|

Devlet partisinden marjinalliğe CHP

Yeni Şafak ve
04:00 - 4/02/2016 Perşembe
Güncelleme: 23:38 - 3/02/2016 Çarşamba
Yeni Şafak
Gündem
Gündem
ERCAN YILDIRIM - YAZAR


12 Eylül 1980 darbesi CHP'yi de kapatsa, uzun süre farklı partilerde “sol” kendini ifade etme imkanı bulsa da, CHP'liler hiçbir zaman muktedir olma vasfından uzaklaştıklarına inanmamışlardı. Devlet denilen organizma, bürokrasi adı verilen uygulama alanı, derinliğinin nereye kadar gittiği tespit edilemeyen ve son yıllarda ortalarda gözükmeyen derinlerdeki devlet varolduğu sürece CHP, sandığa gerek duymadan iktidarda olduklarını düşünüyorlardı. Cumhuriyet Mitingleri'ndeki “ezik talepkârlık” ve marjinallik görüntüsü sergileyen tutumlar, CHP tabanının ilk defa iktidara o kadar da yakın olmadıklarını gösterdi. Türk siyasi hayatında 27 yıllık iktidarı ve inkılaplarıyla CHP'nin mi yoksa Menderes – Özal – Erbakan – Erdoğan çizgisindeki hareketlerin ve iktidarların mı Türk milletinin toplumsal yapısını dönüştürebildiğini sorgulamak gerekir.



CHP zihniyeti sadece parti hiyerarşiyle değil, kültürel ve toplumsal değişimlerdeki yeteneğiyle de bilhassa üzerinde durulması gereken baskın kimliğe sahiptir.



Cami derneği gediklilerinin, kırsalda cami cemaatinin daha düne kadar koyu CHP'liliği, Türkiye'deki din hayatının yönünü belirler mi tartışılır ama CHP'yi devletle özdeştirdiklerini kesin olarak kanıtlar. Devletin dolayısıyla CHP'nin “Kızıl Komünistler” kadar “Yeşil Komünist”lere yani umumi olarak Erbakan ve İslamcılara da geçit vermemesi “sapma”nın cami cemaati açısından yönünü de belirliyordu.



ETNİK VE MEZHEPSEL KİMLİĞE HAPSOLAN CHP


CHP Menderes üzerinden Amerikancılık, sosyalistler üzerinden Sovyetçilik, Milli Görüş üzerinden Arabistan ve molla zihniyetiyle çarpışıyordu. Adalet Partisi döneminde irticayla anılan Demirel'in 28 Şubat sürecinde “başörtülüler Arabistan'a” çıkışı, CHP zihniyetinin farklı partilerde bile olsa rafine edilmiş haliydi. 12 Eylül sonrasında her ne kadar CHP'liler kendilerini yine devletle özdeşleştirse, kurucu parti, devlet partisi üzerinden meşruiyet alanını korusa da tabanını hızla kaybetti. 80'lerin güçlü neoliberalizmi CHP'lileri de etkiledi, CHP uzun yıllar kurulamadığı gibi artık CHP'yi temsil ettiği iddia edilen SHP gibi yapılar “devletin tehlikeli saydığı” unsurlara teslim olmaya başladı.



Kürt ve Alevi ağırlığı 80 sonrasında büyükşehirlerde hemşehri dernekleri üzerinden örgütlenerek CHP'yi devletçilikten, devlet partisi hususiyetinden değil sadece sol, 80 ve 90'ların meşhur deyimi sosyal demokrat kimliğinden de giderek uzaklaştırdı. Ricky Martinli seçim kampanyaları, 10. Yıl Marşlı propagandalar, Tony Blair özentili popüler kültür ürünü Anadolu solu yaklaşımları CHP'yi içinde bulunduğu çıkmazdan kurtaramadı.



