|

Bir trend olarak yerlilik ve millilik​

Milli-yerli kelimelerini ağızlarından düşürmeyenlerin, iş başkanlık sistemi gibi kadim yönetim geleneğine geldiğinde parlamentarizmi savunmalarının sebebi niyedir acaba?

Yeni Şafak ve
04:00 - 5/03/2016 Cumartesi
Güncelleme: 00:49 - 5/03/2016 Cumartesi
Yeni Şafak
Gündem
Gündem
ERCAN YILDIRIM

YAZAR


Türkiye'de son aylarda milli ve yerli kavramları etrafında dönen tartışmalar neticesinde ne sosyalistler enternasyonal bir çıkış arayışını, ne İslamcılar ümmetçi zaviyeden İslami bir yönelimi ne de milliyetçiler Turancılık merkezli büyük anlatıları devreye sokacak görüşleri savunmayı terk ettiler.



Buradaki soru şudur aslında; Türkiye'nin geleceğine dair belirlemelerde bulunurken her üç yaklaşım da “beynelmilel” hedeflerini ittihaz ettiren kadim ideolojik dillerini kullandıkları için mi milli ve yerli vurguları tedavüle girdi? Hayır. Tam tersine ideolojik bir yönelim karşısında direnç alanı olarak düşünülen milli ve yerli kavramları Türkiye'nin varlığı konusunda endişeye düşenlerin Türk değil Türkiye merkezli düşünme çabasının bir sonucu olarak doğdu. Belki terör olaylarının ülkeyi nahoş bir sonuca götürebilecek düzeyde ciddiyete sahip olması bu kaygıları artırdı; fakat milli ve yerli düşünmenin boyutları konusunda açılım da gelmedi.



YAZI ESNAFININ TEZGAHI


Evrensel bir kanundur, devletin ve siyasetin dili iktidar alanını kuşattıysa başta matbuat alemi olmak üzere kamuoyu bunu takip eder. Milli ve yerli kavramlarının siyasi popülaritesinin yüksekliği kullanışlılığını da artırdı. Milli ve yerli duruş trend halini aldıkça bu, her kesimde sermayeye dönüştürülecek malzeme olarak görülmeye başlandı.



Milli ve yerli olmak esasında millete ve memlekete özgü hiçbir unsurun kişisel ikbal için kullanılmamasına dayanır. Halbuki öyle bir dünyada yaşıyoruz ki, sadece ikbal değil aynı zamanda bireysel sermayeye tevcih edilmeyecek hiçbir kavram hükmünü uzun süre yürütemiyor. Yerli ve milli olanı ikame konusuna karşı sert direnç alanları geliştiren başta siyasi kanallar olmak üzere pek çok aydın, “yabancılığını” bu süre boyunca bilhassa bildiriler üzerinden gösterirken, geniş bir milli kesim Türkiye'nin geleceğini kendi geleceğine endeksleme gayreti nedeniyle müspet yaklaşımın genetiğini bozdu.



Milli ve yerli olmak her dönemde olduğu gibi basitleştirildi; düzeyi düşürülüp yazı esnafının tezgahındaki satmayan mamule çevrildi. Daha düne kadar milli ve yerli olana düşmanlık kesbedenler, milli ve yerli vurguları dile getirenleri ulusalcılıktan milliyetçiliğe kadar pek çok yaftaya bulayıp yerenler mangalda kül bırakmayacak düzeyde kahramanlık anlatısı geliştiriyor.



YERLİLİK: İSLAM – BATI KARŞILAŞMASI


Millilik ve yerlilik kavramları her durumda öncelikle bir ideoloji olmaktan ziyade “durum” ve “tavır” olarak değerlendirilir. Bu bakımdan sosyalizmin, İslamcılığın, milliyetçiliğin ne derece yerli ve milli olduğu bile önemli tartışma konusudur.


Anadolu'da kahvehaneye “Allah'ın selamıyla” giren bir gayri müslim yerli ve milli sıfatına layık görülebilir.


