|

Direnişin klas hâli*

İnsan eylemlerinin direniş sayılabilmesi için onun tasvir edilmesi, tanımlanması gerekmektedir. Aslına bakılırsa, geçmişten günümüze insan hep tasvir edile gelmiştir. Sözgelimi, edebi eserlerin tümünde doğrudan ya da dolaylı olarak insan üzerinde durulmuştur.

Yeni Şafak ve
04:00 - 10/08/2016 Çarşamba
Güncelleme: 00:38 - 10/08/2016 Çarşamba
Yeni Şafak
ARİF AY


Direniş, direnti, direnmek, direşken, Nuri Pakdil'in en başat sözcükleri arasındadır. O, direnmeyi ya da direnişi, insanın en temel edimlerinden biri olarak görür. “Direnmek: bundan daha ivedi hiçbir şey yoktur.” der. (Bir Yazarın Notları III, s.29) Kalem Kalesi'nde de şu soruyu sorar: “Direniş çeşitlendikçe benliğimize daha iyi yerleşir, değil mi Beyefendi?” (S.35)


Direniş, insana militan bir kişilik ve klas bir duruş kazandırır. Bu militan kişilik ve klas duruş, bir yazar, bir sanatçı olarak en çok da Nuri Pakdil'in şahsında mündemicdir. Onun militan kişiliği eserlerine de sirayet eder. Keskin bir dil, yalın bir üslup, sorgulayan, düşündüren, irdeleyen bir bakış açısı hemen hemen tüm metinlerinin genel karakterini oluşturur. “Militanlığı yedirmek adımlara; ve sonra, daha bir yeni soluk icat edip yürümek, yürümek… yüreklilik olmaksızın, zaten, ne yapılabilinir ki? Yazı durgun sularda kokuşur.” (Kalem Kalesi, s.42)





ZULME VE SÖMÜRÜYE KARŞI TAVIR


Nuri Pakdil'in direnişi de, başkaldırısı da, militanlığı da evrensel bir öz taşır. Zulme, haksızlığa, sömürüye, putçuluğa, Batıcılığa karşı bir direniştir onun direnişi. O, “Başkaldırış, zulme karşı ise, insancıl değerlerin savunulması için olmuşsa, bu eylemi, hiçbir güç durduramaz.” der. (Biat II, s.170)



İnsanın takva sahibi, kâmil bir insan olmasının yolu günümüzde tekke ve dergâhtan değil, küfre boyun eğmemekten, ona direnmekten geçer. Bunu Nuri Pakdil şöyle ifade eder: “İnsanı yücelten de bir şeyler yapması, tavır alması değil midir? Zulme karşı + sömürüye karşı + insana özgü değerlerin çalınmasına karşı + kara siyasa haydutlarının soytarılıklarına karşı.” (Bir Yazarın Notlar II, s.16) Tekkelerin de, dergâhların da, tarikatların da dün, tarihte gerçek işlevleri bu değil miydi?



İnsan eylemlerinin direniş sayılabilmesi için onun tasvir edilmesi, tanımlanması gerekmektedir. Aslına bakılırsa, geçmişten günümüze insan hep tasvir edile gelmiştir. Sözgelimi, edebi eserlerin tümünde doğrudan ya da dolaylı olarak insan üzerinde durulmuştur. Keza felsefe, sosyoloji, psikoloji, antropoloji, teoloji insanı enine boyuna incelemiş, irdelemiş ama hiçbiri ortak bir tanımda buluşamamıştır. İnsanın ne olduğu bilinmeyince, insanca bir yaşam da tesis edilememiştir. Dolaysıyla, Martin Luther'in dediği gibi “Kuşlar gibi uçmayı, balıklar gibi yüzmeyi öğrendik, fakat bu arada çok basit bir sanatı unuttuk. İnsan gibi yaşamak…” Belki de bu yüzden olsa gerek Nuri Pakdil'in “İnsan, sürekli okunan bir cümledir” demesi.



