|

Ölümünün 125. Yılında Muallim Naci

Yahya Kemal, Tevfik Fikret, Mehmet Akif gibi kendisinden sonra gelen şairlerin de yalın şiir dilinde etkisi olan gazeller kaleme alan Muallim Naci henüz 44 yaşındayken hayata veda etti.

Yeni Şafak
12:03 - 9/05/2018 Çarşamba
Güncelleme: 12:07 - 9/05/2018 Çarşamba
Yeni Şafak
Muallim Naci.
Muallim Naci.

ÂLİM KAHRAMAN

Muallim Naci, 1893’te kırk dört yaşındayken hayata gözlerini kapadı. Nisan’ın on ikisiydi. 1310 yılı Ramazan’ının ise yirmi beşinci günü. Buna göre, Miladi takvime göre yüz yirmi beş, Hicri takvime göre yüz yirmi dokuz yıl geçmiş ölümünün üzerinden.

Modern Türk şiirinin ortaya koyduğu tablo içinde nasıl bir yerde durmaktadır onun şiiri? Gerçekten bir Muallim Naci şiirinden söz edebilir miyiz? Yoksa bazı edebiyat tarihçilerinin belirttiği gibi, dönemi içinde Recaizade Mahmut Ekrem’le yaşadığı sansasyonel bir tartışma dolayısıyla mı bugünlere kalmıştır adı? Hangi parametrelerin kesişme noktasında durmaktadır o? Şiirleri üzerinde düşünürken bir şey çekti dikkatimi: Sanki kendisinden sonra modern Türk şiirini bir varlık tabanına oturtacak olan isimlerden Yahya Kemal’i haber verir gibidir Muallim Naci. Hemen itiraz edilmesin bu sözlerime. Bir an şöyle düşünelim, eğer Yahya Kemal onun yaşında bu dünyaya veda etmiş olsaydı, şiir olarak neleri kalacaktı elimizde? Sonradan Eski Şiirin Rüzgârıyla’da toplanan gazelleri ve Deniz, Ses ve Açık Deniz gibi yeni tarzda yazdığı birkaç şiiri.

YAHYA KEMAL VE MUALLİM NACİ

Naci’nin güçlü olduğu formlardan biridir gazel. Fakat eski şiir dünyasından beslenmiş, o dünyanın bazı unsurlarıyla var olmuş olsa bile onun gazelleri klasik gazelden çok başkadır. Mazmuna yaslanmayan sade bir söyleyişin peşindedir şair. Bu söyleyişe ulaşmak için bir hayli emek de harcamıştır. Ne Naci’ye ne klasik gazele benzeyen Yahya Kemal’inkiler de büyük emekler harcanmış uzun bir dönemin verimleridir. Daha ilk gençlik yıllarında babasının kütüphanesinde bulup okuduğu Muallim Naci’nin şiirleri Yahya Kemal’i hemen sarmış, Şerare’deki gazelleri yüksek sesle okumuş, bazılarını tahmis etmiştir. Daha da ileri giderek diyelim ki, Yahya Kemal’in, Ölüm âsûde bahar ülkesidir bir rinde dizesi Muallim Naci’nin yıllar önce okuduğu Şerare’deki Hased o rinde ki âsûdedir mezarında dizesinden doğmuş gibidir. Sadece Yahya Kemal da değil, modern Türk şiirinin bir taban bulmasında Yahya Kemal’le beraber adlarını anmamız gereken Mehmet Akif ve Tevfik Fikret üzerinde de belli bir etkisi vardır Naci’nin. Naci’nin ortaya koyduğu tecrübe onlara da yol göstermiş, dize kurmayı, sade ve düzgün söylemeyi, aruzu Türkçeye uygulamayı ondan öğrenmişlerdir. Naci’nin şiirleri eski tarzdan doğan gazel ve diğer formlardan da ibaret değildir. Edebiyat dünyasının onu tanıması, 1881 yılında Sakız’dan Ahmet Midhat Efendi’nin çıkardığı Tercüman-ı Hakikat’e gönderdiği “Kuzu”, “Şam-ı Garîban”, “Nusaybin Civarında Bir Vadi” gibi yeni tarzda yazdığı şiirleriyledir. İnce, lirik duyarlılıklar içeren bu şiirler bu özellikleri yanında sade ve külfetsiz söyleyişleriyle de dönemi için işlevsel parçalardır.

