|

Hakikatin araçsallaştırılması

Yeni Şafak
04:00 - 8/02/2016 Pazartesi
Güncelleme: 23:28 - 7/02/2016 Pazar
Yeni Şafak
Gündem
Gündem
-Atasoy Müftüoğlu


Ortadoğu ülkeleri-toplumları olarak içerisinde yaşadığımız dönemde, karşı karşıya bulunduğumuz yeni gerçeklikler, tamamlanmamış siyasal bağımsızlıklar ve tamamlanmamış siyasal özgürlükler sebebiyle, yeniden sömürgeci saldırılara maruz kaldığımızı gösteriyor. Bir kez daha, İslami dünya karşısında, Batı jeopolitik ve ideolojik bir bütünlük olarak kendisini dayatıyor. Bu olağanüstü durum karşısında çok derin soruşturmalar, yüzleşmeler, çözümlemeler yapmayan/yapamayan ülkeler/toplumlar, kötüler arasında, daha az kötüyü seçmekten başka bir şey yapamıyor. Bu tür durumlarda üstlenilmesi gereken tarihsel sorumlulukları üstlenemediğimiz için, zihinsel ve ahlaki muhasebeler yapamadığımız için, geleneksel alışkanlıkları sürdürüyor, popülizme/hamasete sığınıyoruz.



BATI'NIN ÇARKINA GİRMEK

Bilginin araçsallaştırılması, siyasallaştırılması, ideolojikleştirilmesi, ulusallaştırılması ve resmileştirilmesi vb. gibi nedenlerle, gerçekte neler olup bittiğini anlamakta zorluk çekiyoruz. Teknolojik ve ekonomik zamanlarda, insani önceliklerden, insani değerlerden söz edilemiyor. Araçsal ideolojiler, araçsal bilimler, teknolojiler sınırsız dehşet üretebiliyor. Hangi nedene dayalı olursa olsun, bilginin araçsallaştırılması, bilginin çarptırılması ve kirletilmesi anlamına geliyor. Bugünün insani olmayan dünyasında mutlak/değişmez evrensel ölçütler ve kurallar olmadığı için, her şey çok muğlak, her şey anlam belirsizlikleriyle malül. Batı'nın her tür eylemini meşrulaştırmak, kendi kimliğini, bilgi ve iktidarını, dünya görüşünü istisnai kılmak amacıyla icat ettiği ideolojik dil, yeniden gündemde.



Kendi iç sorunlarını birlikte çözme iradesine ve yeteneğine sahip olmayan Ortadoğu toplumları bir kez daha emperyalist işgal ve istilalara açık hale geliyor. Olağanüstü siyasal bilinçsizlik, siyasal basiretsizlik, siyasal kavrayış eksikliği, toplumlarımızda olağanüstü kıyımlara parçalanmalara neden oluyor. Ulus-devletlerin kibirli bencillikleri, romantik ihtirasları, bu devletleri ahlaki alana yabancılaştırıyor. Ahlaki alana yabancılaşanlar için, çıkar alanı, tek çıkar yol haline geliyor. Günümüzde, politika, jeopolitik ile ideolojinin iç içe geçmesi ile sürdürülüyor. Dünyanın fiziksel olarak fethine yönelik barbarlığın ihtirasları, her şeye sahip olabilmek için, her şeyi, her yolu, her kötülüğü mübah sayıyor.



DİRENİŞ RUHU CANLANAMIYOR

Toplumlarımızda, zihin dünyamız genel emperyalist/oryantalist çerçeve tarafından ele geçirildiği için, antiemperyalist bir mücadele ya da direniş gerçekleştiremiyor, kültürel bir direniş gerçekleştiremiyor, ontolojik ve epistemolojik emperyalizmin dayattığı sınırlamalar içerisinde düşünüyor, bu sınırlar içerisinde eylemde bulunuyor ve hayatlarımızı sürdürüyoruz. Bu sınırlar içerisinde yaptığımız eylemler teatral olmaktan öte geçmiyor. Toplumsal bilincin uyanışına bir katkı sağlamıyor. Düşünce hayatımız kendisini romantik bir söylemle sınırlandırdığı için, muhalif/eleştirel/karşı söylem oluşturulamıyor.



