|

Türkiye'de reyting ölçümleri adil değil

RTÜK Başkanı Zahit Akman kendini işine adamış ve halkın içinde olmayı seven biri. RTÜK Kanunu'nu 2008 başında çıkaramadıkları için hayıflanıyor, “Türkiye'nin siyasi atmosferi buna izin vermedi. Çıksaydı mevcut sorunların büyük bölümü çözülecekti” diyor. Reyting ölçümlerinin adil olması gerektiğini belirterek mevcut haliyle ölçümlerde sadece reklam verenlerin istekleri, hedefleri ve beklentilerinin dikkate alındığına dikkat çekiyor. RTÜK Başkanı Zahit Akman, Yeni Şafak'ın sorularını yanıtladı.

Alev Dilsiz
00:00 - 8/06/2008 Pazar
Güncelleme: 02:23 - 8/06/2008 Pazar
Yeni Şafak
Türkiye'de reyting ölçümleri adil değil
Türkiye'de reyting ölçümleri adil değil
RTÜK Başkanı olarak zorlandığınız ve ürktüğünüz anlar oluyor mu?


RTÜK Başkanı olarak olmuyor ama RTÜK'-ün 'manevi mesuliyeti' beni etkilediği için başında bulunduğum kurumumun bu yönünden zorlanıp, ürktüğüm anlar oluyor. Televizyon ekranlarında gördüğüm olumsuzluklar karşısında bazen kendi kendime 'Başkan olduğun bir kurul var ve bunları düzeltmek görevin olmasına rağmen olumsuzluklar devam ediyor' diye sorup hakikatten üzüldüğüm zamanlar oluyor. Ama denetleme faaliyeti kurulun tek başına yürüteceği bir faaliyet değil. Bu faaliyeti hem yayıncıların yapması hem de ebeveynlerin yapması gerekiyor. Tek başına ceberrut bir anlayışla yasakçı ve baskıcı bir tutumla yayınları denetlemeye kalkmak da özgürlüklere aykırı, hiç sempatik kabul edilebilecek bir durum değil. Bu nedenle RTÜK Başkanlığı manevi yönüyle çok zor.

Yalnız kaldığınız zaman keşke şunu söyle yapsaydım diyor musunuz?

En çok 'ah şu kanunu 2008'in başında çıkarabilseydik' diyorum. Maalesef siyasi atmosfer buna izin vermedi. Kanun yapmamız gereken birçok şeyi yapmamızı sağlayacaktı. Bu kanun çıksaydı tahmin ediyorum tek başıma kaldığımda çok daha mutlu olacaktım. Çünkü şu anda o kadar mutlu değilim.

Yeni çıkacak kanunda ekran yüzleriyle ilgili düzenlemeler var mı?

Ekrana çıkacakların eğitimini önemsiyoruz ve bundan dolayı sertifikalandırma programı yetkisini almak için kanuna da bir madde koyduk. Her önüne gelenin, her isteyenin ekranda yer alması doğru değil. Ekranı kullananların toplumu dikkate alan bir saygınlıkta ve ciddiyette olması zorunluluğu var. Bu nedenle ekrana çıkan kişilerin bu işi yapıp yapamayabileceği noktasında bazı denetim mekanizmaları oluşturma ihtiyacı var. Bunu yalnız bir kamu kuruluşu olan RTÜK değil yayıncıların da bir araya gelerek kendi içlerinde düzene koymalarının daha uygun olacağını düşünüyorum.

Kanunda çıkmasını istediğiniz, sizi rahatlatacak en dikkat çekici madde ne?

Biz doğrusu sektörün ihtiyacı olan neredeyse bütün konuları gündeme alıp bir çözüm önerdik ve yayıncıların da desteğini aldık. Ama en büyük konu özellikle karasal yayındaki lisanssızlık ve karasal sayısal yayına geçiş. Bu iki konunun çözümü için de kanuna ihtiyacımız var. Çünkü sayısal yayıncılık dünya teknolojisine daha yeni girdi. Bu konuyu çok netleştirerek yayıncıların da arzularını karşılayan bir düzenleme yaptık. Yasamız çıkarsa ilk olarak karasallara yayın lisansı vereceğiz ve sayısal yayına geçeceğiz. Bu iki konuyu önemsiyorum.

