|

Körfez’de Türkçe konuşmak moda

Türk dizileri sayesinde Türkçe’ye meraklı gençlerin sayısı Arap ülkelerinde de hızla artıyor. Körfez ülkelerinde artık kafelerde Arap gençler kendi aralarında Türkçe sohbet ediyor, Türk yazarları okuyor Türk gazetelerini takip ediyorlar.

Yeni Şafak ve
04:00 - 17/04/2016 Pazar
Güncelleme: 02:13 - 17/04/2016 Pazar
Yeni Şafak
Feyza Gümüşlüoğlu


Eğer bir Körfez ülkesinde yaşıyorsanız, gençlerin kafede kendi aralarında ana dilleri olan Arapça'yla değil, kulağa çok daha 'cool' gelen İngilizce ile sohbet etiklerini duymak çok sıradan gelecektir. Ülkenin dört bir yanına yayılan İngiliz okulları sayesinde, kendini İngilizce daha iyi ifade edebildiğini söyleyen gençlerin oldugu Katar'da, bu tür sahnelerle defalarca karşılaştım. Doğrusunu söylemek gerekirse bir gün, kendi aralarında yine Arapça dışında bir dilde, bu kez Türkçe konuşan Katarlılar göreceğimi tahmin etmezdim…



SABAHATTİN ALİ OKUYORLAR


Katarlılar arasında son zamanlarda yavaş yavaş yayılan yeni bir akım var: Türkçe öğrenmek. Sayıları bir iki kişi ile sınırlı kalmayan ve zamanla artan bu Katarlılar'ın Türkçesi, İstanbul'un turistik yerlerinde 'dertlerini anlatacak' seviyenin çok üzerinde üstelik. Öyle ki sevdikleri dizileri orjinal dilinde ve alt yazısız izliyor, Sabahattin Ali romanı okuyor, Türkiye gündemini Türkçe gazetelerden takip ediyor ve Türk arkadaşları ile son gelişmelere dair fikir alışverişinde bulunuyorlar.



Şeyma el Subeyi, Alanud el Malki, Gade el Suleyti, Meryem el Mansuri… Onlar son birkaç senedir Türkçe öğrenen ve şimdiden şaşırtıcı derecede iyi konuşan Katarlılar'dan sadece dört tanesi. Bazıları tercüman olmak gibi profesyonel nedenlerle Türkçe öğrenirken, kimi bunu tamamen merak ve şahsi zevk için yapıyor. Yakın çevrelerinde de Türkçe'ye merak salmış tanıdıkları, akrabaları var. Onlar bu duruma artık şaşırmıyor: ''İlk zamanlar ailemiz ve arkadaşlarımız bizi garipserdi, neden Türkçe öğreniyorsunuz, ne yapacaksınız diye sorarlardı. Ama şimdi bizim gibi Türkçe öğrenen birçok insan var. Artık anormal bir durum değil bu…'''



DİZİLERDE BAŞÖRTÜLÜ KADINLAR NİYE YOK


Türkiye'ye ve diline karşı ilgilerini tetikleyen, hepsinin hemfikir olduğu en önemli faktör tahmin edilebileceği üzere Türk dizileri. Gümüş dizisi ile başlayan, Aşkı Memnu ve son olarak Muhteşem Yüzyıl ile had safhaya çıkan dizi çılgınlığı, Katarlılar arasındaki Türkiye merakının çıkış noktası. Henüz 21 yaşındaki Alanud, birkaç sene önce dizilerden etkilenip İstanbul'a gittigini, daha sonra Katar'a dönüp Türkçe dersleri almaya başladığını söylüyor.



Katarlılar'ın Türkiye merakının dizilerden doğduğu su götürmez bir gerçek, ancak aynı dizilerin Türkiye'ye dair kafa karışıklığı da yarattığı sohbet sırasında bir kez daha gün yüzüne çıkıyor. TV dizilerinde sürekli zengin kişileri, "dekolte giyinen", son derece "Avrupai" kadınları gördüklerini, oysa Türkiye'ye gittiklerinde daha çok sıradan insanlarla karşılaştıklarını anlatıyor Şeyma: ''Örneğin popüler dizilerde hiç başörtülü bir kadın görmedik. Türkiye'de başörtüsü yasak, hiç kapalı kadın yok diye düşünüyorduk başlarda ama gidince gördük ki gerçek Türkiye ve Türk insanı bizim izlediğimiz dizilerde gösterildiğinden çok farklı…"


Aynı durum Muhteşem Yüzyıl dizisi için de geçerli. Her ne kadar Katar tarihinde Osmanlı'nın hatrı sayılı bir geçmişi olsa da, Katar halkının bu geçmişe dair bilgisi yok denebilecek kadar sınırlı. Bilgi eksikliğinin yanında, Osmanlı algısı aslında çok da pozitif sayılmaz. Osmanlı ile yapılan ve modern Katar için bağımsızlık savaşı kabul edilen Vacba savaşının tarih derslerinde işlendiği düşünüldüğünde bu durum şaşırtmamalı. Bu noktada Arap dünyasında 'Sultan'ın Haremi' adıyla yayınlanan Muhteşem Yüzyıl dizisinin var olan Osmanlı algısına olumlu bir katkı yaptığını söylemek güç. Nitekim Gade, çok fazla beğenmemesine rağmen izlediği dizi için ''bilgilendirici değil yanıltıcıydı'' ifadesini kullanıyor. Arkadaşları da onunla hemfikir. Dizinin tek olumlu yanı, Sultan Süleyman hakkında merak uyandırarak onları Türkçe tarih kitapları okumaya teşvik etmesi olmuş.



