|

Festival cephesinde değişen bir şey yok

Türkiye’nin önemli festivallerinden Boğaziçi Film Festivali, 9. kez sinemaseverleri ağırladı. Dolu dolu bir haftanın ardından ulusal kategorideki filmleri sizler için değerlendirdik. Yeni yöntem deneyenlerden ideolojik saplantı ile hareket edenlere kadar festival filmi cephesinde değişen fazla bir şey yok.

Abdulhamit Güler
00:00 - 30/10/2021 Cumartesi
Güncelleme: 00:22 - 30/10/2021 Cumartesi
Yeni Şafak
Okul Tıraşı
Okul Tıraşı

9. Boğaziçi Film Festivali 1 haftalık yoğun bir programın ardından bugün düzenlenecek törenle sona erecek. Festivalin ulusal uzun metraj film kategorisi filmlerini sinemada izleme imkanı bulduk. Yakın dönemde yenilenen Atlas Sineması, yeni haliyle ilk kez bir festivale ev sahipliği yaptı. Özgün mimariye dokunulmadan, festival işlevselliğine daha çok hizmet edecek şekilde tasarlanmış. Binada yer alan Sinema Müzesi’ni de inceleme fırsatım oldu fakat detaylı anlatılması gereken ayrı bir bahis olduğundan bir kenara bırakıyorum.


Türkiye’nin genç festivallerinden biri olmasına rağmen kısa zamanda ciddi ivme kazanan Boğaziçi Film Festivali, masterclass, forum, yarışma ve gösterimlerle dolu programı sundu. Genel manada başarılıydı.

ULUSAL KATEGORİDE ZENGİN İÇERİK

Gelelim ulusal uzun metraj kategorisindeki filmlere...

Her birini tek tek değerlendireceğim. Öncesindeyse bazı hususların altını çizeceğim.



Öncelikle seçki çeşitlilik açısından zengindi. Çocuk, aile, kadın, arka sokak, erkek, sendika, ticaret ahlakı, toplumsal ahlak, dindarlık gibi çok çeşitli konularda değerlendirme yapan ve izleyicinin heybesine soru yerleştiren yapımlar izledik. Sadece konu itibariyle değil, tür ve yöntem bakımından da çeşitlilik söz konusuydu. Bazı filmlerin nasıl olmuş da festivale kabul edilmiş olduğunu ya da yarıştırıldığı kategoriyi anlayamasak da sinema ile dolu geçen bir haftadan ötürü çok mutluyuz.

BAĞLILIK HASAN

Semih Kaplanoğlu’nun yeni filmi Bağlılık Hasan, bağlılık üçlemesinin ikinci filmi olarak Türkiye’deki seyirciyle buluştu. Cannes Film Festivali’nde yarışan filmde, çiftçilikle uğraşan Hasan’ın, ailesi ve yakın çevresi ile ilişkisinin kritik bir eşikten geçmesini ve vicdan muhasebesini anlatıyor. Baba mirası meyve bahçesi ve tarlasına dikilmek istenen elektrik direği, Hasan için yeni fırsatları, yani imtihanları doğurur. Hacca gitme hazırlığı da yapan Hasan ve eşinin yaşadıkları, kararları, kararsızlıkları ve sosyal ortamdaki rolleri, özellikle mütedeyyin kimliği olan karakterlerin riyakarlığına sahne oluyor. İnsanoğlunun -dindar da olsa- modern zamanda para ile kurduğu ilişkiyi irdeleyen ve itham etmeden eleştiren film, festivaldeki büyük ödüllerin en güçlü adaylarından.


İÇİMDEKİ KAHRAMAN

Festivalin en dikkat çeken filmlerinden... Yönetmen Sinan Sertel’in ara akımın peşinde koştuğu İçimdeki Kahraman, hikayesi, meselesi, yorumu ve vurgusu itibariyle adından söz ettiriyor. Çizgi roman estetiği ile Marvel Evreni başta olmak üzere bütün süper kahraman yaklaşımlarına göndermeler yapan filmin özellikle sanat yönetimi takdir topladı. Başarılı oyunculukları, teknik başarısı ve samimi yaklaşımı kendini hissettiren film, ara akım yapmaya çalışırken arada kalma dezavantajlarına düşmüş. Gişeye de festivale de hitap etmenin peşinde koşarken çakıl taşlarına takılmış. Soyunulan yöntem ülkemizde pek başvurulmayan türden olduğu için aksaklıkları gözardı ederek yönetmenin ve ekibin cesaretini takdir ediyoruz.


İKİ ŞAFAK ARASINDA

İstanbul’daki ilk gösterimini Boğaziçi Film Festivali’nde yapan film, Selman Nacar’ın ilk uzun metraj çalışması. Ahlak sorgulaması yapan filmin baş karakteri Kadir, fabrikalarında çalışan bir işçinin kaza sonucu ölmesi üzerine içinden çıkamayacağı bir cendereye düşer. Ailesi ve gerçekler arasında gidip gelen ahlak sorgulaması yapan Kadir, kapitalist sömürü düzeni ile vicdanı arasında tercih yapmak zorunda kalacaktır. Uzun zamandır merakla beklediğim film başarılı bir ilk uzun metraj yapım. Oyunculuk ve hikayedeki bazı nüansların ikna ediciliği zedelemesi dışında temiz bir iş çıkarılmış. İki Şafak Arasında, festivalin büyük ödüllerinin güçlü adayı...