Menderes sonrası siyasi alanı dolduramayan CHP, 60'ların sosyalizminden de esinlenerek cazibesini merkezde ve sol tezlerde aramaya başladı. Ecevit “ortanın solu” dediğinde, paylaşım, hak, adalet gibi kavramları revaçtaydı. Devlet elitinin “sokaktaki insana” boyun büküp, kaba oportünizm yapması değişimin de başlangıcı oldu. CHP görece halka indikçe, muhayyel halkından millete yaklaştıkça hiyerarşik yapısı değişmeye, dönüşür oldu.



TÜM KİMLİKLERİNDEN SOYUTLANDI


Seküler güçlerin siyasi partisi, merkezi haline gelirken aynı zamanda 80'lerden itibaren neoliberal siyasi kültürün de etkisiyle bünyesindeki mezhep ayrımını esasa yerleştirmeye, Kürt milliyetçiliğinin siyasi kuluçkası olmaya başladı. 80'lerdeki SHP, SODEP gibi oluşumlar, ilk Kürt partileriyle sıkı fıkı ilişkiler kurdu. Liberal solun CHP yönelimi, etnik ve mezhep aidiyetleri CHP'yi tüm ihtimallerden soyutladı.



Sol, sosyal demokrat olmaya niyetli devletçilik, etnik ve mezhep taleplerini karşılamaya çalışan ulusalcılık, irtica yaftaları arasından milletle buluşma histerisinde boğulan sekülerlik CHP'yi kimliklerinin hepsinden soyutladı, siyaseten felç haline getiren pekçok farklı talepkâr grubun elinde CHP “devlet partisi” ana vasfından da oldu.



Bir dönem DSP milliyetçiliği karşısında eriyen CHP AK Parti'nin ikinci döneminden sonra “korumacı” saiklerle “mutlak yenilgi”nin zaferleriyle avunan marjinal sekülerliğin sesi olarak yüzde 25'ini alıp oturmayı tercih etti. Kemal Kılıçdaroğlu ile mezhebe hapsolmanın sıkıntısını yaşasa da 70'lerin Ecevit'inin tekrarından, “halk adamı” imgesinden medet umdu. Son kongresinde “kendini seçtirebilme başarısı” gösteren Kemal Kılıçdaroğlu bu yenilgisini örtmek için Cumhurbaşkanı'na hakaret eden dile sığınırken CHP, mutlak yenilginin zaferini perçinleyecek tüm atılımları gerçekleştirerek yüzde 25'in altına inmeyecek tedbirleri almaya çalışıyor.



KEMALİZM GÜNCELLENİYOR, CHP HALA 40 MODEL!


CHP şimdiye kadar “donmuş Kemalizm”de inat etmeyi sürdürdü. Varlığını 80 ve 90'larda irtica tartışmalarına bağlarken, Cumhuriyet Mitingleri ve akabinde tarz – ı hayat korkusuyla yerini tahkim etti. Devlet partisi kimliğinden kurumlara nüksedemeyen, kendini yenileyemeyen, doktrin ve doktriner boşluğunu sadece Cumhurbaşkanı Erdoğan karşıtlığı üzerine kuran CHP, yeni dindarlık ile ortaya çıkan kamusal genişleme nedeniyle seküler güçlerin koç başı olma umudunu da kaybedebilir.



HDP ve Esed yanlısı politikalarını zaman zaman yükselten hızla geri çekebilen CHP aynen PKK karşıtlığıyla varlık bulan MHP gibi felsefi, fikri, ontolojik yenilenme geçiremez, bünyesindeki etnik ve mezhep unsurlarını da dönüştüremezse, marjinalliği radikal şiddete yönlendirecek akımlara teslim olur.



Kemalizm kendini yenileyip farklı siyasi kanallardan akma kıvraklığını gösteriyor fakat devletin kendisini terk ettiği CHP, 40 model Kemalizm, post postmodernde ilkelleşen tarz – ı hayat, gözü pastadan başka bir şey görmeyen etnik ve mezhep odaklarının elinde yenilgiden zafer çıkarma romantizmini uygulamaya devam ettiği müddetçe kaçınılmaz sondan kurtulamayacaktır.


#12 Eylül 1980 darbesi
#sosyal demokrat
#Kemalizm
#esed
#hdp
8 yıl önce