Folklorik ve kültürel öğeler yerliliğin unsurları arasında tanımlanırken, doktriner ve ideolojik boyuttaki söylemler millilik kriterleriyle değerlendirilir. Dolayısıyla milli ve yerli olan toprakla, din ile, aidiyet unsurlarının ülkeye ait simgesel örnekleriyle kıyaslanabilir. Toprağa aidiyette Türklerin Anadolu'ya gelişine karşı “5 bin yıldır bu topraklardayız” savunması yerli olarak kabul edilmeyecek etnik aidiyetler arasındadır. Müşterek olanı öne çıkaran milli-yerli refleksler bu tür grup mensubiyetlerini kaldırmaz.


Anadolu'daki Türk varlığı, batı ve küfür karşısında İslam'ı merkeze alan mücadele alanı, yerliliğin-milliliğin belki de tek kıstasıdır. Batı karşısında Hak olanı ikame eden anlayış Anadolu topraklarında milli ve yerli kriterini belirlemiştir.



İslam dünyasının pek çok sahasında, pek çok devlette dindarlık yüksek, İslami giyim kuşam hatta hukuki manada şeriat idaresi bulunmasına rağmen batının bu ülkeleri desteklemesi bünyevi olarak batıyı tehdit kabul etmemelerinden ileri gelir. Oysa Türkiye'nin, İslam ülkeleri arasında “en moderni” olmasına rağmen batı için bir numaralı tehdit özelliği göstermesi işte bu milli ve yerli karakterinden dolayıdır. Milli-yerli vurgularındaki pervasız artış kurucu unsur Türk kimliğinin arka plana atılmasından kaynaklanır.



ULUSALCILIKTAN ÜMMETÇİLİĞE YERLİLİK


Genel olarak 1960 sonrasındaki tercüme hareketleri, sosyalizmin ve İslamcılığın yükselişi, solda Sovyetik sağda Pakistan ve Mısır eksenli fikirlere karşı durma girişimleri yerliliği öne çıkardı. Benzer şekilde 90'larda postmodern anlatıların Türkiye'ye aktarılması, yakın tarihten, siyasal alana kadar pek çok konuda yabancılara yapılan atıflar yine yerliliği düşünce sahasına taşıdı.


70'li yıllarda yerlilik bir yanıyla “Yurtta Sulh Cihanda Sulh” anlayışının korunması manasına gelirken, 2002 yılından sonra İslam aleminin hâmisi ve kurtarıcısı misyonuna da evrildi. Malazgirt'ten başlayan tarih vurgusu, Açe'den Afrika'ya Müslümanların haklarını savunma söylemi yerliliğin ümmetçilikle birleşen yeni bir yönüne vurgu olarak gelişti.



2000'li yıllardan sonra 2015'e kadar milli ve yerli kavramlarına bir kaç yayın hariç müracaat edilmedi; tam tersine millilik ve yerlilik, ucu Cumhuriyet Mitingleri'ne kadar varabilecek bir hassasiyete uzanabileceği için öcü olarak da görüldü. Çözüm Süreci boyunca Türk, milli, bayrak kelimeleri matbuattan çekildi. Terörün ciddi boyutlara ulaşması, siyasi kanalın terörize olan kısımlarına merkez siyasetin desteği milli ve yerli vurgusunu mecbur kıldı.



Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın milli ve yerli tavır bekleyen çıkışı siyasette olduğu gibi matbuatta da belirleyici hale geldi. Bu kadar yaygınlık kazanan iki kavram, haliyle geçerliliğinin yüksekliğine bağlı olarak her kapıyı açan anahtar olarak görülmeye başlandı.


Yerli ve milli olmak en başta tüyü bitmedik yetimin hakkını korumaktır. Bu açıdan etnik, cemaat, grup aidiyetine bağlı maddi beklentilerin yükselmesiyle milli-yerli vurguların artması arasında örtüşmeler yaşanmaya başlandı.


Sloganlara, klişelere geldiğinde mangalda kül bırakmayanlar, Türkiye'nin istikameti sözkonusu olduğunda idare-i maslahatı ikame etmekten geri durmuyor.



Milli-yerli kelimelerini ağızlarından düşürmeyenlerin, iş başkanlık sistemi gibi kadim yönetim geleneğine geldiğinde parlamentarizmi savunmalarının sebebi niyedir acaba?


#yerlilik
#millilik
#İslam dünyası
8 yıl önce