ASIL İSMİ ÖMER’DİR

Naci’yi öncelikle şairliğiyle ele almak gerekir. Ancak bununla yetinmek bazı eksikliklere sebep olur. Türk diline yaptığı hizmeti bir bütün olarak görmeli. Onun için de sözlük çalışmaları, eleştirileri ve diğer nesirlerine de bakmalı. Bu konuda üzerimde etki bırakan bir yazıdan söz edeceğim: Refik Halit’in 1943 yılında bir gazetede çıkan “Ömer’in Çocukluğu ve Naci’nin Büyüklüğü” yazısı. Şiirde saydığım isimler neyse bazı başka isimlerle beraber nesirde de Refik Halit benzer bir işlevi yerine getirmiştir. Modern Edebiyatımız onun eserlerindeki Türkçe’ye çok şey borçludur. Bilindiği gibi Ömer, Muallim Naci’nin asıl ismidir. Edebiyat âleminde, kullandığı birçok takma isimden biri olan Muallim Naci’yle var olur. 1849’da Fatih Kıztaşı’nda doğmuştur. Babası Ali Bey, elinin emeğiyle geçinen bir saraçtır. Saraçhanebaşı’nda bir dükkânı vardır. Sade ve örnek denebilecek bir aile hayatları vardır. İşte Refik Halit’in sözünü ettiği Ömer’in Çocukluğu, şairin, babasının ölümüne kadar olan, hayatının ilk sekiz yılını anlattığı hatıra kitabıdır (ilk olarak Sünbüle adlı eserinin içinde 1891’de yayımlanmıştır). Türkçede edebî hatıra türünün belli başlı ilk örneği kabul etmemiz gereken bu eserle Refik Halit’in ilişkisi dikkat çekicidir. Yazar, külliyatını karıştıranların sık sık bir çocukluk hatırasıyla karşılaşacağını belirttikten sonra şöyle devam eder: “Bana bu merakı veren Ömer’in Çocukluğu’dur. Muallim Naci’nin ufacık bir şaheserler demeti olan o yazı serisini kırk şu kadar yıl önce kıraat kitaplarında ilk okuduğumuz zaman -pek iyi hatırımdadır- sade üsluplu Türk nesrinin tesiri de yardım ederek ilk edebiyat zevkini duymuş, iki büyük hakikat sezmiştim: Konuşulan lisanı yazıya geçirmek ve kendi başından geçenleri bu lisanla yazmak! Daha birçok yaşıtlarım üzerinde de aynı hayırlı tesiri yaptığını sonradan öğrendim.” Refik Halit bununla da kalmıyor, yazısında, şu cesur sözlere de yer veriyor: “Demek ki -birtakım kalem kavgaları, inatçı çekişmeler yüzünden bize yalnız softa, gazelci, geri kafalı, meyhane peykesi şairi gibi görünen- Muallim Naci sekiz on nesir parçasıyla edebiyatımızda bambaşka bir çığırın açılmasına, yepyeni unsurların doğmasına, bir dil devriminin yoktan var olmasına hizmet etmiş bir inkılâpçıdır.” Refik Halit’in yazdıklarından anlıyoruz ki, Naci, kendisinden sonraki kurucu kuşağın yalnız şairlerine değil düzyazı ustalarına da “muallim”lik yapmıştır. Onun hayat ve eseri yarım kalmış ve tam açılımını yapamamış bir görünüm sergiler. Bununla beraber geriye bıraktığı kadarıyla eserleri, kendi varlıklarının aşan bir işlev yerine getirmiştir. Tam bir Naci portresi ortaya koyabilmemiz için şairin lügatçiliği ve eleştirmenliği üzerinde de durmak gerekir. Ancak onun Ahmet Midhat Efendi ile yazışmalarında ortaya çıkan psikolojisine dikkat çekeyim. Oradan hareketle hatıraları ve şiirlerine de yansımış olan içe dönük ve yalnız adam portresine işaret edeyim. Saklı kalmış korkuları, kırılgan sanatçı kimliğiyle bir sanatçının iç dünyasını anlamaya çalışmayı başka yazılara bırakayım. Tanıyanların temiz seciyesine işaret ettikleri şairi, yüz yirmi beşinci ölüm yılında, bir kere daha rahmetle anayım. Rahmet dualarını mezarı başında yapmak isteyenlere de hatırlatayım: Şairin istirahatgahı Divanyolunda II. Abdülhamit ve II. Mahmut’un türbelerinin de bulunduğu mezarlıktadır.

#Muallim Naci
#Türk Edebiyatı
6 yıl önce