OKUL TIRAŞI

Doğu Anadolu’da sert kış şartlarında bir yatılı okul... Okul yöneticileri, gönülsüzce geldikleri bölgedeki memnuniyetsizliklerini tavırlarına yansıtmaktadır. Henüz 10 yaşındaki Yusuf, esrarengiz bir şekilde hastalanan ve durumu her an daha da kötüye giden arkadaşını hastaneye ulaştırmak ister. Yusuf’un masum mücadelesinin sonunda izleyiciyi sürpriz beklemektedir. Ulusal ve uluslararası festivallerde son dönemde en çok ödül alan Türk yapımı olan Okul Tıraşı, festivalin de en güçlü yapımlarından. Yönetmen Ferit Karahan, film dilini bölgenin çetin şartlarına ve hikayeye uygun şekilde tasarlarken, özellikle çocukların doğal ve başarılı oyunculuğu sayesinde amacına ulaşıyor. Hikayesi ise soru barındırıyor. “Bir olay örgüsünde hiç mi dürüst ve iyi biri olmaz” gibi bir soru aklımızdan geçmiyor değil. Öğretmenlerden birim sorunun cevabı olabiliyor gibi fakat yetmiyor.

ANADOLU LEOPARI

Anadolu’ya özgü hayvanlardan olan Anadolu Leoparı’nın yalnızlığı ve mahpusluğunun, bir hayvanat bahçesi müdürü ile özdeşleştirilerek sunulduğu film teknik olarak vasatın üzerinde. Bir ilk film olarak derli toplu diyebiliriz. Oyuncu kadrosu tecrübeli isimlerden oluşuyor. Birçok ortak yapımcısı var. Ve bunca avantaja rağmen film yaklaşım sorununa kurban gidiyor. En başta hikaye, belli bir ideolojik temel ile eleştirisini karikatürize ederek sahicilikten uzaklaşıyor. Usta oyuncular film diline fazla gelecek şekilde tiyatral oynuyor. Bazı klişe planlar ve karakteri tipe çeviren zayıflıklar da eklenince, çok güçlü olabilecek bir film zayıflıyor. Özellikle bazı karakterlerin muhafazakar kesimi hedef alan karikatürize halleri, filmi inandırıcılıktan çok geriye taşıyor.

KORİDOR

Tek mekanda, sadece 2 ana oyuncu ile uzun metraj film... Yönetmen Erkan Tahhuşoğlu, iki yaşlı kadının hayata ve birbirlerine tahammülünü etkili sinematografi ile sunuyor. Yaşlıların ruh haline şahitlik edebilmemiz için dar açılı kamera tercihleri ve az ışıklı ortamlar ile baskılı atmosfer oluşturan film, özellikle sanat ve görüntü yönetimi noktasında adından söz ettiriyor.

POTA

Hem aile hem de çocuk hikayesi... Çocukların ailesi ve ailelerin çocuğu... Ahmet Toklu’nun ilk uzun metraj filmi olan Pota, kenar mahalle çocuklarının kendilerine oynayabilecekleri bir basketbol potası yapması ve çocuk dünyalarıyla peşinden koştukları hayallerine odaklanıyor. Samimi tarzını hissettiren film, ilk film dezavantajlarını bu samimiyetinin arkasında gizliyor.

SABIRSIZLIK ZAMANI

Festivalin çocuk merkezli bir diğer filmi de Sabırsızlık Zamanı. Yönetmen Aydın Orak’ın sınıfsal farklılıklara çocuk gözünden baktığı hikayesiyle ayrı bir yerde duruyor. Diyarbakır’ın yakıcı sıcağı altında yoksul bir kenar mahallede yaşayan iki kardeşin, mahallelerinin hemen yanındaki lüks sitenin havuzuna girmek için verdiği mücadele konu ediliyor.

KAFES

Festivalin en zor filmlerinden biri. Yönetmen Cemil Ağacıkoğlu’nun daha önceki Eylül filminin atmosferini hatırlatan yapım, eski polis memuru Hasan’ın, arka sokaklarda yaşamaya başladığı yeni hayatı ve yakın çevresi ile içinden çıkamadığı ruh ve duygu dünyasını aktarıyor. Ahlak sorgulaması yapan film, kamera ve ışık kullanımı ile Hasan’ın ruh halini izleyiciye de yaşatıyor.

LACİVERT GECE

Yönetmen Muhammet Çakıral, sendikal haklar ve işçi sınıfı meselesini ele alıyor. İşsiz bir futbol antrenörü olan Semih, madende çalışmak zorunda kalır ve ocakta çökme olması sonucu kolunu yitirir. Ocak sahipleri, aracılar yoluyla yoksul kazazedelere kan parası ödeyerek olayı kapatmak ister. Semih bu teklifi reddederek hukuki mücadele başlatır. Elbette çevresinden tepki görür.

Filmin önemli konusu didaktik bir senaryo ve zayıf oyunculuklarla baltalanıyor.

#Boğaziçi Film Festivali
#Muhammet Çakıral
#Cemil Ağacıkoğlu
#Ahmet Toklu
#Erkan Tahhuşoğlu
2 yıl önce