|

Anjelika Akbar: İnsan ahengi ancak doğadan alabilir

“İşittiğim her insan sesinin, her mekanik sesin, her müzik eserinin aslında evrensel bir senfoninin parçası olduğunu tek bir an bile unutmuyorum” diyen dünyaca ünlü besteci ve piyanist Anjelika Akbar, insanın ahengi ancak doğadan veya altın oran olan sanat eserlerinden alabildiğini yalnızca o zaman vücudun da dengede olabildiğini söylüyor.

Latife Beyza Turgut
01:00 - 23/01/2022 Pazar
Güncelleme: 01:38 - 21/01/2022 Cuma
Yeni Şafak
Anjelika Akbar
Anjelika Akbar

Uzun yıllardır yaptığı araştırmalarla “eşyaların sesi var mıdır, müzikle terapi nedir, İbn-i Sina sese neden önem veriyordu, insan da evrendeki her şey gibi titreşimlerden mi oluşur?” sorularına yanıt bulmak adına çalışmalar yürüten Anjelika Akbar, sese bambaşka bir yerden bakmamızı sağlayacak “Her İnsan Bir Bestedir” kitabını yayınladı.

Destek Yayınları etiketiyle çıkan eser, duyulamayanı duymak ve etrafımızda var olan müziklerin/seslerin içindeki yapıcı ve yıkıcı etkilerin farkına varıp müzikte iyileştirici seçimler yapabilmek üzere kaleme alınmış ilham dolu bir rehber olarak raflarda yerini aldı.

Bestecilik ve Orkestra Şefliği yüksek lisansını ve doktorasını UNESCO üyesi olarak geldiği ve sonrasında da yerleştiği Türkiye’de tamamlayan Akbar, kitabıyla ilgili olarak, “Bu kitabı okuduktan sonra müziğin ve çevremizdeki diğer tüm seslerin ruhumuza nasıl gıda olabileceğini öğrenmekle kalmayacak, bu bilgiyi hayatın içinde nasıl kullanacağınızı da anlayacaksınız” diyor.

- Neredeyse müziğin içine doğmuşsunuz. 4 yaşındayken Mutlak Kulak yeteneği keşfedilip 4,5 yaşında Moskova Devlet konservatuarı bünyesindeki üstün yetenekli çocuklar okuluna davet edildiniz. Nedir bu Mutlak Kulak?

Mutlak kulak, bir müzisyenin o anda duyduğu sesler için önceden bir referans sesi olmadan her an her notanın hangisi olduğunu anında bilmektir. Ve sadece müzik sesleri değil, mekanik herhangi seslerin de hangi notaya denk geldiğini bilmektir. Bu durum, kulak ve işitme ile ilgili değil, aslında beyninde olan ayrı bir bölümle ve hafıza ile ilgilidir. Müzisyenler arasında çok nadiren oluyor, fakat mutlak kulak iyi bir müzisyen olmak için hiç şart değildir. Şöyle ki, mutlak kulak sahibi bir müzisyen iyi olmayabilir; tersine mutlak kulağı olmayan müzisyen çok iyi olabilir. Besteci olunca bu özellik çok yardımcı oluyor, çünkü senfonik besteleri bile mesela sokakta yürürken veya uçakta doğrudan içimde duyabiliyor, besteleyebiliyorum onlarca enstrümanı bir arada. Yaylılar grubu müzisyenleri veya orkestra şefleri için de mutlak kulak oldukça iyi bir yardımcı oluyor. Bu durum doğuştan gelir. Çalışarak ortaya çıkmaz. Onun için çok da övünülecek bir özellik değildir. Ya vardır ya da yoktur...

MİLYONLARCA SESİN ORTASINDAYIZ

- Kitabınızın arka kapağından bir cümle “Sağlıklı bir beden için sağlıklı bir ruha sahip olmak gerekir. Hayatı dinlemenin, her insanın oluşturduğu besteyi dinlemenin ve kendimizi dinlemenin zamanı geldi.” Siz kendi sesinizi fark edip dinlemeye ne zaman başladınız?

Kitapta anlattığım gibi, aslında kendimi ne kadar hatırlıyorsam, doğayı, Sessizliğin Sesini ve kendi sesimi dinliyorum…

- “Bu kitapta ses ve müzik araştırmaları konusunda şimdiye kadar geçmiş olduğum yollardan edindiklerimi sizinle paylaşmaya hazırım. Hepsi bizzat deneyimlediklerimdir” diyorsunuz. Bu kitabı kaleme almanızdaki sebep yalnızca bildiklerinizi aktarmak miydi?

