|

Anlamların kaybı

Behçet Ulaş Alıcıoğlu’nun ilk kitabı “Güzel Susuşların Adamı”, raflarda yerini aldı. Ölüm duygusunun yoğun olarak hissedildiği kitapta 10 öykü bulunuyor.

Yeni Şafak ve
04:00 - 10/01/2018 Çarşamba
Güncelleme: 06:07 - 10/01/2018 Çarşamba
Yeni Şafak
Behçet Ulaş Alıcıoğlu’nun ilk kitabı “Güzel Susuşların Adamı”
Behçet Ulaş Alıcıoğlu’nun ilk kitabı “Güzel Susuşların Adamı”
MERAL AFACAN BAYRAK

“Ustam” diyor yazar, Güzel Susuşların Adamı, İlhami Çiçek’e adanmış bir öykü ile başlıyor. Yazarın Mat Kitap’ tan çıkan ilk eseri. Ne uzun ne kısa, on adet çarpıcı öykü ile karşılaşıyoruz bu kitapta. 1980 doğumlu Behçet Ulaş Alıcıoğlu’nun su gibi akıcı bir anlatımı var. “Boyunları kuğular gibi duran nargileleri olan” hasır iskemleli, masalı eski bir handaki çay ocağından, insanları mest eden, dükkân gezen çay kokularından, Cahit Zarifoğlu’ndan bahsediyor öyküleri. Sıcak aile hayatı, babadan kalma duvarda asılı bir saz ve bazı akşamlar çalınan türküler, Neşet Ertaş sevgisi ve fotoğrafı, babanın ölümü, annenin eksik yanları, ablanın durmaksızın kol kanat hali öyküyü zenginleştiriyor.


“Suyun oğlu” adlı öyküde çocuğun “Ölüm paylaşılmayan bir acıydı” cümlesi, okuru başka başka dünyalara taşıyor. Yetimhanenin üst katındaki pencere ile bodrum katındaki “soğuk oda” arasında sıkışıp kalmış, kimsesizlerin asla konuşulmayan acı hikâyesi. Yine de hayal meyal hatırlanan bir anne merhametiyle karşılaşıyoruz satırlarda. “Yoksulluk genetik olarak babadan çocuklara geçen hastalıktı sanki.” Yaşama anne tebessümüyle tutunan talihsiz küçük çocukların, zor anlarından bir kesit başarılı bir şekilde resmedilmiş bu öyküde. Sonra ölüme dair sorular sorarken buluyoruz kendimizi. Müzmin durumların izahını yapıyor yazar. “Evet, ölüm her şeyin kurgu ve dekor olduğunu gösteren tek gerçeklikti. İster gözünüzü kaçırın, ister aklınızı fark etmez.” Çocukluk, yaşlılık, beş turunç ağacı, “Ya da ebedi suskunluk” Çeşitli kelime oyunları, bol bol çağrışımlar, zengin betimlemeler…

“Akşam Pazarı” öyküsünde yazar, “bu pazarın tüm sokakları camiye çıkar” diyor. “Adeviye Hanım’ın Fotoğrafları” öyküsünde yüze merdiven dayamış ve yalnızlıktan eski fotoğraflarına bağlanmış bir kadının dramıyla karşılaşıyoruz. Vaktiyle üçü de intihar etmiş kocalarına dair siyah beyaz kareler. “Fotoğraflar varla yok arasında bir araf.” Yine de bu fotoğrafların gerçek hayatta bir karşılığı var. Kadının biriktirdiği eşyalarla kurduğu bağa dair nefis bir öykü. “Maket gemiler, dolma kalemler, daktilolar, hakim tokmakları.” Normallikten uzaklaşmış yaşlı kadının eşlerinden kalanlarla kurduğu hayat alabildiğine naftalin kokulu.

TEZATLIĞIN YANSIMASI

“Aşk, öfke, yalnızlık, çocukluk. En çok da çocukluk. Annesinin gitmesinin nedenini iki aylık çocuğuna bağlayan manyak bir babanın palaska sevdası. Evet yarısı yanık fotoğrafın anlattığı buydu.” Öykünün şiddete vurgu yapan güçlü ve akıcı cümlelerle örüldüğü görülüyor. “Savaşın Çocukluğu” yine çocuk ve şiddet konulu bir öykü: “Çocuk, sandığın yanına gelerek üniforması yırtık kan revan içindeki oyuncak askerin yaralı ayağını koparıp sandığa atıyor.”

Bir köyde başlayan yaşamın, intihar edercesine bir düşmeyle, şehirde üstelik bir çöplükte son bulması. Menekşeler, bülbüller, kalabalık ve korna sesleri, ilk cinayetler, yarım sigaralar, sallanan koltuklar, çöpten geçinenler… Bütün tezatlığıyla şehir yaşamı, “Dekor İnsan” öyküsünde: “Karton şehir, dekor insan, kırıntı ekmek, güvercin kanat… Elimde kitap… En temiz halimizdi demek en manevi yanımız… Ve ezan, kavuşma anının özlemi…” Daha fazlası, Güzel Susuşların Adamı’ nda.

#Behçet Ulaş Alıcıoğlu
#Güzel Susuşların Adamı
6 yıl önce