|

Çocuklarımızı cinsel istismardan nasıl koruruz?

İstismarın önlenmesinde kilit nokta ailenin çocukla kurduğu ilişkidir. Güvene dayalı yakın bir ilişki kurmak, çocuğun kendini ifade etmesine fırsat vermek, paylaşmak istediği konuları ilgiyle dinlemek, çocuğun sözünü kesmemek, anlattıklarının önemli ve değerli olduğunu hissettirmek, çocuğun karşılaştığı sorunları ebeveynlerine anlatmasının önünü açar.

Yeni Şafak ve
04:00 - 26/02/2018 Pazartesi
Güncelleme: 01:22 - 26/02/2018 Pazartesi
Yeni Şafak
İLLUSTRASYON: CEMİLE AĞAÇ YILDIRIM
İLLUSTRASYON: CEMİLE AĞAÇ YILDIRIM
TUBA KARACAN -
PSİKOLOG

Çocuk cinsel istismarı; psiko-sosyal gelişimini tamamlamamış bir çocuğun, rıza göstermesinin mümkün olmadığı cinsel eylemlere katılmaya zorlanması veya maruz bırakılmasıdır.

Dünya Sağlık Örgütü’nün 2016’da yayımladığı verilere göre, her yıl 246 milyon çocuk cinsiyete dayalı şiddet, kötü davranış ve fiziksel zorbalığa maruz kalmaktadır. Bu çocukların %25’i fiziksel şiddeti, %35’i de duygusal şiddeti hayatlarında en az bir kere yaşamışlardır.

Aynı araştırmanın verilerine göre cinsel istismara uğrayan çocuklar arasında belirgin bir kız ya da erkek çocuk ayırımı da bulunmamaktadır. Uluslararası veriler açıkça ortaya koymaktadır ki dünyadaki kız çocuklarının %20 si, erkek çocukların ise %5-10’u bu tip eylemlerin mağdurudur.

DOĞRU BİLİNEN YANLIŞLAR

Cinsel istismar sanıldığının aksine çocuğun ve ailenin tanımadığı yabancı kişilerden değil güven duyulan, çocuğun emanet edilebildiği yakın kişilerden gelir. Yine yanlış bir algı olarak bu kişiler düşünüldüğü gibi hastalıklı, problemli bir psikolojik görüntüye sahip değillerdir. Eğitimli, düzenli bir işi ve aile hayatı olan kişilerde de bu eğilim görülebilir. Mekânsal olarak düşünüldüğünün aksine ıssız ve ücra yerlerde değil, yakın akraba, komşu evi ya da çocuğun güvenilerek bırakıldığı alanlarda da istismar ortaya çıkabilir.

Cinsel istismar, çocuk ve ergende davranışsal, duygusal ve sosyal sorunların ortaya çıkmasına neden olabilecek ağır bir travmadır. Çocukluklarında cinsel istismara uğramış kadın ve erkeklerin, yetişkinliklerinde duygusal ve cinsel ilişkilerinde sorun yaşamaları, sıklıkla karşılaşılan bir tablodur.

Çocuk ve ergenlere yönelik cinsel istismar, tek bir olaydan çok, uzun döneme yayılan, tekrarlanma olasılığı yüksek bir durumdur. Özellikle aile içinde yaşanan cinsel istismar (ensest) olgularında, istismarın birden fazla tekrar edilmiş olma olasılığı yüksektir. Bunun yaygın bir sebebi de olayın aile içi bir mesele olarak değerlendirilip üstünün örtülmek istenmesidir. Hukuki süreçte, mağdurların bir kısmının şikayetlerinden vazgeçtiği, aile çevresinin baskısı gibi nedenlerle failin ceza almasını engellemek için ifadelerini değiştirdikleri görülebilmektedir.

Çocuklar, yaşadıkları travmayı yaşlarına bağlı olarak farklı şekillerde anlamlandırırken, çocuğun çevresindeki yetişkinlerin yaşadığı suçluluk ve utanç duygusu daha geneldir. Bu yüzden, istismara maruz kalan çocuğun anne babasının ihmalle suçlanacağı veya çocuğun hayatı boyunca bu travmayla damgalanacağı kaygısı, yaşanan sorunun aile içinde kapatılmasının en yaygın sebebidir.

ÇOCUKLARDA CİNSEL İSTİSMAR NASIL ANLAŞILIR?

Cinsel istismara uğrayan çocuklar, yaşadıkları olaya anlam veremedikleri için sıklıkla susma eğiliminde olurlar. Normal ve açıklanabilir olmayan davranışlara maruz kaldıklarını hissederler ancak bunu nasıl ifade edeceklerini bilemezler. Yanlış anlaşılmaktan ve suçlanmaktan çekinirler. Bu sebeple istismarı ancak, çocuklarını iyi gözlemleyen ebeveynler fark edebilirler. Çocuğun duygu ve davranışlarındaki değişiklikler en önemli ip uçları olmakla birlikte, çocuğun doğal gelişim seyrinde ortaya çıkabilecek olağan değişikliklerle karıştırılmamalı, belirtiler bir bütün olarak değerlendirilmelidir.

İstismara uğramış 4 yaşın altındaki çocuklarda; tuvalet eğitiminde bozulmalara (idrar veya kaka kaçırma), cinsel içerikli sözcüklerde artışa, cinsel organları ile aşırı uğraşmaya, oyunlarda cinsel davranışların taklit edilmesine ve uyku bozukluklarına sıkça rastlanır.

