|

Sonunda oldu işte! MİLGEM

İçinde 200 yıllık Denizcilik Lisesi'nin bulunduğu Heybeliada, bahriyeli subayların gönlünde ayrı bir yer tutar. MİLGEM'in ilk meyvesi olan 99x15 metrelik korvete bu yüzden 'uğurlu başlangıç' dilekleriyle 'Heybeliada' ismi verildi.

Yeni Şafak ve
04:00 - 8/10/2015 Perşembe
Güncelleme: 00:35 - 8/10/2015 Perşembe
Yeni Şafak

Pendik'teki Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'na bağlı İstanbul Tersanesi'nde 2005 yılında ilk kaynağı vurulan TCG Heybeliada, Akdeniz'i bir Türk gölü haline getiren Preveze Deniz Zaferi'nin 470'inci yıldönümünde, 27 Eylül 2008 tarihinde suya indirildi. Bu tarihten itibaren, hizmete girdiği 2011'e kadar 3 yıl boyunca gemiye ASELSAN, HAVELSAN, TÜBİTAK, üniversiteler ve yerli sanayiden birçok firmanın ürettiği donanım monte edildi, sistem entegrasyonları yapıldı.



YÜZLERCE TESTTEN BAŞARIYLA GEÇTİ






Her birimde yüzlerce ayrı testten başarıyla geçen Heybeliada, 2 bin 300 ton ağırlığıyla su üstünde 55 km hıza ulaşmasına rağmen bir o kadar da sessiz ilerlemeyi başarıyor. 'F511' kodu verilen korvet sınıfı savaş gemisinin en önemli özelliği şüphesiz, radarda çok küçük bir iz bırakması, bazen de radara hiç yakalanmıyor olması... Yani bu bir 'hayalet gemi'. Heybeliada'nın, oldukça düşük sualtı gürültü seviyesi ile de dünyadaki bütün rakipleriyle boy ölçüşebileceği belirtiliyor. Bu geminin yapımıyla birlikte Türkiye, kendi savaş gemisini tasarlayıp üretebilen 10 ülke arasında yerini aldı.



Git gel Cebelitarık


İhtiyaç duyduğu 30 mW'lık elektrik gücünü 2 dizel 1 de gaz türbini ile elde eden 43 beygir gücündeki gemi öylesine etkili bir performansa sahip ki, İstanbul'dan denize açılıp lojistik desteğe ihtiyaç duymaksızın Cebelitarık Boğazı'na dek gidip geri gelebiliyor. Bir helikopter pistine, hava araçları için asansör sistemli hangara, aynı anda 100 personelin barınabileceği imkana sahip Heybeliada, gelişmiş hedef arama ve takip sistemleri, güdümlü mermi ve top sistemlerinin yanında, gemisavar füzeleri ve denizaltılara yönelik torpidolarla da teçhiz edildi.



Kendin yapmazsan paranla bile alamazsın


1914 yılında satın aldığımız 2 savaş gemisini, parasını ödememize rağmen vermeyen İngiltere'yi üzen gelişme, biraz gecikmeyle de olsa, yaklaşık bir asır sonra yaşandı. Türkiye kendi savaş gemisini kendi tersanesinde kızaktan indirdi. Savaş gemisi üretmek için yüzyıllardır batıya muhtaç durumda olan Türkiye, 'MİLGEM' olarak kodlanan Milli Gemi Projesi ile bir zinciri daha kırmayı başardı. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'nın ilk olarak 1996 yılında projelendirdiği çalışmaya göre, 2008'e kadar 12 adet fırkateyn üretilmesi öngörülüyordu. Ancak sonraki yıllarda gerek ekonomik krizler, gerekse de yönetim zaafiyetleri, denizlerdeki bu parlak hayalin ertelenmesine yolaçtı.



İSTİKRARLA GERÇEKLEŞEN HAYAL


2002'deki tek parti iktidarıyla birlikte sergilenen ekonomik performans, savunma sanayiinde rafa kaldırılan projelerin masaya yeniden konulması için önemli bir fırsat oldu. 2004 yılındaki Savunma Sanayii İcra Komitesi (SSİK) zirvesi, sonraki yıllara yansıyan etkileri bakımından bir milat anlamını taşır. Birçok projenin milli imkanlarla hayata geçirilmesi için sergilenen kararlı tutum, etkisini çabuk gösterdi. Yerli gemilerin üretimi yolunda ilk somut adım, İstanbul Tersanesi Komutanlığı'nda MİLGEM Tasarım Ofisi'nin kurulması oldu. Türk subaylarıyla üniversite profesörlerini ve sivil mühendislerle teknisyenleri aynı çatı altında buluşturan ofiste, milli gemilerin özgün tasarımları yapıldı. Merkezin adı daha sonra Dizayn Proje Ofisi olarak değiştirildi.