KATMERLİ BİLGİSİZLİK


“Düşünce tarihinin hiçbir döneminde insan, kendisi için günümüzdeki kadar sorunlu olmamıştır. Birbirlerine ilişkin hiçbir şey bilmeyen bilimsel, felsefi, tanrıbilimsel ve insanbilimlerimiz (antropoloji) gibi bilimler var. Bu nedenle artık insan hakkında açık ve tutarlı bir bilgimiz yok. İnsanı araştırmayı üstlenen özel bilimlerin durmadan çoğalması, insana ilişkin düşüncelerimizi aydınlatmaktan çok karıştırmış ve belirsizleştirmiştir” diyen Max Scheler, bu saptamasıyla, bir bakıma Batı düşüncesinin iflasını da ima eder. Çünkü Batı, insanı hep 'hayvan' olarak görmüştür. Sözgelimi, Sokrates: “İnsan, sorgulayan hayvandır”, Platon: “İnsan, toplumsal hayvandır”, Aristo: “İnsan, düşünen hayvandır”, A. Camus: “İnsan, itiraz eden hayvandır”, Descartes: “İnsan, konuşan hayvandır”, E. Fromm: “İnsan, seven bir hayvandır”, H. Bergson: “İnsan, araç yapan bir hayvandır”, Karl Marx: “İnsan, mücadeleci bir hayvandır”, F.Nietzche: “İnsan düpedüz hayvandır!” der.



“İnsan Denen Meçhul” adlı kitabıyla ünlü Alexis Carrel de konuyla ilgili şu tespiti yapar: “Bizler çağlar boyu gelmiş geçmiş ilim adamlarının, filozofların, şairlerin, büyük ruhani âlimlerin üst üste yığdığı mülahazalardan oluşan büyük bir hazineye sahip bulunmamıza rağmen, kendimizin sadece belirli birtakım yanlarını anlayabilmekteyiz; o kadar. Bizler kesinlikle insanı bir bütün olarak algılayamıyoruz. Bizim her birimiz, ortasında bilinmeyen bir gerçeğin yürüyüp durduğu bir orduyu andıran cisimlerinden oluşmuştur. Fakat gerçek şu ki, bizim bu konudaki bilgisizliğimiz katmerlidir. İnsan türü üzerinde inceleme yapanların kendi kendilerine sormuş oldukları soruların büyük çoğunluğu cevapsız kalmaktadır.”



Doğru, cevapsız kalmaktadır çünkü Batı hiçbir zaman Kur'an'la buluşmadı. Vahyin aydınlığına yönelmedi. Karanlığa o kadar gömüldü ki, vahyin ışığına yönelmek istediğinde gözleri kamaştı; körlük yaşadı. Kur'an'dan beslenmeyen hiçbir düşünce, hiçbir sanat insani değildir. Çünkü insanın ne olduğunu bilmeden onu tasvir etmek beyhude bir çabadır. “Kur'an'la insanın durumu mutlak bir açıklığa kavuşturulur. Çok geniş anlamda alıyorum 'insanın durumu'nu. İnsanın doğumu, yaşamı, insanın insana, toplumla, doğayla, Tanrı'yla ilişkileri, seçim özgürlüğü, başkaldırma hakkı, bu dünya, öte dünya, ölümden sonra dirilme inancı, tüm davranışlarından herkesin mutlaka yargılanacağı inancı” der Nuri Pakdil. (Biat I, s.11)


İnsanın tanımı ve konumu hakkında en sahih bilgi kaynağı kuşkusuz Kur'an'dır. Yüce Allah insanı en güzel biçimde yaratmış ve yaratılmışların en şereflisi kılmıştır. Onu yeryüzünde kendisine halife seçmiştir. İnsan bu tanımın gerektirdiği sorumlulukla hareket etmek mecburiyetindedir. Ancak o zaman 'edimleri' 'tüm dillerde' direnişin karşılığı olur. Çünkü “Yaşama hakkı, Vahiy Öğreti'nin özünü oluşturur. Bu nedenle Vahiy Öğreti tüm toplumsal yapılanmaların dönüştürülmelerinde tek güç etmenidir.” (Nuri Pakdil, Arap Saati, s.13)



Yoğun düş yıkımları yaşadığımız bu çağda, kulluk bilincimizi ancak direşkenliğimizle canlı tutabiliriz. “Direşkenliği var eden de düş yıkımları değil midir?” (Nuri Pakdil, Arap Saati, s.61)


*Osmanlı Simitçiler Kasîdesi / XI



Kadim

Adımlarıyla


Okunuşudur edimlerinin tasvir edilince insan

O fiiller de tüm dillerde direnişin karşılığıdır



#Kalem Kalesi
#Osmanlı Simitçiler Kasîdesi
#Nuri Pakdil
8 yıl önce