İnsan, deneyimlediği ve kendisi için faydalı bulduğu konuları paylaşmak ister... Bu doğaldır. İzleyebildiğim kadarıyla, insanların hayat içinde birçok derdi kendilerini ve çevresini dinlemedikleri, odaklanıp analiz etmedikleri için ortaya çıkıyor. Etrafımızda milyonlarca ses var, ayrıca evrende bunu kulaklarımızla duymuyor olsak dahi, sürekli bir Tını, bir Ses var. Her şey titreşir, bizi oluşturan atomlar da titreşir. Biz istersek de istemezsek de sürekli olarak sesler ile rezonansa giriyoruz. Bu rezonans bize fayda veya zarar getirebilir. Zararın olmaması için idrak etmek zorundayız. Analiz ettiğimizde titreşime, sese, müzik seçimimize, hatta eşya seçimimize, dostluklara ve doğaya daha özenle yaklaşırız, hayatımız değişmeye ve dengelenmeye başlar…

- “Ne yazık ki günümüzde kitleleri strese, depresyona ve karanlığa sürükleyen yüzlerce sanatsal ürün var. İnsanlar, bu ürünlerin niteliklerinin hiç farkında bile olmadan çoğunu “sanat eseri” olarak kabul edip içlerine çektiklerinde bedenlerinde bir çok problem ortaya çıkabiliyor” cümleleri kitabınızda geçen en ilgi çekici yerdi benim için. Bu konuyu biraz daha açabilir miyiz?

Aslında kısa bir şekilde bu konudan bahsetmek oldukça zordur. Ahengi ancak doğadan veya altın oran olan sanat eserlerinden alabildiğini ve o zaman vücudun da dengede olabildiğini anlatıyorum... Sanatın ise insanı o anda olduğundan daha ahenkli kılması, daha derine ve öze daha yakınlaştıran bir araç olması gerektiğini anlatıyorum. Hâlbuki sanat adı altında birçok durumda insan olağanüstü baskı ve strese maruz kalabiliyor.

Manipülasyon için kullanılabilir

  • -
    “Müziğin bu denli kuvvetli bir etken olduğunu bilmeyenler müziğin gücüyle oluşturulmuş birtakım olayların, müzikten kaynaklandığına asla ihtimal vermezler. Her insanın niyeti ve etik değerleri farklıdır elbette” cümleleri kitabın en dikkat çekici yerlerinden biri şüphesiz. Müziğin kullanımına tarihten bir örnek verebilir miyiz?
  • Elbette, bir örnek vereyim. Eskiden beri savaş esnasında ordularda müzik kullanılır. Bu genellikle marşlar olur. Askere inanılmaz ruh gücü, cesaret ve coşku verir; bu tür müziklerin bazılarının topluluklar üzerine ikili etkisi vardı, bunun çok ilginç örneklerinden biri Mehter geleneğidir. Mehter Marşı, dosta coşku ama düşmana korku veren bir müzik türü olarak tarif ediliyor. Öyle ki, bu müzik sanırım insanların genetik hafızasına işlemiştir, yüzyıllar geçse de, Avrupa’da bazı insanları Mehter müziğinin hala korkuttuğunu duymuştum birkaç kere...
  • Belli amaçlarla toplu manipülasyon için kullanılan bazı müzik türlerini ise kitapta biraz daha ayrıntılı yazmış oldum.

Müzik ile tedavi mümkün

- İbn’i Sina’nın müzik terapisi üzerine yazdığı “Kurtuluş”ta ilaçsız bir tedavi metodu olarak müzikle tedavi metodunu kullandığından bahseder. Müzik ile terapi hakkında neler söyleyebiliriz? Günümüzde uygulayan tıp merkezleri var mı?

Titreşim, yani müzik ile terapi, kadim zamanlardan beri çok önem verilen bir tedavi metoduydu. Batı tıbbının babası Avicenna (İbn’i Sina) da müzik terapisine çok önem veriyordu. Tüm kültürlerde bu bilgi ve ayrıntılı, çok ince yaklaşımları vardı. Eskiden Ses bilimi hayatın içinde idi. Her şeyin titreştiğini, her şeyin her şeyi etkilediğini çok iyi biliyorlardı. Şu anda bu bilgi genel olarak unutuldu. Buna rağmen yaklaşık son 300 senedir bu konuda çalışan bilim insanları ve müesseseler var. Git gide bu bilgilerin yaygınlaşması söz konusudur.

#​Anjelika Akbar
#İbn’i Sina
#Destek Yayınları
#UNESCO
2 yıl önce