|

Körfez’in sonu mu?

Yeni Şafak ve
04:00 - 23/06/2018 Cumartesi
Güncelleme: 03:59 - 23/06/2018 Cumartesi
Yeni Şafak
Gündem
Gündem
Feyza Gümüşlüoğlu - Yazar

6 Haziran 2018’de Körfez İşbirliği Konseyi’nin (KİK) geleceğini derinden etkileyecek önemli bir toplantı gerçekleşti. Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) en güçlü iki ismi, iki ülkenin veliaht prensleri Muhammed bin Selman ve Muhammed bin Zayed’in başkanlığında Cidde’de Suud-BAE Koordinasyon Konseyi ilk toplantısını yaptı. Abu Dabi Veliaht Prensi Muhammed bin Zayed, toplantının önemini Twitter hesabından yaptığı paylaşımda şöyle ifade etti: “Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan, derin tarihi bağlar ve ortak kaderin çizdiği güçlü bir ittifak ile sonsuza kadar birleşti. Bu kuantum sıçramasını gerçekleştiren halklarımıza tebrikler.”

Konseyin hedefinde her iki ülkenin de ekonomi, insanı kalkınma, siyasi, güvenlik ve askeri bütünleşme gibi alanlarda iş birliği ve koordinasyonu artırmak olduğu açıklandı. Bu doğrultuda konseyin ilk toplantısında 44 stratejik projenin beş yıllık bir sürede hayata geçirilmesi kararı alındı. Bu projelerle BAE ve Suudi Arabistan gıda güvenliğinin sağlanması, ortak bir güvenlik sisteminin kurulması, petrol, gaz ve petrokimyasal gibi alanlara yatırımların yapılmasını hedefliyor.

Aslında Suudi-BAE Koordinasyon Konseyi’nin kurulması kararı bundan yaklaşık iki yıl önce, 2016 yılının Mayıs ayında BAE Devlet Başkanı Halife bin Zayed ve Suudi Arabistan Kralı Selman bin Abdülaziz tarafından alınmıştı. O zamandan itibaren her iki ülkenin bürokratları ortak projeler geliştirmek için düzenli olarak buluşuyordu.

Öte yandan yeni oluşturulan konseyin, KİK’in geleceğini nasıl etkileyeceği büyük bir merak konusu. Konseyin, Katar ablukası ile iyice yara alan KİK’in çöküşünü hızlandıracağını düşünenlerin sayısı bir hayli fazla. İlk olarak 2014 yılının Mart ayında nispeten daha küçük çapta ortaya çıkan Katar merkezli Körfez krizi, 2017 yılının Haziran ayında ambargo ve abluka ile yeniden ve çok daha şiddetli bir biçimde patlak verdi. 2017 yılının sonunda Kuveyt’te yapılan KİK toplantısı geçmiştekilerin aksine son derece sönük geçti. Yalnızca Katar en üst düzeyde temsil edilirken, Suudi Arabistan ve BAE zirveye düşük düzeyde katılım gösterdi. İki gün sürmesi beklenen toplantı bir saatte bitirildi. Takip eden altı ay boyunca da taraflar krizi aşmaya yönelik ciddi bir adım atmadı. Suudi Arabistan ve BAE’nin Katar’a yönelik kara propagandası ve Katar’ın Türkiye ve İran’la daha yakın ilişkiler geliştirme yönünde attığı adımlar, krizin daha da derinleşmesine neden oldu.

Ablukanın birinci yıl dönümünde Katar’ın süpermarket raflarından Suudi Arabistan ve BAE menşeli ürünleri kaldırma kararı sembolik olsa da, aynı zamanda güçlü bir ekonomik birlik olan KİK’in komaya girdiğinin açık bir göstergesiydi. Suudi-BAE Koordinasyon Konseyi toplantısının Katar ablukasının yıldönümünden hemen sonra yapılması ise ikilinin KİK’i geride bırakıp, kendi aralarında daha güçlü bir ittifak kurma peşinde olduklarını resmen ortaya koymuş oldu.

Katar ablukası ile KİK yalnızca ekonomi gibi birliğin en temel alanlarından birinde değil, hemen hemen her alanda tamiri zor bir yara aldı. Üye ülkelerin sadece siyasi ve ekonomik birlikleri değil, tarih boyunca din ve kabile bağlarıyla güçlendirilmiş kültürel birlikleri de ciddi bir sarsıntıya uğradı.

BÖLGESEL BÜTÜNLEŞME ÖRNEĞİYDİ

Oysa Katar ablukasına kadar KİK oldukça başarılı işleyen bir örgüttü. 1981 yılının Mayıs ayında altı Körfez ülkesinin 1979 İran devriminin ardından bölgede artan İran tehdidine karşı Riyad’da bir araya gelerek kurduğu KİK, o zamandan bu yana özellikle ekonomik işbirliği konusunda hiç de küçümsenemeyecek bir mesafe kat etmişti. Öyle ki, ortak bir pazarın varlığı, üye ülke vatandaşlarının diğer ülkelerdeki eğitim, seyahat ve çalışma hakları hesaba katıldığında KİK, neredeyse Avrupa Birliği kadar başarılı bir bölgesel bütünleşme örneğiydi.

