|

Dünyanın en yalnız Müslümanları

Yasak Geçişler: Amerika’daki İspanyol Kolonilerinde Moriskolar ve Müslümanlar adlı kitap Amerika kıtasında yaşayan Müslümanların hikâyesini anlatıyor. Belgeler ve sosyal hayattan verdiği örnekler ışığında Moriskolar ve Müslümanlar hakkında soru soran, cevap arayan yazar, ders çıkartılacak bir geçmişi gözümüzün önüne taşıyor.

Yeni Şafak ve
04:00 - 4/11/2017 Cumartesi
Güncelleme: 07:36 - 4/11/2017 Cumartesi
Yeni Şafak
Moriskolar ve Müslümanlar hakkında soru soran, cevap arayan yazar, ders çıkartılacak bir geçmişi gözümüzün önüne taşıyor.
Moriskolar ve Müslümanlar hakkında soru soran, cevap arayan yazar, ders çıkartılacak bir geçmişi gözümüzün önüne taşıyor.
HÜSEYİN ŞEN

1492’de Gırnata’nın düşmesinden sonra İspanya’da İslam hakimiyeti resmen sonra ermiş, Müslümanlar ilk defa Hristiyan hakimiyeti altında yaşamaya başlamışlardı. Şehir teslim edildiğinde din ve vicdan hürriyeti söz verilmesine rağmen kısa bir zaman geçmeden baskılar ve yasaklar başlamış, açıktan Müslüman olarak yaşamak her geçen gün zorlaşmaya başlamıştı. Sadece dinleri değil dilleri bile yasaklanmış, hamamlar kapatılmış, zorla vaftiz edilmiş ve engizisyon mahkemelerinin kurulmasıyla da İspanya, Müslümanlar için tam bir işkenceye dönüşmüştü. Dayanılmaz bir hal alan bu baskılar neticesinde Alpujarras dağlarında büyük bir isyan çıkmış, bu isyanlar kanlı bir şekilde bastırıldıktan sonra Müslüman halk, İspanya’nın farklı yerlerine sürülmüştü (Bu olayları çok güzel anlatan “Fatıma’nın Eli” adlı bir tarihi roman İspanyol yazar Ildefonso Falcones tarafından kaleme alınmış ve Türkçesi Pegasus Yayınları’ndan çıkmıştır).

İSPANYA’NIN EN KARANLIK DÖNEMİ BAŞLIYOR

Bütün yasak, baskı ve zorlamalara rağmen Müslümanları Hıristiyanlaştıramadıklarını gören İspanya yönetimi bu sefer Müslümanları ihanet ve ajanlıkla suçlamış, sonunda bu “Müslüman problemi” için “nihai” bir çözüm arayışına girmiştir.

21 Kasım 1989’da İngiltere’de bir müzayede salonunda satışa çıkarılan bir deste İspanyolca not ve mektup, bu arayışın hangi boyutlara vardığını en ince ayrıntılarına kadar ortaya koyuyor (Bu koleksiyonu İspanyol yazar Rodrigo de Zayas satın almış ve inceleyerek “Moriskler ve Devlet Irkçılığı” başlıklı bir kitap kaleme almıştır. Bu kitap maalesef Türkçe’ye çevirilmemiştir). Sir Holland Koleksiyonu olarak da bilinen bu destenin içinde kilise görevlilerinin Kral II. Phillip ile mektuplaşmaları yer alıyordu ve mektuplarda İspanya’daki “Müslüman sorununun” nasıl çözülebileceği tartışılıyordu. Belgelerin 5 tanesinde kiliseye mensup şahıslar tarafından Müslümanlara bizzat soykırım yapılması öneriliyordu. Pragmatik bir adam olan Kral, soykırım fikrine yanaşmamış, asimilasyonu tercih etmişti. Babası kadar zeki olmayan III. Phillip ise açgözlü danışmanlarının fikrine uyarak 22 eylül 1609’da bir tehcir belgesine imzayı atarak yarım milyon Müslümanın tehcirine karar vermişti. Bütün para ve mallarını, hatta küçük çocuklarını bırakmak zorunda kalan Müslümanların tehcirinden sonra birçok önemli zanaatı elinde bulunduran Müslümanlar’ın gitmesiyle İspanya’da birçok sektör çökmüş ve İspanya tarihindeki en karanlık dönemlerinden birisine girmişti. Bu olaylara paralel olarak Gırnata’nın düştüğü yıl, Kristof Kolomb, tarihin seyrini değiştirecek olan meşhur yolculuğuna çıkmış ve Amerika kıtasını keşfetmişti. Bu keşfin neticesinde zaman içinde Güney Amerika kıtasını sömürge haline getiren İspanya, Güney Amerika’daki yerli halkı Hıristiyanlaştırma çabalarına engel olur endişesiyle Müslümanlara veya “yeni Hristiyanlara” Amerika’ya seyahat yasağı getirmiş ve bazı istisnai durumlar için bile ağır şartlar getirmiş ve istisnai durumdan istifade edenlere bile geçici ikamet hakkı tanımıştı.


