Geçmişte camilerde hutbelerde, fetvalarda Alevileri de dışlayan yanlış sözler olurdu. Malatya’da avukat arkadaşımız 60’lı yıllarda vefat ettiğinde ‘Bu Alevidir, Kızılbaştır’ diye camide namazını kılmadılar. 50’den sonra gelen hiçbir hükümet bu meseleye ciddi yaklaşmadı. Bugün bir genişlemeye, esnemeye doğru gidiliyor. Cemevlerinin masraflarının karşılanması gibi uygulamalar çok kolay düzenlenebilir. Kamuoyu da çok olumlu karşılıyor. Muharrem ayında mükemmel mersiyeler okunuyor. Ben heyecan duyuyorum. Geçmişte halk ozanımız bir Alevi ozanının şah beyitini söyleyemiyordu. ‘Ya Ali’ değil de ‘Ya Yar’ diye değiştirip okuyordu. Bunlar hep yaşandı ama şimdi mükemmel. Alevi oruçlarına devlet mensupları katılıyor. Bunlar güzel şeyler, toplum ne güzel kaynaşıyor. Toplum bu değişime hazır. Bu hükümetin şansıdır. Hükümet, Alevilerden oy alsın almasın bu değişiklikleri yaparsa büyür. Hazırlıklar Alevi örgütleriyle tekrar istişare edilir. Türkiye’ye güzel bir fotoğraf verilir. Millet bir hava alır böylece. Ben de bunu yaşarım inşallah.
Geçmişte kadıdan dışlanan, hükümete gidip derdini anlatamayan bir topluluktan bahsediyoruz. 40’lı yıllarda bir köylümüz babamı önüne katar da nüfus memurluğuna ancak öyle giderdi. Bugün cemevleri artık özellikle kentleşmeyle birlikte daha büyük bir ihtiyaç. Oraya giden insanlar sohbet ediyor, kaynaşıyor, ibadetini yapıyor. Cenazesi oradan kaldırılıyor. Bunları camide yapamıyor. Bugün Diyanet cemevlerinin ibadet yeri olduğunu kabullendi. Keşke bu daha önceden olsaydı. Hep o umudu taşıdım. Ben hep halkın içindeydim. Hem Sünni hem de Alevi toplumunun karakterinde bütünlük, sevgi, paylaşım var. Asla dışlama yok. Tayyip Bey’in tabirini kullanayım ben de “Türkiye toplumunun fıtratında sevgi ve bütünlük” var. Anadolu insanın orijininde hiçbir farlılık yok. Hepimiz “Hak, Muhammet, Ali, peygamber” diyoruz. Alevilerin başka bir şey dediği yok. Olsa olsa farklı olarak kırsal kesimde dışlanmış olmanın getirdiği yaşam tarzı vardır. Farkları İslam öncesi Horasan’dan gelen kültürlerini taşıyor olmalarıdır.