|

İslam estetiğinin vazgeçilmezi: Mûsiki

İslam dünyasının son asırlarda batı karşısında yaşadığı gerileme, ciddi bir içe kapanma ve katı muhafazakarlığa sebep oluyor. Bir kesim kadim değerleri topyekun reddederken diğerleri kimliksizleşmekten korunmak adına esnekliğini gözden çıkarıyor. İslam medeniyetinin bu zor dönemde feda ettiği estetik unsurların başında ise mûsiki geliyor.

Yeni Şafak ve
04:00 - 11/02/2016 Perşembe
Güncelleme: 22:13 - 10/02/2016 Çarşamba
Yeni Şafak
İslam alimleri

nin asırlar önce ortaya koyduğu eserler, modern Müslüman toplumların başvuru ve iftihar kaynağı. İslam dünyasının batı karşısında düştüğü görece geri pozisyonda hem teselli, hem motivasyon sebebi oluyor bu çalışmalar. Farabi'yi, İbn-i Sina'yı, Kindi'yi; tarih, coğrafya, tıp, astronomi, matematik gibi alanlarda çığır açan eserlerinden tanıyoruz. Ancak yine bu alimlerin üzerinde ehemmiyetle durduğu ve ciddi eserler verdiği bir saha var ki başta akademi olmak üzere pek kimse hatırlamıyor ve dile getirmekten adeta özellikle geri duruyor. Mûsiki!



İSLAM ANLAYIŞININ DIŞINA İTİLMİŞ


Günümüz için ifade ettiği dar manadan hareketle, İslam ve mûsikinin yan yana telaffuz edilmesi bile sorunlu. Kadîm felsefenin temel ilimler arasında kabul ettiği mûsiki, günümüz İslam anlayışı açısından kabul edilemez bir noktaya itilmiş durumda. Estetiği dışlayan bir din anlayışının yol açtığı bu ufuk daralması, uzun süredir devam ediyor. Ancak katı fıkhi yorumlar bir kenara bırakılıp ilmi disiplin dairesinde bakıldığında bambaşka bir manzara çıkıyor karşımıza. İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Türk Din Musikisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Fazlı Arslan, geçtiğimiz aylarda yayımlanan kitabında, gözardı edilen bu hakikati bütün dayanaklarıyla ele alıyor. Mevcut literatürden hareket edince İslam alimlerinin mûsiki sahasında hiçbir şey yapmadıkları kanaatini oluştuğunu dile getiren Arslan, hükmünü daha giriş cümlelerinde veriyor; “Oysa İslam bilginlerinin mûsiki sahasında, özellikle mûsikinin bilimsel yönü ile ilgili olarak yaptıkları ve yazdıkları, diğer alanlardakilerden hiç de geri değildir.” Gerekçesini de çok net bir şekilde izah ediyor Arslan, “Çünkü medeniyet olabilmek için ihmal edilmemesi gereken sahalar vardır ve kanaatimizce Müslüman bilginler bunun farkındaydılar. Bu sebeple bilimler arasında ayrım yapmadan matematik üzerine çalıştıkları gibi musiki üzerine de çalıştılar. ”


İslam bilim tarihinde dokuzuncu asırdan başlayarak onüç ve hatta ondördüncü asırlara kadar devam eden hızlı ve etkileyici ilerleyiş, Osmanlı'nın son dönemlerinde gözle görülür bir gerileme içine giriyor. Diğer ilimler gibi mûsiki de nasibini alıyor bu entelektüel kuraklıktan. Ve zaman içinde katılaşan dini yorumlarla birlikte mûsikiye bakış da farklılaşıyor. Fazlı Arslan, İslam Medeniyetinde Musiki kitabında, 'İslam alimleri mûsiki biliminde ve sanatında neler yapmışlar, neler yazmış, ne tür yeniliklere imza atmışlar' sorularına cevap arıyor.



Dokuzuncu asırda Bağdat'ta yaşayan Ziryâb ile başlayan ilk bölümde, onbeşinci asra kadar İslam coğrafyasının muhtelif bölgelerinde verilen ilmi eserler ele alınıyor. Bu tarih aralığı, mûsiki tarihi açısından önemli bir döneme tekabül ediyor. Zira sonraki asırlarda verilen eserler, büyük ölçüde o vakte kadar yazılanların tekrarından ibaret kalıyor.



Ziryâb, Kindi, Ebu Talib el-Mufaddal, İbn-i Seleme, Fârâbî, İbn-i Sina, Tûsî, Urmevi, Emir Hüsrev, Abdülkadir Meragi, Gazi Giray Han silsilesini takip ederek bu kadîm sanatın zaman içinde nasıl ilerlediğini ortaya koyuyor yazar. Yaşadıkları dönemi, eserlerini ve mûsiki ilmine katkılarını içeren geniş biyografik makaleler sayesinde aslında bugün büyük kayıplarla da olsa sürdürmeye çalıştığımız estetik dünyayı inşa eden zatları bir nebze de olsa tanıma imkanı sunuyor bize Arslan.



EĞLENCE ARACI GÖRMEK


Müzik tekniğinin ele alındığı ikinci bölümde edvarların, bugünkü tabiriyle eski müzik teorisi kitaplarının içeriği konu ediliyor. Yazar, müziğin temel meselesi olan 'ses'in edvarlarda nasıl bir matematikle ele alındığını ortaya koyuyor.


Müzik ve astroloji, müzik ve sağlık, makamların insan psikolojisine etkileri gibi nispeten daha popüler yaklaşımları da gözardı etmemiş Arslan. Ve elbette müzik ve İslam mevzu olduğunda mutlaka açılan helallik haramlık tartışması da yer buluyor kitapta. Makam, edebiyat müzik ilişkisi ve özellikle Osmanlı topraklarında asırlarca birer konservatuar gibi vazife gören Mevlevihanelerden hareketle Mevlevilik ve müzik de yine İslam ve Musiki kitabında kendine yer bulan başlıklar arasında.



Mûsiki tarihini merak edenler başta olmak üzere, tarih boyunca hiç bir zaman eğlence aracı olarak görülmeyen mûsikinin ifade ettiği manalara aşinalık kazanmak isteyecekler için temel birkaç başvuru kaynağından biri olmaya aday olan çalışmada, Endülüs'ten İran'a, Bağdat'tan İstanbul'a uzanan bir rota dahilinde İslam medeniyetinin zirvelerinde bir seyir yapılıyor. Mimarinin taştan abidelerine emsal eserleri sesleri kullanarak inşa eden bestekarların dünyaya nasıl bir zirveden baktıklarını anlamadan, o eserlerin hakiki manalarını idrak etmek mümkün olmayacak. Ve nitekim bugünkü halimizi ortaya koyan Yahya Kemal'in işaret ettiği bigânelik de başka türlü ortadan kalkmayacak, “Çok insan anlayamaz eski mûsikimizden ve ondan anlamayan, bir şey anlamaz bizden…”





• • •


İslam Medeniyetinde Musiki


Fazlı Arslan


Beyan Yayınları


2015


464 sayfa




#İslam alimleri
#Müzik tekniği
#Mûsiki
#İbn-i Seleme
#Fârâbî
#İbn-i Sina
#Tûsî
#Urmevi
#Emir Hüsrev
#Abdülkadir Meragi
8 yıl önce