Reyting ölçümündeki denekler için bir değişim yaptığınız iddia edilmişti. Doğru mu?

Böyle bir iddia ortaya atıldı ama doğru değil. Herhangi bir değişim yapmadık. Buna karşın reyting ölçüm konusu bizim açımızdan önemli sorunların başında geliyor. Reyting ölçümü yayıncıların, reklam verenlerin ve reklam hazırlayanların birlikte yaptıkları bir faaliyet. Özellikle reklam verenlerin ürünlerini satın alanların neyi izlediklerini ve neyi sevdiklerini öğrenebilmek için başlattıkları bir çalışma. Araştırmada reklam verenlerin istekleri, hedefleri ve beklentileri dikkate alınıyor. Bu nedenle Türkiye ortalaması alınamıyor ve kırsal kesimdeki vatandaşların izlemesinin hiçbir anlamı olmuyor. Sadece kentteki tüketicinin istekleri göz önüne alınıyor.

Bu durumda RTÜK olarak en çok hangi yönünden rahatsızlık duyuyorsunuz?

Elbette biz RTÜK olarak yapılan yayınların içeriğini denetliyoruz fakat Türkiye'de bazı programların hep revaçta kalıp bazı programların görmezden gelinmesi tek taraflı yaklaşımların kamuya dayatılması şeklinde değerlendirilebilir. Sadece belli bir ürünü tüketenlerin isteklerini değil, yayınlarda çok çeşitliliği ve rengi sağlayacak tarzda kamunun tüm beklentilerini, isteklerini karşılayacak bir yayın ortamının sağlanması için son derece adaletli reyting ölçümlerinin yapılması zorunluluğu var. Bu konu hep gündemimizde fakat çok hassas konu olduğundan radikal kararlar alamıyoruz

Neden radikal kararlar alamıyorsunuz?

Alamıyoruz çünkü sistem bu tarzda oturmuş. Bu nedenle bu konuya bir müdahale yapılacaksa bu müdahaleyi yayıncılarla ve reklam verenlerle konuşup birlikte yapmak en doğru olanı.

Sizi ekranlarda Petek Dinçöz ve Can Tanrıyar'ın nikah şahidi olarak gördük. Nasıl tepkiler aldınız?

Herkes çok şaşırmıştı ve bu davranışıma olumlu tepkiler çok fazla oldu. Buna karşın “Ne işi var RTÜK Başkanı'nın orada?” diyenler de oldu. Ancak biz Ankara'nın asık suratlı bildik duruşunun biraz dışına çıkıp farklı görüntü vermeyi tercih ediyoruz.

RTÜK olarak hangi tarz programların yapılmasını arzu ediyorsunuz?

Türkiye zengin, renkli ve farklı kültürleri içinde barındıran bir ülke. Bu nedenle herkes benim istediğim, benim düşündüğüm tarzda programlar olsun diye bir yaklaşıma sahip olmamalı. Biz içeriğinde insanları olumsuz etkileyecek unsurlar olmadığı takdirde her türlü farklı sesin ekranlarda yer bulmasını istiyoruz. Türkiye'de çok sesliliğin, zengin kültürümüze uygun bir yayın ortamının oluşması için yayıncıları özgür bırakmanın en doğrusu olduğunu düşünüyoruz.

Sizin en çok severek izlediniz programlar hangisi?

Ben artık iyi bir televizyon programcısı olamıyorum. Sadece maçları izliyorum. Beni sıkıntıya sokmayacak, derdime dert katmayacak kederlendirmeyecek, neşelendirecek diziler olursa onları seyrediyorum.

Televizyon izlerken RTÜK Başkanı mı olarak izliyorsunuz yoksa halktan bir kişi olarak mı?

Zahit Akman olarak izlemeyi çok istiyorum ama denetleyici, gözetleyici Zahit Akman profili benim peşimi hiç bırakmıyor.

Zahit Akman yoğun temposu dışında fırsat bulursa ne yapmak hoşlanır?