4-6 yaş arasındaki çocuklarda; tanımadığı yetişkinlerden daha önce olmadığı şekilde korkma, cinsel içerikli ifade ve davranışlarda artma, başkalarının cinsel organlarına bakma ve kendininkini gösterme isteği görülebilir.

7-12 yaş aralığında; okul başarısında düşme, korku, depresif belirtiler, yaşa uygun olmayan davranışlar, cinsel konulara aşırı merak, cinsel saldırganlık, aşırı veya açıktan mastürbasyon yapma, yakın çevreyle ilişkilerde bozulma ve evden uzaklaşma en genel belirtilerdir.

Ergenler ise; duygusal iniş çıkışlar yaşama, kendi bedenine zarar verme, uygunsuz cinsel davranışlar gösterme, flörte erken başlama, teşhircilik, pornografik yayınlara aşırı merak, okuldan veya evden kaçma girişimi, yalan söyleme, hırsızlık ve saldırganlık gibi davranış bozuklukları olarak belirti verebilirler.

Yeniden altını çizmek gerekir ki, yoğun görülen tek bir belirti üzerinden hareket ederek, çocuğun tacize uğramış olabileceğini düşünmek, yanıltıcı olur. Birden fazla belirtinin eşlik ettiği durumlarda ise bir uzmandan destek almaktan çekinilmemelidir.

CİNSEL İSTİSMAR YALNIZCA BEDENSEL Mİ?

Cinsel istismar yalnızca bedensel zorlamayı değil, çocuğun yaşına uygun olmayan cinsel içerikli görüntü ve yayınlara maruz kalmasını da kapsar. Bu istismar türü çocuğa baskıyla yapılabildiği gibi, çocuğun doğal yollarla karşı karşıya kalacağı durumlar da olabilir. Yaşlarına uygun olmayan TV programları, filmler, klipler, internet üzerinden ulaşabilecekleri cinsel içerikli görüntü ve yayınları izlemek de travma etkisi yaratabilmektedir. Ailelerin bu konuda bilinçli olmaları, tehlikeyi her zaman dışarıdan beklememeleri, kendi elleriyle sundukları imkanlarla da çocuğun zihin ve duygu dünyasında hasarlara yol açabileceklerini unutmamaları gerekir.

Son yıllarda çocuklarda gözlemlenen hızlı gelişmenin yalnızca bedensel büyüme ile sınırlı kalmadığı, hormonların etkisiyle duygusal ve cinsel merakın da erken geliştiği görülmektedir. Cinsel konulara duyulan erken ilginin, görsel materyallerle beslendiğinde, çocuklarda cinselliği daha erken deneyimleme dürtüsünü doğuracağı gözden kaçırılmamalıdır. Cinsel içerikli davranışlara duyulan bu merakın, çocuk ve gençleri istismara daha açık hale getirmesi de ne yazık ki kaçınılmaz olacaktır.

AİLELER NE YAPMALI?

Aile içinde verilecek uygun cinsel eğitim, çocukların cinsel istismar konusunda bilinçlenmeleri ve dışarıdan gelebilecek tehditlere karşı kendilerini koruyabilmeleri için uygun bir temel oluşturur. Öncelikle, çocuğa iyi ve kötü dokunma arasındaki farkı ayırt etmeyi, bedenini tanımayı, özel bölgelerini bilmeyi ve sınırlarını korumayı öğretmek gerekir. Kendi duygularını anlaması, rahatsız edici davranışlara maruz kaldığında kendini ifade etmesi, baskıya direnmesi ve gerektiğinde yardım istemesi konusunda cesaretlendirmek istismarı önleyici aile içi eğitimin mihenk taşlarıdır.

İstismarın önlenmesinde kilit nokta ailenin çocukla kurduğu ilişkidir. Güvene dayalı yakın bir ilişki kurmak, çocuğun kendini ifade etmesine fırsat vermek, paylaşmak istediği konuları ilgiyle dinlemek, çocuğun sözünü kesmemek, anlattıklarının önemli ve değerli olduğunu hissettirmek, çocuğun karşılaştığı sorunları ebeveynlerine anlatmasının önünü açar. İstismara uğrayan çocukların, istismarcı tarafından anne babalarına şikâyet edilmekle tehdit edildikleri bilinen bir gerçektir. Ancak her koşulda ebeveyniyle güven ilişkisi kurabilmiş çocuklar bu manipülasyona rağmen anne babalarıyla konuşmayı tercih ederler.

Çocukları, kendilerinden yaşça büyük diğer çocukların ya da yetişkinlerin yanında kapalı ortamlarda yalnız bırakmamak, çocuğun öz bakımıyla ilgilenen kişilerin sayısını sınırlı tutmak, çocukların sıklıkla vakit geçirdikleri kişilerin davranışlarını ve çocuğun o kişilerle kurduğu ilişkiyi iyi gözlemlemek diğer tedbirler arasında sayılabilir. Cinsel merakları yeni gelişmekte olan ergen çocuklarla yalnız bırakılan küçük çocukların, özellikle internet ortamında cinsel içerikli görüntülere maruz kalabildiği bilinmektedir.

Unutmayalım ki cinsel istismarı yapan kişinin cinsiyeti, dini, yaşam standartları, eğitim düzeyi belirleyici değildir. Cinsel saldırının bir hastalık değil, cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen bir suç olduğu bilinmelidir. Erken dönemde fark edilen bir istismarın ileride ortaya çıkabilecek tamiri zor sorunları engelleyebileceği unutulmamalı; herkesi potansiyel suçlu görmekle, kendini aşırı güvende hissetme arasındaki çizgi dengeli bir şekilde korunmalıdır.

#İstismar
#çocuk
6 yıl önce