Yasak Geçişler: Amerika’daki İspanyol Kolonilerinde Moriskolar ve Müslümanlar adlı kitap ise bütün olup bitenlerin bağlamında ama bu durumun bir uzantısı olarak dünyanın diğer ucundaki İspanyol kolonilerine bir şekilde geçmeyi başarmış ve Amerika kıtasında yaşayan Müslümanların hikâyesini anlatıyor.

İSLAMİYETİ GİZLİ YAŞIYORLARDI

Bu bağlamda yazar öncelikle şu soruları sorduğunu belirtiyor: Amerika’da Morisko olmak ve olduğu düşünülmek ne anlama geliyordu? Moriskolar ve Müslümanlar hakkındaki algı ve fikirler deniz ötesinde nasıl dolaşıyordu? İspanyollar, Afrikalılar ve Yerlilerin yeni bir koloni toplumunda uzaysal ve etnik sınırları müzakere etmeye çalıştığı bir dönemde onlar “meydan’da” günlük etkileşime nasıl giriyorlardı? Erken dönem İspanyol dünyasında, bireyler toplum hakkında ne düşünüyorlardı ve toplumu nasıl tanımlıyorlardı ve bu mefhumlar bazı insanları dahil etmek ve haricinde tutmak için nasıl harekete geçiriliyordu? Bu sorulardan yola çıkan yazar Cook, o dönemde belki de dünyanın en yalnız Müslümanları sayılabilecek bu insanların arşiv belgelerinde, engizisyon kayıtlarında gizli kalmış trajik hayat hikâyelerine ışık tutuyor.

“Moriskolar kimdi?: Transatlantik bir hikâyeye giriş” başlıklı birinci kısımda Gırnata’nın düşmesinden sonraki dönemde yönetimin anlaşmaya uymayarak baskı yapmaya başlaması, artan baskıların neticesinde yaşanan ayaklanmalar ve otoritenin ayaklanmalara karşı Müslümanları zorla toplu halde vaftiz edilip Hıristiyanlaşması ele alınıyor. Özellikle Müslümanların zorla Hıristiyanlaştırılmasının en önemli sonucu bu insanların artık bir “Morisko” olarak Hıristiyan hukukuna göre yargılanabilir olmaları ve engizisyon gibi kurumların yetki sınırları dahiline girmeleriydi. Müslümanların zorla Hıristiyanlaştırılmış olmalarının diğer bir sonucu, otoritelerin ve eski Hıristiyanların bu “yeni Hıristiyanlara” devamlı şüpheci bir gözle bakmaya başlamaları olmuştu. Morisko olarak adlandırılan bu yeni Hıristiyanların çoğu hala gizli gizli İslamiyeti yaşıyorlardı. 16. yüzyılın ilk yarısında Moriskolara giyim, konuşma, seyahat ve İslamî görülen başka uygulamalara kısıtlamalar getirilmişti. Sonrasında yasaklara hamamlar, kasaplar, doğum, düğün ve cenaze merasimleri ve Arapça yazılmış metinler de eklenmişti. Son olarak Moriskoların İspanya’da kalıp kalamayacağı tartışılmış ve tehcirlerine karar verilmişti. Cook’un bu bağlamda özellikle şu soruyu soruyor “Bazı Moriskolar neden Kuzey Afrika yerine Amerika’ya gitmeyi tercih ettiler?”

Yazar, “Atlantik’e seyahat: Unvanı meşrulaştırmak ve egemenlik kurmak” başlıklı ikinci bölümde, Kristof Kolomb’un Amerika’yı keşfetmesinden sonra İspanya’nın yeni kolonilerde hakimiyetini meşrulaştırma ve hakimiyet kurma çabalarını ve bu eksende yapılan tartışmaları ele aldıktan sonra Kolomb ve Macellan gibi kaşiflerin keşif seyahatlerinde Arapça konuşmayı bilen tercümanlar götürdüklerini ve Amerika’ya köle olarak getirilen Müslüman ve Morisko kökenli kişilerin, dil öğrenme konusunda maharetli olduklarına düşünülmesinden dolayı tercüman olarak Amerika’daki ilk seferlerde yerlilerle iletişim kurmak için tercüman olarak kullanıldıklarını ama muhtemelen özel statülerinden dolayı kıskanılmaları ve bunun neticesinde bu tercümanlara yöneltilen suçlamalar üzerinde duruyor. “Yasak geçişler: Göç yasaları ve Morisko tepkileri” başlıklı üçüncü bölümde ise 1492-1548 yılları arasında İspanyol Amerika’sına Morisko ve Müslümanların seyahati konusundaki yasa ve yasaklar çok sıkı bir şekilde uygulanamasa da, 1548-1621 yılları arasında İspanya’da siyasi durumun değişip Moriskoların çok yavaş asimile olmalarından dolayı Moriskolara yönelik şüphelerin artmasıyla ciddi anlamda sıkılaşmıştı. Cook, İspanyol otoritelerinin bütün bu yasaklamalarına rağmen pratikte bu yasakların uygulanamadığını, Müslüman ve Moriskoların Yeni Dünya’ya sahte belgelerle, asker ya da denizci olarak kaçarak veya resmi kişilerle birlikte gelebilmek için para ödeyerek nasıl Amerika’ya geçiş yaptıklarını belgeler ışığında ortaya koyuyor.