İLK 4'Ü BAŞARALIM GERİSİ ELBET GELİR


MİLGEM kapsamında ilk etapta 12 fırkateynin üretimi planlanmıştı. Ancak bu sayı, başlangıç olarak 4+4'e düşürüldü. Üretilecek ilk 4 gemide kullanılacak teknolojiyi milli savunma şirketleri karşılayacak, yerlilik payı olabildiğinde üst noktada tutulacak ve bu aşamada elde edilen tecrübeyle sonraki filoların tasarımına geçilecekti. Nitekim öyle de oldu. MİLGEM projesinde 4 gemilik başlangıç paketinin ilk gözağrısı 'Heybeliada'nın yapımına, tasarım çalışmalarının tamamlanmasının ardından 2005 yılında başlandı. Onu daha sonra 'Bozcaada' takip etti. İlk iki gemi başarıyla suya indirilerek hizmete girdi. Filonun üçüncü gemisi 'Burgazada'nın yapımı aynı tersanede sürüyor. Ekipler serinin son gemisi 'Kınalıada'ya kaynak vurmak için ise talimat bekliyor. Dizayn Proje Ofisi'nde MİLGEM'i tasarlayan subaylardan birinin şu sözleri kayda değer: “İçinde bulunduğumuz yoğunluktan dolayı ne kadar önemli bir işi başardığımızın, sahip olduğumuz yeteneklerin farkına bile varamamıştık. Fakat şimdi, hayata geçirdiğimiz bu yeteneklerin dünyada yalnızca birkaç ülkede olduğunu biliyoruz. Bunlara bakınca, ileride daha neler başarabileceğimizi düşünmek beni gerçekten heyecanlandırıyor.”



Yeni bir başlangıç






Gemilerin savaş yeteneğini artırmak için Türk mühendislerce hayata geçirilen 'GENESİS' yani Gemi Entegre Savaş İdare Sistemi, donanmanın beynini tamamıyla yerlileştirdi. Gemideki mevcut donanımın imkanlarından en iyi ölçüde yararlanmayı sağlayan GENESİS, düşmandan gelen bütün tehditlere karşı kendi çözümünü otomatik olarak geliştiriyor. Örneğin bir gemiye düşman denizaltısından bir torpido ateşlendiğinde sistem, durumdan asgari zararla kurtulabilmek ya da tehdidi etkisiz hale getirebilmek için geminin nasıl davranması gerektiğini tayin ediyor. Filodaki diğer gemilerle koordineli halde çalışmayı kolaylaştıran GENESİS, birçok tehdidin yapay zeka ile bertarafını sağlayan yetenekleri sayesinde mürettebat tasarrufuna da imkan tanıyor. Durum farkındalığını artıran, hava savunma, yüzey muharebe, denizaltı savunma harbi ve elektronik harp desteği gibi yazılımları da içeren paket, modern savaşın bütün yöntemlerini kullanıcısına sunuyor. 80'lerin başından 90'ların sonuna dek kullanılan SAPAN, KALYON ve MİLKON gibi sistemlerin gelişmiş milenyum versiyonu olan ve İngilizcede 'yeni bir başlangıç' anlamına gelen HAVELSAN üretimi GENESİS, bahriyede gerçekten de yeni bir dönemi başlattı.



Aman nazar değmesin!






Büyükada, MİLGEM projesinin ikinci meyvesi. 99X14,5 metrelik korvet için tıpkı Heybeliada'da olduğu gibi 1000 ton çelik, 10 km boru, 240 km kablo, 1250 kalem ana malzemeye bağlı olarak 8 bin 600 kalem hafif cihaz kullanıldı. Yapımına Haziran 2009'da başlandı, Eylül 2013'te Deniz Kuvvetleri'ne teslimi yapıldı. 'F512' kodu verilen TCG Büyükada, sınıfının en yetenekli gemisi ve donanmanın da gözbebeği. Hizmete girer girmez görevden göreve koşan Büyükada, 2014'te Güney Afrika turuna çıkan 4 gemi arasındaydı. Aden'de 55 Türk vatandaşının tahliye edilmesi için de kullanılan 'yerli hayalet', 9 ülkede 13 şehir gezdi, ülke ülke dolaştı; hem gövde gösterisi yaptı hem de ihracat için MİLGEM'i tanıttı.



Fırkateynler geliyor


'Korvet' sınıfı ilk 4 geminin üretilmesinin ardından Türkiye, 'TF100' projesini başlatarak donanma teknolojisinde yeni bir kulvara girecek. Yaklaşık 100 metrelik 'Ada' kodlu korvetlerin ardından 'İ' harfiyle kodlanacak 110 metrelik fırkateynlerin üretimine başlanacak. Kızağa girecek 4 geminin ilkinin adı 'İstanbul'. Yine özgün tasarım ve ağırlıklı olarak hava savunma sistemleriyle donatılacak 'TCG İstanbul', Türkiye'nin denizlerdeki hakimiyetini güçlendirecek. İstanbul'un ardından yapılması planlanan diğer gemiler ise şöyle: TCG İzmir, TCG İzmit, TCG İçel.



Yarı maliyetle


Heybeliada ve Büyükada'nın ardından sıra Burgazada'ya geldi. Eylül 2013'te İstanbul Tersanesi'nde yapımına başlanan gemi gelecek yıla bitirilecek. Donanmada 'F513' kodu verilecek Burgazada'dan sonra, ilk 4 gemilik filonun son üyesi Kınalıada'nın yapımına başlanacak. Korvet sınıfı gemilerin yapımı ortalama 36 ay sürüyor. Yaklaşık yüzde 80'e ulaşan yerlilik oranıyla hem savunma sektörüne önemli katkılar sunan hem de devlete masrafların yükünü hafifleten milli gemilerin 250'şer milyon dolara mâlolduğu belirtiliyor. Benzir bir geminin ithali halinde maliyetin 550 milyon doları geçeceği dile getiriliyor.





#MİLGEM
#yerli silahlar
#türk mlı silahlar
#yerli savunma sanayii
#aselsan
#havelsan
#roketsan
9 yıl önce