Ontolojik ve epistemolojik emperyalizmin İslami ufkumuzu/bilincimizi/hassasiyetimizi etkisiz kılan baskılarını aşmak için, İslami anlamda bir ontoloji/epistemoloji oluşturmak gerekiyor. Ancak, İslami kesimlerin bu hayati konu etrafında her hangi bir programları/projeleri/çalışmaları/kaygıları vb. Yok. Böpel bir programımız olmadığı halde romantik bir medeniyet söylemini ısrarla sürdürüyor, toplumlarımızın geçmişte gerçekleştirdikleri başarıları/güzellikleri gündemde tutuyor, gerçeklikten kaçışı sağlayan bir dil ve kültürle ayakta kalmaya çalışıyoruz. İkili karşıtlıklara dayalı partizanca tartışmalar, polemikler, ideolojik kurgulara dayalı indirgeyici kutuplaşmalar, ahlaki/düşünsel/kültürel yoğunluklara, derinliklere geçit vermiyor.



SÖMÜRGECİ ÇIKARLARA HİZMET EDİLİYOR

Çıkarların, real politiğin, ulus-devlet realizmlerinin, milliyetçiliklerin, mezhepçiliklerin; ahlaki kaygıların, ölçütlerin önüne geçmesi, maalesef hakikatin de araçsallaştırılmasına neden olabiliyor. Hakikatin araçsallaştırılması nedeniyle, ortak İslami bilinci, dili, hassasiyeti, hakkaniyet ve adalet duygularını kaybediyoruz. Hakikat araçsallaştırılabilir olunca, milliyetçilikler de, mezhepçilikler de kolaylıkla araçsallaştırılabiliyor. Küreselleşme çağında yerelliklerden, taşralı yapılardan medet bekliyoruz. İslami bütünlük bilincine yabancılaştığımız için, nitelik yoksunu çığırtkanlıklar meydanı boş buluyor. Birbirleriyle çatışan/savaşan etnik ve mezhepçi unsurlar bu basiretsiz ve bilinçsiz tutumları sebebiyle, emperyalistler tarafından kurgulanan gerçek kompolara kolaylıkla alet oluyor, sömürgeci çıkarlara hizmet etmek üzere parçalanıyor, birbirlerine hayat hakkı tanımıyor. Böyle bir durumun İslami/ahlaki/insani bir açıklamasının olmadığını bilmek gerekiyor. Mezhepçilikler ve etnomerkezcilikler sebebiyle ortak bir kavramsal ufka/zemine/duyarlığa yabancılaşan Müslümanlar, anlamsız bağnazlıkları sebebiyle küresel zamanlara, siyasal zamanlara nüfuz edemiyor, ortak bir siyasal irade oluşturamıyor.



Hangi alanda olursa olsun bir otoriteye sorgusuz sualsiz bağlanmayı bilgi kaynağı olarak aldığımız için, aklımızı nesneleştiriyoruz. Aklımızı nesneleştirdiğimiz için, gerektiğinde her tür iktidara hakikati söyleyen, ahlaki, kültürel eleştirel iktidarlardan, kadrolardan, otoritelerden yoksunuz. Bunun yanında, günümüzde, iletişim teknolojilerine bağımlı hale gelen bireyler-topluluklar da akıl yürütme, eleştirel muhakeme yeteneklerini kaybediyor. Dijital kültür-medya bağımlıları protez yetilerle, derin bir yozlaşmaya maruz kalarak hayatlarını sürdürmeye çalışıyor. Hızın ve an'ın mantığına dayalı dijital kültür-medya düzeni zamanı ve düşünceyi bütünüyle değersizleştiriyor.





#Hakikat
#Ortadoğu
#Sömürge
8 yıl önce