Uzun yıllardır yaptığı araştırmalarla “eşyaların sesi var mıdır, müzikle terapi nedir, İbn-i Sina sese neden önem veriyordu, insan da evrendeki her şey gibi titreşimlerden mi oluşur?” sorularına yanıt bulmak adına çalışmalar yürüten Anjelika Akbar, sese bambaşka bir yerden bakmamızı sağlayacak “Her İnsan Bir Bestedir” kitabını yayınladı.
Destek Yayınları etiketiyle çıkan eser, duyulamayanı duymak ve etrafımızda var olan müziklerin/seslerin içindeki yapıcı ve yıkıcı etkilerin farkına varıp müzikte iyileştirici seçimler yapabilmek üzere kaleme alınmış ilham dolu bir rehber olarak raflarda yerini aldı.
Bestecilik ve Orkestra Şefliği yüksek lisansını ve doktorasını UNESCO üyesi olarak geldiği ve sonrasında da yerleştiği Türkiye’de tamamlayan Akbar, kitabıyla ilgili olarak, “Bu kitabı okuduktan sonra müziğin ve çevremizdeki diğer tüm seslerin ruhumuza nasıl gıda olabileceğini öğrenmekle kalmayacak, bu bilgiyi hayatın içinde nasıl kullanacağınızı da anlayacaksınız” diyor.
Mutlak kulak, bir müzisyenin o anda duyduğu sesler için önceden bir referans sesi olmadan her an her notanın hangisi olduğunu anında bilmektir. Ve sadece müzik sesleri değil, mekanik herhangi seslerin de hangi notaya denk geldiğini bilmektir. Bu durum, kulak ve işitme ile ilgili değil, aslında beyninde olan ayrı bir bölümle ve hafıza ile ilgilidir. Müzisyenler arasında çok nadiren oluyor, fakat mutlak kulak iyi bir müzisyen olmak için hiç şart değildir. Şöyle ki, mutlak kulak sahibi bir müzisyen iyi olmayabilir; tersine mutlak kulağı olmayan müzisyen çok iyi olabilir. Besteci olunca bu özellik çok yardımcı oluyor, çünkü senfonik besteleri bile mesela sokakta yürürken veya uçakta doğrudan içimde duyabiliyor, besteleyebiliyorum onlarca enstrümanı bir arada. Yaylılar grubu müzisyenleri veya orkestra şefleri için de mutlak kulak oldukça iyi bir yardımcı oluyor. Bu durum doğuştan gelir. Çalışarak ortaya çıkmaz. Onun için çok da övünülecek bir özellik değildir. Ya vardır ya da yoktur...
MİLYONLARCA SESİN ORTASINDAYIZ
Kitapta anlattığım gibi, aslında kendimi ne kadar hatırlıyorsam, doğayı, Sessizliğin Sesini ve kendi sesimi dinliyorum…
İnsan, deneyimlediği ve kendisi için faydalı bulduğu konuları paylaşmak ister... Bu doğaldır. İzleyebildiğim kadarıyla, insanların hayat içinde birçok derdi kendilerini ve çevresini dinlemedikleri, odaklanıp analiz etmedikleri için ortaya çıkıyor. Etrafımızda milyonlarca ses var, ayrıca evrende bunu kulaklarımızla duymuyor olsak dahi, sürekli bir Tını, bir Ses var. Her şey titreşir, bizi oluşturan atomlar da titreşir. Biz istersek de istemezsek de sürekli olarak sesler ile rezonansa giriyoruz. Bu rezonans bize fayda veya zarar getirebilir. Zararın olmaması için idrak etmek zorundayız. Analiz ettiğimizde titreşime, sese, müzik seçimimize, hatta eşya seçimimize, dostluklara ve doğaya daha özenle yaklaşırız, hayatımız değişmeye ve dengelenmeye başlar…
Aslında kısa bir şekilde bu konudan bahsetmek oldukça zordur. Ahengi ancak doğadan veya altın oran olan sanat eserlerinden alabildiğini ve o zaman vücudun da dengede olabildiğini anlatıyorum... Sanatın ise insanı o anda olduğundan daha ahenkli kılması, daha derine ve öze daha yakınlaştıran bir araç olması gerektiğini anlatıyorum. Hâlbuki sanat adı altında birçok durumda insan olağanüstü baskı ve strese maruz kalabiliyor.
Manipülasyon için kullanılabilir
- -“Müziğin bu denli kuvvetli bir etken olduğunu bilmeyenler müziğin gücüyle oluşturulmuş birtakım olayların, müzikten kaynaklandığına asla ihtimal vermezler. Her insanın niyeti ve etik değerleri farklıdır elbette” cümleleri kitabın en dikkat çekici yerlerinden biri şüphesiz. Müziğin kullanımına tarihten bir örnek verebilir miyiz?
- Elbette, bir örnek vereyim. Eskiden beri savaş esnasında ordularda müzik kullanılır. Bu genellikle marşlar olur. Askere inanılmaz ruh gücü, cesaret ve coşku verir; bu tür müziklerin bazılarının topluluklar üzerine ikili etkisi vardı, bunun çok ilginç örneklerinden biri Mehter geleneğidir. Mehter Marşı, dosta coşku ama düşmana korku veren bir müzik türü olarak tarif ediliyor. Öyle ki, bu müzik sanırım insanların genetik hafızasına işlemiştir, yüzyıllar geçse de, Avrupa’da bazı insanları Mehter müziğinin hala korkuttuğunu duymuştum birkaç kere...
- Belli amaçlarla toplu manipülasyon için kullanılan bazı müzik türlerini ise kitapta biraz daha ayrıntılı yazmış oldum.
Müzik ile tedavi mümkün
Titreşim, yani müzik ile terapi, kadim zamanlardan beri çok önem verilen bir tedavi metoduydu. Batı tıbbının babası Avicenna (İbn’i Sina) da müzik terapisine çok önem veriyordu. Tüm kültürlerde bu bilgi ve ayrıntılı, çok ince yaklaşımları vardı. Eskiden Ses bilimi hayatın içinde idi. Her şeyin titreştiğini, her şeyin her şeyi etkilediğini çok iyi biliyorlardı. Şu anda bu bilgi genel olarak unutuldu. Buna rağmen yaklaşık son 300 senedir bu konuda çalışan bilim insanları ve müesseseler var. Git gide bu bilgilerin yaygınlaşması söz konusudur.