|

Hikmet hazinesi: Fîhi Mâ Fîh

Hazreti Mevlana’nın sohbet meclislerinde bulunanların kayıt altına aldıkları metinlerden oluşan “Fihi Ma Fih”, Cemal Aydın’ın eşsiz çevirisiyle Türk Edebiyatı Vakfı Yayınları arasından çıktı. Fihi Ma Fih, Hazreti Mevlana’nın daha iyi anlaşılması için muhakkak okunması gereken bir eser.

Yeni Şafak
18:54 - 16/03/2015 Pazartesi
Güncelleme: 16:56 - 16/03/2015 Pazartesi
Yeni Şafak
BELKIS İBRAHİMHAKKIOĞLU

Hazreti Mevlânâ rubailerinin birinde Hâkikat yolunda yüreği sancılı olanlara şöyle öğüt veriyor, “Vadide hiçbir ayak izi yok, ama umutsuzlukta çok umutlar var. A gönül, sakın umut kesme, yarın can bahçesinde bir söğüt ağacı, sana dalından hurma verir”. Aslında biz Hazreti Mevlânâ’nın kurtuluşa çağıran bu sesini bütün eserlerinde duyuyoruz. Çünkü Hakk dostlarının her sözü, kirleri arındıran su ferahlığındadır. Onların ağzından yüreğimizi daraltan, zihnimizi bunaltan, bize sıkıntı veren ne bir söz ne bir kinayenin dile gelmesi mümkün değildir. Aksine insanın ta derinlerine nüfuz eden sözlerinin hakikatini ilâhî aşkın sırlarında aramak gerekir. Hazreti Mevlâna “Buluttan denize yüz damla düşer, ama aşk harekete gelmedikçe hiçbiri sedefte inci olmaz” diyor ve devam ediyor: “Sende bir inci var ki, denizleri doldurur. Hatta öyle bir inci ki, binlerce denizi incilerle doldur”.


Son Mesnevîhan Şefik Can merhum Mesnevi tercümesinin başında: “ Bütün Batı klâsiklerini okudum. Onları bir kere daha okuma ihtiyacı duymazsınız. Fakat Mesnevî’yi bin kere okurum, okumak isterim. Çünkü Batı klâsikleri nefse, Mesnevî ise ruha seslenir.” Diyor. Gerçekten de Batı klâsikleriyle Şark klâsiklerinin tuttuğu aynada 

insanın, merhumun zikrettiği iki farklı görüntüsü yansır. Batı’nın ardına düştüğü, dünyevi olanla davalı insanın hikâyesidir. Oysa Şark, yine Hazreti Mevlânâ’nın ifadeleriyle “sahilsiz okyanus”a akan insanı okumaya, yani kendi yaratılış hakikatini anlamaya çalışır. 

MÜKEMMEL ÇEVİRİ

Mevlâna hazretlerinin Fîhi Mâ Fîh’inin Türk Edebiyatı Vakfı tarafından yayınlanan yeni tercümesi, bir kitabın mana derinliğini, okuyucuya düşündürdükleri ile de ölçmenin mümkün olduğunu fark ettiriyor. “Mevlâna’nın Konuşma ve Sohbetleri” alt başlığıyla yayımlanan Fîhi Mâ Fîh’in bu yeni tercümesi Roger Garaudy’nin kitaplarını çok başarılı şekilde dilimize kazandıran Cemal Aydın tarafından yapıldı. Cemal Aydın kitabın baş kısmında tercüme arzusunu gönlüne nasıl düştüğünü anlatıyor. Hazreti Mevlânâ hayranı rahmetli Eva de Vitray Meyerovitch’in Fransızca tercümesini okuduğunda eserin Türkçe çevirilerinde önemsenmeyen detayların Eva (Havva) Hanımın dikkatinden kaçmamış olduğunu görür: “Gördük ki, Hazreti Mevlâna’nın bu eserine Havva Hanım çok emek harcamış. Eserde geçen hemen hemen bütün hadis, beyit ve mısraların kaynaklarını göstermiş. …Atasözlerini de belirlemiş. Sayısız dipnot ve açıklamalar koymuş”. Havva Hanımın dikkati ve hassasiyeti Cemal Aydın için Fîhî Mâ Fîh gibi insanın mânevî dünyasında geniş ufuklar açan bir eserin okuyucuya, tercüme eksikliklerinin giderilerek sunulması hususunda uyarıcı olmuş. Aydın açıklamalarında çeviriyi yaparken Arapça, Farsça, Fransızca, İngilizce ve Türkçe olarak belli başlı bilinen nüshaların hepsini gözden geçirdiğini belirtiyor.  Gerçekten de eserin daha önceki tercümelerini okumakta zorlananlar, neden zorlandıklarının sebebini bu yeni tercümeyle kıyasladıklarında anlayacaklardır.

