çalışıyor. Bu doğrultuda kritik konulardan biri de, daha önce bolca yazdığım üzere, Çin idi. Ve tabii hala Çin. Nitekim Trump'ın, ekonomik anlamda tehditler yağdırdığı ve hizaya sokma vaatleri savurduğu Çin'e karşı nasıl davranacağı bir türlü netleşemedi gitti. İşte bu nedenle de, bu hafta iki ülke arasında Florida'da gerçekleşen liderler zirvesi büyük önem taşıyor.Üstelik mesele sadece Washington-Pekin hattında mekik dokumuyor. İşin içine ek boyutlar da karışıp parazit yapıyor. Mesela bu hafta Kuzey Kore'nin bir balistik füze denemesi daha yapması, ilgili boyutların en tehlikelilerinden birini yeniden kızıştırdı. Tam da Trump-Xi görüşmesi öncesi… Hatta DC'den bu bağlamda açıklamalar geldiğine şahit olduk: “Kuzey Kore hakkında bugüne kadar yeterince konuştuk. Ek bir yorum yok” diyen esasen ağır bir yorum…Üstelik bir süredir söylemler, sırf Kuzey Kore'ye yönelik de değil. Aynı zamanda Çin'in bu konuda ABD ile işbirliği yapmasına da yönelik: “Bu işi Çin çözmezse, biz çözeriz” ve “Çin ya bu işe el atar, ya da kimse için hayırlı şeyler olmaz” babında klasikleri son zamanlarda Trump'tan da işitiyoruz.


Önce zihni prangaları kıracağız


Türkiye, eninde-sonunda Batılılarla hesaplaşacak...Bu kaçınılmaz.Türkiye, prangalı bir ülke çünkü.Nereye, hangi alana bakarsanız bakın, prangalar var "boynunda".Bu prangaları kırmamız kaçınılmaz.Kaçınılmaz; çünkü kimliğini, yerini, yönünü, yörüngesini kısacası her bakımdan bağımsızlığını yitirmiş bir Türkiye, ayakta bile kalamaz.İşte referandum, bu açıdan Türkiye'nin prangalarından kurtulma mücadelesinde kilometre taşlarından biri.Tam da bu nedenle, Türkiye'de yapılacak bir "seçim", bütün belli başlı Batı ülkelerinin referanduma karşı açık ve sert şekillerde tavır almalarına yetti!Sadece bu gerçek bile, bizim "ayıkmamıza", toparlanmamıza, prangalarımızı kırma mücadelesinde tek yürek tek bilek olmamıza yetmeliydi; ama öyle anlaşılıyor ki, yetmedi, ne yazık ki.


#​Hasan Öztürk
#Aydın Ünal
#Hayrettin Karaman
#Hatice Karahan
#Yusuf Kaplan
7 yıl önce