SİLAH TAŞIMALARI YASAK NEŞTER KULLANABİLİRLER

“Bu gizli kafirler: Morisko dindarlığının siyaseti” başlıklı dördüncü bölümde İspanyol otoritesinin gün geçtikçe siyasi sadakati dine dayalı kimlik ile ilişkilendirmeye başlamasını ele alıyor. Cook’a göre bu ilişkilendirmenin neticesinde, zan altındaki bir dini kimliğin toplum içindeki yerini de etkileyeceği için Yeni Dünya’da toprak veya asillik titrine sahip olmak isteyen herkes onurlarını umumi olarak kazanmak zorundaydılar. Cook, bu bağlamda o dönemde dindarlığın nasıl tanımlandığını ve dindarlığın örf ve geleneklerle nasıl bir ilişkisi olduğu sorusu üzerine duruyor. Ayrıca gelenek ve diğer umumi davranışların neden önemli olduğunu ve bir koloni toplumunda statüyü nasıl etkilediği sorusuna cevap arıyor. Bu bağlamda öncelikle Moriskolar’ın dindarlığının, samimi bir Müslüman’dan “iyi bir Katolik’e” kadar çok geniş bir yelpazede farklılık gösterdiğini vurguluyor. Aynı şekilde Morisko olmanın tanımlamasının da çok değişken olduğunu ve dil, giyim kuşam, ten rengi gibi çok kapsayabileceğini belgeler ışığında gerçek hayattan örneklerle ortaya koyuyor.

Başlığı “Şifacılar/üfürükçüler ve falcılar: Yeni Dünya’da Morisko halk hekimleri” olarak tercüme edilebilecek beşinci bölümde, yazar Cook, o dönemde İspanyol Amerika’sında tıp mezunu doktorların ve eczacıların azlığı ve var olan doktorlardan hizmet almanın pahalı oluşu ve hizmetlerinin neticeleri her zaman başarılı olmamasından dolayı halkın halk hekimliğine yöneldiğini vurguladıktan sonra bu durumun neticesinde dini otoritelerin gösterdiği tepkiyi ve oluşan gerilimi özellikle İspanya, İspanya Amerikası ve Moriskolar bağlamında ele alıyor. Yazara göre, 16. yüzyılda genç Moriskoların üniversite eğitimi engellendikçe Moriskolar aile içinde geleneksel olarak nesilden nesle sözlü olarak aktarılan veya aljamiado yazmalarındaki bilgilere daha çok ağırlık vermeye başlanmıştı. Kastilya üniversitelerinden tıp eğitimi olmasına rağmen hastalar ve hatta İspanyol kraliyet ailesi bile sıklıkla Morisko doktorların uzmanlığına başvuruyorlardı. Çünkü İslam tıp geleneğinin Ortaçağ Avrupa’sındaki şöhreti popüler zihinlerde hala varlığını sürdürüyordu. Ama genel olarak Morisko doktorlara şüpheci gözlerle bakılıyordu çünkü silah taşımaları yasak olan Moriskolar, silahla eski Hıristiyanları öldürebiliyorsa ve tıbbı ilaçlar en az o kadar tehlikeli ise, Moriskoların doktor olarak çalışmalarına neden izin verilmeliydi? Bu yasaklardan dolayı geleneksel tıbba veya halk hekimliğine yönelen Moriskoların faaliyetleri, İspanyol engizisyon mahkemesi ve kilisesi tarafından özellikle İslamla alakalı kısımları ile ilgileniyorlardı ve yargılamalarda bu kısımları ön plana çıkarıyorlardı.