Fîhî Mâ Fîh, Hazreti Mevlânâ’nın sohbet meclislerinde yaptığı konuşmaların orada bulunan müridleri tarafından kayda geçirilmesinden oluşmuş bir eser. Sohbet sırasında sorulan suallere verdiği cevaplar, orada bulunanların hâl ve hareketleri veya sözleriyle ilgili ara yere soktuğu cümleler, bunların hepsi kayda alındığı için okuyucuya adeta kendisi de o meclislerde bulunmuş gibi bir yakınlık hissettiriyor. Hazreti Mevlânâ bu sohbetlerde konuların daha iyi anlaşılması ve kalbe nüfuz edebilmesi için yer yer ayetlerden, hadislerden, atasözlerinden, bilgelerin öğütlerinden, içinde derin anlamlar barındıran şiirlerden örnekler veriyor. 

MEVLANA’NIN MECLİSİNDE

Kitabın en önemli özelliklerinden biri de tasavvufun soru işaretli meselelerine açıklık getirmesidir. Hazreti Mevlânâ verdiği misâller ve öze inen anlatımı ile en zor meseleleri sade ve anlaşılır duruma dönüştürebilmektedir. Bu sadelik içimizde, nefsimizdeki sıkıntılarla yüzleşme ve Allah yolundan alıkoyacak hâl ve davranışlarımızdan vazgeçme arzusu uyandırır ve bakışlarımızı çer ve çöpten ibaret olan dünya süsünden ebedi olan güzelliğe yönlendirir: “Denize ulaşıp da inciler ve yüz bin kıymetli şey devşirmek dururken oradan sadece bir sürahilik su almak ne yazık! O suyun değeri ne ki? Bilge kişiler hiç bununla öğünür mü? Bütün kâinat deniz üzerindeki bir köpük mesabesindeyken onunla niye öğünsünler? O deniz velilerin bilgisidir. Ya inci, o nerede? Bu cihan, çer çöple dolu bir köpükten ibarettir. Dalgaların hareketi ve denizin coşup kaynaması yüzünden bu köpük belli bir güzelliğe bürünür”.


Bu kitap, yalanla gerçeğin bir birine karıştığı günümüzde bizleri sarsarak kim olduğumuzu ve ne için yaratıldığımızı hatırlatacak bir rehber niteliğindedir. Bir anlamda Hazreti Mevlânâ, her devirde, pusulasını şaşırsa da, yolunu ve yönünü Yaradan’a çevirmek isteyenlerin mürşidliğini yapmaktadır. 


İrfandan yoksun bilginin ve izan kıtlığının boşluğunu dillendirdiği şu misâl günümüzde de aynen geçerli değil mi? “Bu anlatılan, kendisine astronomi, geometri ve diğer bilimleri öğretsinler diye oğlunu sanat ve hüner sahibi kişilere emanet eden kralın hikâyesini andırıyor. Oğlu yeteneksizliğine ve zekâsının kıtlığına rağmen onların arasında ustalaşmıştı. Bir gün kral avucunun içine bir yüzük koydu ve oğlunu denemek için sordu:

 -Bil bakalım avucumun içinde ne var?

-Prens: Elindeki yuvarlak, sarı ve içi oyuk bir şeydir.

-Kral: Dediklerin doğru, fakat bana onun tam olarak ne olduğunu söyle!

-Prens: Kalbur olsa gerek.

Bunun üzerine kral oğluna şöyle sitem etti:

-Hayret doğrusu! Tahsilinin ve bilginin kudretiyle akıllara durgunluk verecek onca delili dillendiriyorsun, ama nasıl oluyor da bir kalburun avuca sığamayacağını bilemiyorsun?” Hikâyenin devamında Hazretin yaptığı yorum gafletin çok çarpıcı bir tarifi gibidir, okuduğunuzda hak vereceksiniz. Yeni tercümenin, bizleri Hazreti Mevlânâ’nın sözlerini süs olarak kullanma gafletinden uyandırarak, mana derinliğiyle kavramamıza yol açmasını dilerim.

Kitabın künyesi:

Fîhi Mâ Fîh

Mevlana

Çev: Cemal Aydın

Türk Edebiyatı Vakfı Yayınları

2015

376 Sayfa 
#Fîhi Mâ Fîh
#Hazreti Mevlânâ
#rubai
9 yıl önce