|

Balfour Filistinliler için hayatın gerçeği

Balfour sağ salim ayakta ve her gün milyonlarca Filistinlinin hayatına zarar veriyor. Öte yandan, İngiltere’de devam eden tartışma sığ ve yüzeysel ve pek çok açıdan 1917’de egemen olan havanın aşağılayıcı bir yeniden sahnelenmesi. “Yahudi olmayan toplulukta var olan” ve yaşamları hala deklarasyondan etkilenen bizler susturulduk ve dışlandık.

Yeni Şafak ve
04:00 - 5/11/2017 Pazar
Güncelleme: 01:27 - 5/11/2017 Pazar
Yeni Şafak
Gündem
Gündem
YASMİN EL HUDURİ - FİLİSTİNLİ ARAŞTIRMACI VE TARİHÇİ

Filistin konusunda Araplar, bir imparatorluğun emanetiymişçesine anılan bir deklarasyon tarafından hala susturuluyor ve etkisizleştiriliyor.

Birkaç hafta önce, bir yurt dışı seyahatinden Londra’ya dönüyordum. Yorgun, aç ve sınır kontrolündeki uzun sıra yüzünden sinirli bir halde olduğum için etrafımı algılamam ve tek duyabildiğim dilin İbranice olduğunu fark etmem biraz zaman aldı. Tel Aviv’den uçup Londra’ya inen bir grup İsraillinin ortasında duruyordum.

Nasıl ya da ne hissedeceğimi bilmeden sırada bekledim. Çünkü bir Filistinli olarak, Gazze’de devam eden İsrail kuşatması nedeniyle, birkaç yıl önce terk ettiğimden beri bir ziyaret için bile ülkeme geri dönemiyordum. Buna rağmen etrafımdaki bütün İsrailliler, Filistinlilerin İsrail tarafından reddedilen seyahat özgürlüklerinin ve haklarının tadını çıkarıyordu.


Bir ömür sürmüş gibi hissettiren zamanın ardından sonunda sıra bana geldi. Masaya doğru yürüdüm ve sınır ajansı yetkilisine Filistin pasaportumu uzattım. Şaşırmış bir halde, daha önce hiçbir Tel Aviv uçuşunda Filistin pasaportlu biriyle karşılaşmadığını söyledi. Neden bunun bir mesele olduğunu sorduğumda, omuz silkerek, “onların farklı uçuşlarda seyahat ettiğini” düşündüğünü söyledi.

SEYAHAT ÖZGÜRLÜĞÜ YOK

Doğup büyüdüğüm Gazze’ye araçla bir saat uzaklıkta olan Ben Gurion Havaalanı bile olsa, Filistin pasaportuna sahip biri olarak, Tel Aviv’den kalkan herhangi bir uçuş için yasaklı olduğumu açıkladım. İngiliz pasaportuna sahip olan eşim bile yasaklı çünkü Filistin’de doğdu ve Gazze kimliğine sahip.

Gazze’deki Filistinliler hiçbir şekilde seyahat edemiyor: bölgedeki tek havaalanı 2001 yılındaki İsrail saldırısında tahrip edildi, kara sınırları 11 yıldır kapalı ve bırakın seyahati, balıkçılık için bile denize açılmayı kısıtlıyor. Göçmen bürosu memuruna, “İngiltere bu adaletsizliğin yaratılmasında büyük rol oynadı ve hükümet bunu bu sene kutlamayı planlıyor” dedim. Özür diledi, ancak ben bunun yerine, Tel Aviv’den gelen yolcuların pasaportlarını her kontrol edişinde bu gerçeği hatırlamasını rica ettim.


İngiltere’nin rolü derken, “Filistin’de Yahudiler için ulusal bir yurt kurulmasına” vize veren, dönemin Dışişleri Bakanı Arthur Balfour tarafından yazılan 1917 Balfour Deklarasyonu’ndan bahsediyordum. İngiltere, dönemin Filistin’inde toplam nüfusun yüzde 10’u bile olmayan Yahudi topluluğuna, Osmanlılardan almaya çalıştığı toprakları onlara vereceğine dair söz verdi.

İngiliz hükümeti tarafından daha sonra onaylanan deklerasyon, Filistin halkını oluşturan 730 bin yerli Filistinli Arap’tan neredeyse hiç bahsetmiyor, sadece “Yahudi olmayan halkın sivil ve dini haklarına halel getirecek hiçbir şey yapılmayacaktır” demekle yetiniyordu. Deklarasyon, Filistin topraklarının asıl sakinlerini “Yahudi olmayanlar” diyerek tek kategoriye indirmekle kalmıyor, ulusal hakları da sivil ve dini haklar seviyesine indiriyor, dolayısıyla Filistin halkının büyük çoğunluğunun ulusal ve siyasi haklarını reddediyordu.

TARİHİ ANAN BEYAZ BİR SES

Yüzyıl sonra bugün, İngiliz hükümeti, Başbakan Theresa May’in “gurur duyduğunu” belirttiği Balfour Deklarasyonu’nun yüzüncü yıl dönümünü resmi olarak kutlayacak. Ancak böyle bir zamanda İngiltere’de olmak, sanki Balfour İngiliz imparatorluğundan kalan başka bir hatıraymış gibi tarihi bir olayı anan beyaz bir ses tarafından sağırlaştırıldığımı hissediyorum.

Ancak gerçek şu ki, Balfour sağ salim ayakta ve her gün milyonlarca Filistinlinin hayatına zarar veriyor. Öte yandan, İngiltere’de devam eden tartışma sığ ve yüzeysel ve pek çok açıdan 1917’de egemen olan havanın aşağılayıcı bir yeniden sahnelenmesi. “Yahudi olmayan toplulukta var olan” ve yaşamları hala deklarasyondan etkilenen bizler susturulduk ve dışlandık.

İngiliz hükümeti, Filistin’i tanımak veya Balfour için özür dilemek de dahil Filistinlilerin ulusal taleplerini reddetti. Ve ben, Filistin’in devam eden işgaline neden olan bu tarihi adaletsizlik ve onun alt kollarının, Filistinliler için temel hakların iadesiyle kolayca çözüleceğine inanmasam da, her şeye rağmen şu soruyu soracağım: “Filistin’deki Müslüman olmayan toplulukların” bir üyesi olarak, “sivil ve dini haklarımı” talep etmek için

İngiltere’de kime başvuracağım?

#Balfour
#Filistin
#İngiltere
6 yıl önce