Altıncı bölüm, İspanyolca “Polvos del Gran Turco” yani “Büyük Türk [Sultanı]’nın Pudraları” başlığını taşıyor. Başlıktaki tabir 1621 yılında Meksika’nın Puebla de los Ángeles adlı şehrinde kurulan engizisyon mahkemesinde görülen bir davadan geliyor. Cook’a göre 1621 senesinde Adrés ismini taşıyan ve Filipinlerin yerlilerinden olan bir köle “Büyük Türk (Osmanlı Sultanı) tarafından gönderilen ve kadınları cezbetmek için kullanılan pudralar satmak” ile suçlanmıştı. Filipinlerden bir yerlinin bile Osmanlı Sultanı’na müracaat etme ihtimali otoritelerin endişelerini artırabiliyordu. İspanya’da ve İspanyol Amerikası’nda, Müslümanlar ve Moriskolar, beşinci bölümde anlatılan şifacılara benzer bir şekilde, büyücülük ve falcılıkla da ilişkilendiriliyordu ve özellikle kadınlar aşk büyüleri ve falcılık yapmakla suçlanıyordu. Müslümanlar ve Moriskolar hakkında bu kalıp yargılar İspanya’nın altın çağında İspanya ve İspanyol Amerika’sında yayınlanan eserlerde sıkça tekrar ediyordu.

“Onur, Soy, Ovandina: Suçlamaların ve dini hoşgörüsüzlüğün dinamikleri” başlıklı yedinci bölümde Cook, İspanyol Amerika’sında Morisko olmakla suçlanmaların sosyal ve hukuki olarak ne gibi sonuçlar doğurabileceği, Moriskoların kendilerini nasıl korumaya çalıştıkları üzerine duruyor. Cook’a göre o dönemde toplum içinde Müslüman veya Yahudi olmakla suçlamak bile hukuki neticeler doğurabiliyordu. Toplamda bir Morisko varsayılmak statü, makam veya topraklarını kaybetmekle sonuçlanabiliyor, hatta suçlananın Yeni Dünya’da ikamet hakkı bile sorgulanabiliyordu. Müslüman veya Morisko soyundan gelmekle veya bir Müslümanla evli olmakla suçlananlar ise mahkeme yoluyla statü yaratmaya ve korumaya çalışıyorlardı. Toplumsal itibar davalarla olduğu kadar, aileleri Eski Hıristiyan olarak gösteren matbu ve yazma eserlerinin yayını ve dolaşımı ile de korunuyordu. Bölüm başlığında yer alan Ovandina, 1621 yılında Pedro Mexía de Ovando tarafından yayınlanan “La Ovandina” başlıklı eserden alıyor ve bu eserin yayınlanmasından hemen sonra patlak veren bir skandala atıfta bulunuyor. Lima şehrinin bazı ailelerinin asil kökenlerini yücelten bu kitap bu ailelerin düşmanları tarafından engizisyon mahkemesine şikâyet edilmişti. Bu ailelerin çoğunluğunun Morisko ve Yahudi kökenli olduğu, ailelerin bu kitapta yer almak için müellifi, de Ovando’ya elli dukat para ödedikleri iddia edilmişti. Hatta düşmanları bununla da yetinmemiş, hiciv niteliğinde anonim bir şiir üretip yaymışlardı. Engizisyon mahkemesi ise bir sene içinde eserin bütün nüshalarının toplatılıp yakılmasına karar vermişti.

İSLAM TARİHİNİN HAZİN DÖNEMİ

“İspanyol Amerika’sında Müslüman ve Morisko tasvirleri” başlıklı sekizinci bölümde Cook, İspanyol Amerika’sında farklı şekillerde dolaşan Müslüman ve Morisko tasvirlerini ele alıyor. Mesela İspanyol Amerikası, Akdeniz’e uzaklığına rağmen, Müslümanların Alpujarras isyanının bastırılması veya İnebahtı Deniz Muharebesi’nde Osmanlı’nın yaşadığı mağlubiyet gibi İspanya’da veya Akdeniz’de gerçekleşen ve İslam-Hristiyanlık çatışmasında İspanya açısından önemli olayların haberleri Atlantik’i aşıp Amerika’daki İspanyol kolonilerinde yankı buluyor hatta kutlamalar yapılıyordu.

Sonuç olarak türünün ilklerinden olan ve İslam tarihinin hazin bir dönemine ışık tutan bu kitap, insanı pek çok Müslümanın unutulmuş ve birçoğu dünyanın ücra bir köşesinde hayata gözlerini yummuş olmalarından dolayı üzülüyorum. Ancak bir yandan da arşiv belgelerinde kalmış bu trajik hayatlara dair böyle kitapların yayınlanmasına, yeni bir nesli bilinçlendirmesi adına, seviniyorum. Dilerim, bu kitap en kısa sürede Türkçe’ye tercüme edilir ve sevincimiz iki katına çıkar.

#Yasak Geçişler
#Amerika’daki İspanyol Kolonilerinde Moriskolar
#Müslümanlar
6 yıl önce