KİK zaten ortak bir tarih bilinci, dini, etnik ve kabile bağları ve evlilikler yoluyla tesis edilmiş olan sosyo-kültürel yapıyı da ciddi anlamda güçlendirerek ortak bir Körfez kimliğinin oluşmasında ve gelişmesinde büyük rol oynadı.

GÜVENLİK VE DIŞ POLİTİKADA BAŞARISIZ

KİK’in başarısız olduğu alanlar ise bu tür örgütlerin genellikle başarısız olduğu alanlarla hemen hemen aynıydı. Bunların başında güvenlik geliyordu. En başından beri tarafların niyetlerini açıkça ilan etmelerine, hatta ortak askeri tatbikatlar ve savunma anlaşmaları yapmalarına rağmen KİK ülkeleri etkin bir ortak askeri güç kurmayı başaramadı. 1985 yılında bu doğrultuda oluşturulan Yarımada Kalkanı, aradan geçen onca yıla rağmen halen daha etkin bir güç olmaktan uzak.

KİK ülkelerinin başarısız olduğu diğer bir alan ise ortak bir dış politika geliştirmek oldu. Nitekim Katar krizinin en önemli sebeplerinden birisi de 1990’lı yılların ortalarından başlayarak Katar’ın diğer Körfez ülkelerinden gittikçe ayrışan bir dış politika izlemesi idi. Bu ayrışma Arap Baharı sürecinde, özellikle de Mısır’daki darbeden sonra tarafların verdiği tepkiler ve takip ettiği politikalarda açıkça görüldü.

Ancak ortak bir askeri güç oluşturma ve dış politika belirlemedeki başarısızlıklarına rağmen KİK ekonomik ve kültürel alanlarda oldukça başarılı bir örgüttü. Katar krizi ise bu alanlardaki başarının da altını oyarak KİK’i işlevsiz hale getirmeye başladı. BAE ve Suudi Arabistan arasında gelişen ve gittikçe kuvvetlenen özel ilişki, bu nedenle KİK’in sonunu getirebilir.

Ancak konuyla ilgili fikrini aldığım KİK Siyasi Müzakerelerden Sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı Abdulaziz Aluwaisheg, Suud-BAE Konseyi’nin kurulmasının çatı birliğin çökeceği anlamına gelmediğini söylüyor: ‘’KİK, üye devletleri kendi bünyesi dışındaki oluşumlara katılmaya her zaman teşvik etmiştir. Bu durum 2006 yılında açıkça uygulamaya kondu, Aralık 2015’teki KİK zirvesinde ise geliştirildi. Ana fikir şu; KİK üye ülkelerin uyması gereken asgari standartları belirler ancak, iki veya daha fazla devlet aralarındaki entegrasyonu artırmak isterse bunu yapmakta serbesttir.’’

Geçmişte de KİK içinde benzer ‘yan birliklere’ şahit olunduğunu aktaran Aluwaisheg, Suudi Arabistan, Bahreyn, Katar ve Kuveyt’in katılımı ile başlayan ortak elektrik şebekesini örnek olarak gösteriyor. Diğer bir örnek ise dört üyeye sahip parasal birlik.

Dr. Abdulaziz, KİK’in er ya da geç dağılıp dağılmayacağı ile ilgili sorumu, ‘’Belki bin yıl içinde, o kadar uzağı göremem’’ diye yanıtlıyor ve ekliyor: Gemi çok sağlam ve fırtınaya rağmen yoluna devam ediyor.

GEMİ SU ALIYOR

Gerçekte ise geminin su aldığına şüphe yok. Geçtiğimiz hafta birinci yılını dolduran Katar ambargosu halen aşılabilmiş değil. Ülkeler arasındaki siyasi krizler aşılsa dahi bu sefer halklar arasına giren nifak tohumları etkisini sürdürecek gibi duruyor. Bunun ötesinde halklar arasında KİK’e duyulan güven ve ihtiyaç hissi de ciddi yara almış durumda. Katarlılar KİK olmadan da hayatlarına devam edebileceklerine inanıyor. Nitekim Katar’ın NATO’ya tam üyelik talebi de ülkenin KİK bünyesinden çıkması veya çıkarılması ihtimaline karşın güvenlik alanında alternatifler bulma arayışını ortaya koyuyor. Diğer taraftan BAE’li ve Suudi yetkililer ve yazarlar da Katar’ın KİK’ten çıkarılması olasılığını abluka başladığından beri zaman zaman dillendiriyor. Tüm bunlar göz önüne alındığında KİK’in geçmişteki tüm kazanımlarına rağmen Katar krizini aşamayarak tarihe ‘başarısız bir birlik’ olarak geçmesi çok da ihtimal dışı görünmüyor…

#Körfez
#Katar
6 yıl önce