|

Kırım Tatarları'nın bitmeyen çilesi

Rusya Adalet Bakanlığı, 18 Nisan 2016 itibariyle Kırım Tatar Milli Meclisi'ni “aşırı örgüt” listesine dâhil etti.

Yeni Şafak ve
03:00 - 10/05/2016 Salı
Güncelleme: 21:53 - 9/05/2016 Pazartesi
Yeni Şafak
Gündem
Gündem
Ufuk Özer

Kırklareli Üniversitesi


Rusya tarafından Kırım'a tayin edilen savcı Natalya Poklonskaya, 15 Şubat tarihinde Kırım Tatar Milli Meclisi'nin kapatılması için Kırım Yüksek Mahkemesi'ne başvuruda bulunarak Meclis'in faaliyetlerinin durdurulması ve “aşırı örgüt” listesine dâhil edilmesini talep etmişti. Kırım Tatarlarının temsilcisi olan Meclis “aşırı faaliyetler nedeniyle çalışmaları durdurulan dini ve sivil toplum örgütleri listesine alındı” açıklamasıyla, Rusya Federasyonu'nun aşırıcılık faaliyetleri ile mücadele kanununa istinaden, işlevsiz hale getirildi. Bu durum Rusya'nın 2014 yılında başlattığı Kırım'ın ilhakına yönelik projenin devamı niteliğinde ve en ağır hamlesi olarak kabul edilebilir. Peki, bu ne anlama geliyor?



RUSYA'NIN KIRIM POLİTİKASI


Rusya'nın Kırım'da ne yapmaya çalıştığını veya Kırım stratejisini anlayabilmemiz için Rusların Kırım politikasının tarihi arka planına göz atmak gerekir. Karadeniz'in kuzeyinde yaşayan ve bölgenin asli müslüman unsuru olan Kırım Tatarları, Kırım Hanlığı adıyla, özellikle 1475 yılında Osmanlı İmparatorluğu ile sıkı ittifakı dolayısıyla Doğu Avrupa'nın kilit unsurlarından biri haline gelmişti.


1783 yılına gelindiğinde ise güçlenen Rus İmparatorluğu ilk defa Kırım Hanlığını işgal etmeye başlar. Bu tarihten itibaren Kırım Tatarlarına yönelik baskı artarak devam eder. 1920'li yıllarda Rus Komunistler, Kırım Tatarlarını aç bırakmak ve öldürmek yoluyla baskılarını artırmaya devam ederler. 30'lu yıllara gelindiğinde ise Tatarlara yönelik, kültürel olarak baskı altına alma ve ulus olarak yok edilmesi hedeflenen bir politika işleme konulur. 1944 yılında, Kırım Tatarları tarihlerindeki en büyük sürgünlerden birine maruz kalırlar.



SÜRGÜN DÖNEMİ


Sürgün döneminde Kırım Tatarları'nın sürgün edildikleri yerden başka bir yere seyahat hakları da kısıtlanmıştır. Bu dönemde Tatarların birçoğu eğitim hakkından yoksun kalmıştır. SSCB dönemi Rusya'sı, 1960'tan sonra Kırım Tatarlarına ilk kez yer değiştirme hakkı tanımış; ancak eğitim almak isteyen Kırım Tatarlarına üniversitelerin hukuk, siyasal bilgiler ve uluslararası ilişkiler bölümlerini tercih etmelerine müsaade edilmemiştir. Böylece Tatarların yönetici bir sınıf oluşturmasının önüne geçilmeye çalışılmıştır.



Kırım Tatarlarına Türkiye'de eğitim hakkı tanınmıştır. 1944 yılında Özbekistan'a sürgün ile gönderilen, bir Kırım Tatar ailesinden olan ve İstanbul Üniversitesinde Hukuk Fakültesinde yükseköğrenimini tamamlayan Lenur Kerymov, Varşova merkezli Helsinki İnsan Hakları Vakfı bünyesinde Kırım Tatarlarının hak arayışlarına yardımcı olmaya devam etmektedir.