Ata binmeyi severim ve zaman zaman da binerim.

Nerde öğrendiniz?

Doğuştan. Bir Türk'ün ata binmesini öğrenmesi söz konusu olur mu? Biz Türk milleti olarak doğuştan at üzerinde doğmuşuz zaten.


Yabancı yayın kuruluşlarının Türkiye'de bir medya organını satın alması konusunda neler düşünüyorsunuz?

Bilindiği gibi AB müzakerelerinin en başında serbest sermaye dolaşımı geliyor. AB'ye üye olduğumuzda AB üyelerinin sermayesi buradaki Türk vatandaşı sermayedarların tüm haklarına sahip olacak. Böyle işleyen süreç varken yüzde 100 tutucu bir tavır takınmak mümkün değil. Teknoloji sınır tanımıyor. Bu insanlar farklı noktalardan yayın yaparak ülkemize ulaşacak ve insanımızı etkilemeye yönelik faaliyette bulunacaksa biz onu kontrol edebildiğimiz bir alana çekelim, kendi mevzuatımızla uygun bir şekilde denetleyebilelim.

Bu nedenle tekelleşmeye fırsat vermeden yabancı sermayenin belli bir nispette de olsa yayın kurmasında bir sakınca görmüyoruz.

ATV-Sabah'ın Katarlı ortak alma konusuna verdiğiniz 'bizi ilgilendirmez' cevabıyla eleştiri oklarına hedef oldunuz...

ATV-Sabah'ın ortaklığı konusunda 'yabancının kim olduğu, hangi ülkeden geldiği bizi ilgilendirmiyor' demiştim. Yani Amerikalıysa 'İyi güzel' de Katarlıysa 'Kötü' tarzındaki yaklaşım zaten hiçbir Türk vatandaşına yakışmaz. RTÜK olarak da bize hiç yakışmaz. Biz burada ortak olan şirketin iktisadi bütünlüğüne, yapısına ve bize olan müracaatlarında hisse oranlarına bakarız. Kanunlarımıza göre de bir değerlendirme yaparız. Ortakların tabiiyetleri, mensup olduğu ülkenin ne olduğu çok dikkate almadığımız bir konudur.

Türkiye'deki faaliyet gösterecek yabancı yayın kuruluşlarının sayısında bir sınırlama olabilir mi?

Medyayla ilgili zaten stratejik bir plan üzerinde çalışmaktayız. Bu çalışmayı bitirdiğimizde ülkemizde ne kadar yayın kuruluşu olmalı, bunun ne kadarı karasal, ne kadarı kablodan ve ne kadarı da uydudan yayın yapmalı gibi bilimsel gerçeklik temelinde kararlar vermek istiyoruz. Yabancı yayın kuruluşu sayısıyla ilgili de bir kısıtlama yerine Türkiye'nin gerçeklerine uygun ve yatırımcının önünü açacak tedbirleri almak gerekiyor.


TRT'nin Türkçe dışındaki dillerde özellikle Kürtçe yayın yapma kararını nasıl değerlendiriyorsunuz?

'Doğru ve geç kalınmış bir adım' olarak görüyorum. Aslında bu konu benden önce gündeme gelmiş. Göreve gelir gelmez sorunu kucağımda buldum. Bölgeye gittim ve sayın valimizle, bölge müdürümüzle, yayın kuruluşlarıyla görüştüm. Çok açık konuşmak gerekirse Kürtçe yayın yapan ve Güneydoğu'daki vatandaşlarımıza ulaşan 12-13 kanal var. Elbette ana dilimiz, resmi dilimiz Türkçe'dir ve Türkçe bazlı yayın yapmayı önemsiyorum. Fakat o bölgedeki vatandaşlarımızın niyetleri belli olmayan bir takım yayınlara muhatap olup etkilenmesine göz yummak yerine zaten konuştukları dilde, bu ülkede yaşıyor olmalarını anlamlı kılacak şekilde yayın ulaştırmayı da hiç mahzurlu görmüyorum. TRT'yi de bu çabasından dolayı kutluyorum.



16 yıl önce
default-profile-img