|

Ambargocular Ortadoğu’nun altını oyuyor

Yeni Şafak ve
04:00 - 25/07/2017 Salı
Güncelleme: 03:30 - 25/07/2017 Salı
Yeni Şafak
Gündem
Gündem

Körfez, dünyanın en hassas bölgelerinden biri görülür. İstikrarı da istikrarsızlığı da bölgesel ve uluslararası güçleri yakından ilgilendirir. 2011’den itibaren yaygın kanaat, Arap dünyasında devrim rüzgârları ve değişimi tetikleyen halk hareketinin aslında monarşilerin değil, cumhuriyet rejimlerinin içinde bulunduğu krizin yansıması olduğu yönündeydi. Körfez bölgesi Tunus, Mısır, Libya ve Yemen’de yaşananlardan etkilenmemişti.

BÖLGE DÜZENİ ÇÖKTÜ

Ataerkil rejimlerce yönetilen Körfez monarşileri, halkın huzursuzluğunu kontrol altında tutabilecek devasa kaynaklara sahipti. Birçoğu, geleneksel araçlarla kontrol altına alınamayacak tehlikelerle baş etmek için oldukça etkili güvenlik aygıtları kurabilmişti. Körfez’in devrimlerden muafiyetine inananlar, Arap isyanlarını salt halklar ile yöneticiler arasındaki soğukluğun/açmazın sonucu görenlerdi. Oysa Arap devrimlerinin patlak vermesinden bu yana bölgenin şahit olduğu diğer dinamiği, yani devrimci ve karşı-devrimci güçler arasındaki savaşı göz ardı ettiler. Artık var olmayan şey sadece devletler değil; zira bu savaş, bölgesel düzenin çöküşüyle sonuçlandı. 2013 yazında Mısır’da yaşanan darbeden bu yana karşı-devrimci güçler, iktidardaki rejimlerin çöktüğü ülkelerde eski statükoyu geri getirme projesine girişti. Bu proje kısmen başarılı oldu. Demokratik dönüşüm süreci tamamlanamadan önüne set çekildi ve eski yönetici sınıflar öyle veya böyle eski makam ve mevkilerine getirildi. Ancak karşı-devrimci rejimler ihtiyaç duyduğu meşruiyeti kazanamadı ve halklarının taleplerini cevaplamakdan aciz kaldı.

Dahası, Mısır, Suriye ve Irak gibi ülkelerin maruz kaldığı feci yıkım ve artık eskiye dönüşün neredeyse imkânsızlığı da bölgesel düzeni yeniden kurma çabasını –değişim hareketlerine ve demokratik dönüşüme karşı durmaya kıyasla– çok karmaşıklaştırdı. Bu şartlarda şu düşünce gelişti: Suriye ve Irak parçalanırken ve Mısır’ın ayağa kalkabilmesi için onlarca yıla ihtiyaç varken, hâlihazırda bölgesel düzeni kurmaya Suudi Arabistan öncülük etmeli. Yeni değerler sistemi dayatmalı, istikrarı yeniden formüle etmeli, her bölge devletinin rolünü belirlemeli ve İsrail, İran ve Türkiye dahil, bölgedeki ilişkilerin tabiatına karar vermeli.

ELVEDA KONSEY

Katar’ın problemi, son çeyrek yüzyılda bölgedeki gelişmelerin ve dönüşümlerin çoğunda bir rolünün ve etkisinin olması –ki bunun eski yönetici sınıfları ve eski bölgesel düzeni yeniden tesise çalışan güçleri her zaman memnun ettiği söylenemez.

Ancak Katar ne tek hedef ne de son. Ablukayı ve ilişkilerin bozulmasını meşrulaştıracak bahane arayışına girmek saçma. Katar’la ihtilafın el-Cezire kanalıyla veya Yemen’de Husileri destekle ya da İran’la yahut Suriye’deki İslamcı radikallerle alakalı gibi dedikodular, sadece tezatları ima ile kalmaz, asıl kilit noktayı gözden kaçırır.

TAHRİP EDECEKLER

Zira talep edilen, Körfez’de ihtilaflı meseleleri görüşüp anlaşmak değil, tam anlamıyla boyun eğme ve teslimiyet. Bölgesel düzeni yeni liderleriyle yenileme süreci, ancak Katar’ın ve diğerlerinin boyun eğmesiyle başlayabilir. Ancak bu yolla söz konusu düzen, kendi değerler sistemini dayatabilir, her devletin ağırlığını ve rolünü belirleyebilir, Arap çevresindeki dost veya düşman güçlerle ilişkiler haritasını çizebilir.

Ancak ortada bir problem var: Bölgenin ve halklarının geleceği için böyle bir vizyonu önerenler, gerekli tüm faktörleri dikkate almakta başarısız oldu.

Eğer ki devletlerden biri, bu illa da Katar olmak zorunda değil, boyun eğip teslim olmayı reddederse onların vizyonu ne ölçüde hayata geçirilebilecek? Eğer ki bu projeye öncülük eden devletler, bunun nedenleri ve ahlaki gerekçeleri konusunda kendi halklarını bile ikna etmekte başarısızlığa uğrarsa ne olacak? Veyahut bölgesel ve uluslararası güçler bunu dikkate almayı reddederse ne yapacaklar?

Bu krizin patlaması ile su yüzüne çıkanlar ışığında diyebiliriz ki, [sürecin] Körfez İşbirliği Konseyi’nin bizzat kendisi de dahil, bölgesel düzenden geriye kalanın altını oyarak neticelenmesi kuvvetle muhtemel.

Beşir Nâfî - Middle East Eye
Tercüme: Zahide Tuba Kor
#Ortadoğu
#Ambargo
7 yıl önce