KIRIM'IN İŞGALİNİN ETKİLERİ


2014 yılının Şubat ayında Rusya'nın Kırım'ı işgal etmesiyle, Rusya kaynaklı baskı ve işgal çilesi yeniden baş gösterdi. Kırım Tatarları bir kez daha anavatanlarını terk etmek zorunda bırakıldılar. Günümüzde Kırım Tatarlarının bir bölümü Polonya'daki akrabalarının yanında hayata tutunmaya çalışıyor. Polonya'nın Bialistok şehrinde geçici ikamet eden Kırım Tatarlarından İsmail Osmanov, Polonya'nın Kırım Tatarlarına mültecilik statüsü tanımaması durumunda Kırım'a geri dönemeyeceğini söylüyor. Çünkü Kırım'ın artık Tatarlar için güvenli olmaktan uzaklaştığını ve 1944'te başlayan asimilasyon politikasının yeniden sahnelemeye başladığını belirtiyor.



Kırım'da bütün Tatar radyo ve televizyonlarının kapatıldığını, Kırım-Tatar Milli Meclis üyesi Mustafa Cemiloğlu'nun da Kırım'a girmesinin yasaklandığını belirten Kerymov; Kırım Tatarlarının demokratik temsilinin engellendiğini kaydediyor. Ayrıca Meclisin aşırılıkçı örgüt listesinde yer alması, Meclis üyelerinin herhangi bir suç işlemeksizin hüküm giymelerine de neden oluyor.


Bunun yanı sıra, Tatarların evlerine, cami ve medreselerine yapılan ani baskınlarda son dönemde Tatarların aşırılıkçı dini yapılar ile bağlantılı oldukları bahane edilerek Kırım'daki sosyal hayat ve dini inançların da kontrol altına alınmaya çalışıldığı görülmektedir. Açıkçası, Stalin tarafından 1944 yılında Kırım Tatarlarına yönelik uygulanan baskının, Putin tarafından miras alındığını söylemek mümkün.



Ancak Kırım Tatarlarının uzun bir geçmişe dayanan ve şiddete başvurmaksızın kendi haklarını savunma geleneği bulunmaktadır. 1944 yılında Stalin tarafından sürgün edilen Kırım Tatarları 1950'lerde Kırım'a dönebilmek için herhangi bir şiddete başvurmaksızın ilk mücadelelerini başlatmışlardır. Ardından Kırım Tatar Milli Hareketi doğmuş ve bu mücadele 50 yıl kadar sürmüştür. Bu hareket, Sovyet dönemindeki tek nadir demokratik hak arayışıydı. Bunun sonucunda, ilk Kırım Tatar Milli Kurultayı kurulmuştur. Tatarların bu mücadelesi dünya siyaseti açısından da çok önemli bir örnek teşkil etmiş ve katılımcı demokrasi olarak da literatüre girmiştir.



ACI MİRAS


Sonuç olarak, Kırım Tatarlarının farklı dönemlerde yaşadığı Rusya kaynaklı sürgünler ve baskılar, Rusya'nın günümüzdeki uygulamaları; genç kuşaklara acı bir mirastır. Kırım Tatarlarının “çileli halk” kaderinden kurtulabilmesi amacıyla Rusya'nın haksız uygulamalarının her platformda dile getirilmesi ve bu konuda uluslararası bir duruş sergilenmesi zorunludur. Unutmamalıyız ki, tarihin çilesini omuzlarına yüklenmiş bir halk olan Kırım Tatarları en iyi dönemlerinden birisini, 1990-2014 yılları arasında yaşamıştır. Bu dönemde Kırım'a geri dönme imkânı bulan Tatarlar, Türkiye'nin de sağladığı destekle Tatar dilini, kültürünü ve müziğini yeniden geliştirme şansına sahip oldular. Tarihi yapılar, hanlar, camiler, Türkiye'nin maddi katkılarıyla restore edilmiştir. Mağdur uluslara sahip çıkma erdemini ve insani yaklaşımını, tarihte aralarında Lehler ve Macarlar gibi farklı Avrupa ulusları için sergilemiş olan Türk toplumu, sığınmış oldukları Avrupa ülkeleri tarafından bir minnettarlık ifadesi olarak Kırım Tatarları için de sergilenmesi haklı beklentisi içindedir.


#Ufuk Özer
#Kırım Tatarları
#Rusya
#Natalya Poklonskaya
8 yıl önce