|

Öğretmenlik zihinde başlar

“Kırk Dakika Koridoru” kitabı Hüseyin Akın’ın yeni kitabı. Kendisi de öğretmen olan Akın öğretmen öğrenci arasındaki ilişkiyi, öğretmenlik mesleğini masaya yatırıyor.

Haber Merkezi
04:00 - 15/12/2020 Salı
Güncelleme: 22:40 - 15/12/2020 Salı
Yeni Şafak
Hayat
Hayat
KEVSER TEKİN

Yolu en iyi kim bilir? Şimdi herkes “onu en iyi bilen tabii” diyecektir. Yanlış efendim. Billahi yanlış. Yol, bilinen bir şey değildir. Adımlanan, bazen koşulan, bazen durulan bir şeydir. Yolu yürümek için o yolda yürümüş birini tanıyorsanız eğer onun adımlarını takip edersiniz. Yazar öğretmen olan Hüseyin Akın da bu son kitabıyla, öğretmenlikle ilgili varını yoğunu anlatıp meslektaşlarıyla yol yürümeyi teklif ediyor.

“Kırk Dakika Koridoru” kitabı, otuzuncu yaşını kutlayan Şûle Yayınları’ndan çıktı. İçinde elli deneme olan kitapta tesadüftür ki, kırkıncı deneme yazısının başlığı “Ölüm Bilgisi de Hayat Bilgisi Kadar Önemlidir”.


Yazarın, memleketi Sinop gibi, bazen mavi yeşil, bazen de sarı bir coğrafya edasında yazdığı ve nazarlarımızla buluşmaya can atan her bir denemesiyle geçmişe gidiyorsunuz. Bölümlerin sonlarında kendi çizimi olan karikatürlerle -her biri muhtevayla ilgili- özgünlük bayrağını dalgalandıran yazar, öğretmenin arşivciliğini, geçmişe olan bağlılığını gösteriyor. Okuyucu da çoğu zaman aradığını aynı geçmişte buluyor. Bazen okul günlerinin karalanmış ahşap sıralarına oturuyorsunuz, bazen de beyaz tebeşirli, tozlu -öksürüklü- sınıflarına giriyorsunuz.

ÇOK YÖNLÜ ÖĞRETMEN

Öğretmenliği kader olgusuna dayandıran yazar, sorumluluktan bahsediyor. Ancak derdi olanın, kursağında bir çiftten fazla söyleyecek sözü yuvalananın, uçmayı kaçmayı bilenin üstesinden gelebileceği bir meslektir öğretmenlik. Ve hemen peşine ekliyor: “öğretmenlik zihinde başlar.” Zihinde uyandırılmayı bekleyen onca düşünceyi harekete geçirecek otuz çift göze hakkıyla bakabilmek için kocaman bir dünyası olmalı öğretmenin. Daldan dala konmayı bilmeli mesela, maç konuşabilmeli, en son çıkan filmlerden haberi olmalı, üstâd olmasına gerek yok ama eli az buçuk kalem tutabilmeli.

Yazarın, kitaba neden kırk dakika sınıfı değil de kırk dakika koridoru dediğini kitabın ince damarlarında gezinirken anlıyorsunuz. Sınıf, en nihayetinde dar bir alandır. Ama koridor öyle değildir. Her yere açılır, her yönünde çıkış vardır. Bazen sınıf camından dışarı bakarak bir ağacın yaprak dökmesini anlattırabilir size. Ya da uzak bir köyde eğitim gören öğrencilerle kardeş yapabilir sizi. Koridorun dünyaya açılan birçok kapısı vardır. İstediği kapıdan girmek her öğretmenin yiğitliğinde gizlidir. Yoğurt ortada, davet bu kitapta. Afiyet ola.

Din kültürü ve ahlak bilgisi dersi öğretmeni olan Akın, aslında kendi branşıyla ilgili sınıf anılarını yazmışsa da bunlar, başka branşlar için de geçerliğini koruyor elbet. İşin sırrını kitabın sonlarına doğru veriyor aslında: “Dört Başı Mamur mu Yoksa Dört Yanı Memur mu”? Öğretmenlik, memur üstü bir vazifedir. Atanmışların değil adanmışların yürüyebileceği bazen çiçekli, bazen de dikenli bir yoldur. Akılda kalanlar kırk dakikalık ders dışında vuku bulanlardır çoğu zaman. Okuyucu -hele de öğretmense- kitabın bitimde şunu düşünecektir belki de: ben, kırkıncı dakikadan sonra hatırda kalabilecek miyim?

#Öğretmen
#Kırk Dakika Koridoru
#Kitap
3 yıl önce