Katar, genel olarak Körfez halkını büyük ölçüde apolitik olarak tanımlamak mümkün olsa da, dizilerin haricinde Katarlılar'ın


Türkiye'ye ve Türkçe'ye ilgisini artıran diğer bir etken siyaset. Erdoğan'ın Arap dünyasında artan popularitesi ve bilhassa son yıllarda Katar Emiri ile kurduğu yakın dostluk ilişkisi, Katarlılar'ın kafasındaki Türkiye imajını büyük ölçüde değiştirmiş. Her tatilini İstanbul'da geçiren Gade, "Önceden Türkiye'yi çok fazla bilmiyorduk, Türkleri de tanımıyorduk. Güvenli olmayan, geri kalmış bir Türkiye algımız vardı. Diziler ve Erdoğan ile birlikte bu olumsuz fikirlerimiz degişmeye başladı'' diyor.



Katar halkının Erdoğan sevgisi ile ilgili olarak, Emirleri ile olan yakınlıktan önce ''One minute''in etkili olduğunu söylüyorlar. En büyük hayali Erdoğan'ın tercümanlığını yapmak olan Şeyma, Erdoğan'ın İsrail çıkışının Katar halkı tarafından çok cesur ve hayranlık uyandırıcı bulunduğunu söylüyor: ''Bizim için o olay çok önemliydi. Hiçbir Arap liderin yapmaya cesaret edemeyeceği bir hareketti. Erdoğan Müslümanlar'ın da güçlü ve cesur olduklarını gösterdi. Batı artık Müslüman ülkelerden çekiniyor.''



Evimizde petrol kuyusu yok


Siyasetten çıkıp Türkiye'deki Arap algısına geliyoruz. Bu konuda en çok şikayet ettikleri konu, kendileri Türkiye'ye bu kadar yakınken, Türkler'in Körfez Araplarını, özelde ise Katarlılar'ı hala yeterince tanımadığı, daha doğrusu yanlış tanıdığı… Onlara göre Körfez Araplarına karşı Türkler'de halen daha bir önyargı hakim. Türkiye'nin turistik yerlerinde gördükleri muamele de bu fikirlerini pekiştiriyor. "Türkler bize, herbirimizin evinde petrol kuyusu varmış gibi bakıyor, öyle muamele ediyor. Onlara göre bizler zengin ve aptalız" diye özetliyor bu durumu Meryem, ve ekliyor: "Türk insanı bizi çok şımarık sanıyor, halbuki öyle degiliz…"


Sohbetin sonlarına doğru, Türkiye'yi bu kadar çok seven ve Türkçe'yi bu kadar iyi konuşan Katarlı kızlara, ileride bir Türk ile evlenmek isteyip istemediklerini soruyorum. Çoğu buna fikir olarak sıcak bakıyor, hatta içlerinde 'hayalim' diyen bile var. Zira Türk erkeklerinin, dizilerde abartıldığı kadar olmasa da, Arap hemcinslerine nazaran daha romantik ve özgürlükçü olduğunu düşünüyorlar. Türk erkeğini tercih etmelerindeki en çarpıcı etkense çok evlilik konusu. Her ne kadar yeni nesil Körfezliler arasında gittikçe azalıyor olsa da, çok eşlilik halen toplumda kabul gören bir uygulama. "Türkler'de ikinci eş yok, bu yüzden Katarlı yerine bir Türkle evlenmeyi tercih ederdim" diyen Meryem, yeni nesil kadınların çok eşlilik konusunda öncekiler kadar toleranslı olmadığının da ipucunu veriyor.


Katar'da Türkiye'nin diline, tarihine ve kültürüne olan ilgi, yakın zaman önce açılan Yunus Emre Kültür Merkezi ile daha da artacak gibi görünüyor. Türkiye'yi, dilini öğrenecek kadar çok seven Katarlılar'ın varlığı ise, ülkeler arasındaki ilişkilerin siyasetin dar sınırlarının ötesine geçerek halkların kalbinde karşılık bulduğunun en güzel ve en somut örneği…



#Türk dizileri
#Arap ülkeleri
#Şeyma el Subeyi
#Alanud el Malki
#Gade el Suleyti
#Meryem el Mansuri
8 yıl önce