|

Seçim diyalektiği

Türkiye artık ültimatom alan değil, ültimatom veren bir ülkedir. İthal olasılıklar, devşirme dezenformasyonlar artık Türkiye’nin ayağına takılmayacak kadar küçük engellerdir. Bu hakikate hiçbir ülke de mani olamayacaktır. Uluslararası hegemonya bundan böyle hiçbir paraleli bir tehdit aracı olarak kullanarak AKP’yi depolizitasyon ile etkisiz hâle getiremeyecektir.

Yeni Şafak
04:00 - 8/01/2015 Perşembe
Güncelleme: 21:01 - 7/01/2015 Çarşamba
Diğer
Gündem
Gündem
BİLAL YAVUZ

Önümüzde bir seçim süreci var. CHP-BDP-Pensilvanya ittifakı ve MHP-BBP-Pensilvanya ittifakı olarak iki türde bir siyasi inovasyon hareketiyle karşı karşıyayız. Atatürk’ün askerleriyiz diyenler Öcalan’ın gerillaları ile aynı karede. Geçtiğimiz yıllarda Gülen’e sürekli hakaret eden Bahçeli için Gülen’in aniden Fethullah Bey olması, Yazıcıoğlu’nu kendi içlerinde algı operasyonuyla uzaklaştıran bir toplulukla birleşen BBP’nin bu kirli ve çıkara dayanan ortaklık ile merhum liderine olan ihaneti daha başlangıç...


İktidar ise bu süreçte gücüne güç katmakta, hocayla siyasetin felsefesini derinleştirip, kendi medeniyet perspektifimizi oluşturmaktadır. AKP iktidarıyla beraber şahsi kanaatime göre adaletin ve kalkınmanın yanı sıra üniter, ulus ya da sosyal devlet tarzlarının dışında dünyaya dördüncü bir seçenek olabilecek yepyeni bir devlet yapılanma teori ve pratiği geliştirildi. 

Yasama, yürütme, yargı piramidinden, yönetmeliğe, mevzuata, tüzüklere kadar, politik tezkerelerden, ithal fezlekelere kadar birçok alanda sessiz devrim stratejisiyle, yerlileşme eksenli bir değişim, dönüşüm projesi hayata geçiriliyor. Zaten yeni Anayasa için pratikte sağlam bir zemin oluşturulmazsa, ileride gelebilecek artçı sarsıntılara dahi dayanamayacak bir yapı ortaya çıkardı. 

Dış siyasette rekabet!

En küçük hesaplamalar için dahi yapılan kurultaylar, parlamento oylamaları hem işin ciddiyetini göstermek de, hem de başkanlık sistemine geçişin sinyallerini vermektedir. 2023’e kadar istikrarla devam edecek bir AKP düşünün! O zamana kadar belki de bütün önemli ülkelerde başa gelecek unsurlar olabildiğince genç ve toyken, Türkiye istikrarlı ve tecrübeli yönetimiyle dünyada bir marka olacaktır. Aynı zamanda saygınlığı artacaktır. Uluslararası toplantılarda belki de o gün gelişecek ekonomisinin dışında, sağlamlaşmış dış siyasetiyle bir kontrol mekanizması oluşturacak, ABD, Rusya gibi devletleri Ortadoğu bağlamında daha fazla ikna edici bir düzeye gelecektir. Şüphesiz İsrail yönetimi bunun farkında olduğu için kendileri de rotalarını istikrar yönüne doğru çevirmiş bulunmakta. 

Dış siyasette önümüzdeki dönemlerde rekabet Türk ve Yahudi yönetimi arasında gerçekleşecektir. Çünkü iki taraf da aslında tecrübeli, istikrarlı ve kalıcı bir dış siyasetin ne kadar güçlü olursa olsun diğer devletlerle konsensüs konusunda ikna gücüyle Ortadoğu’ya kalıcı bir barış ya da savaşın getirilebileceğini biliyor. 

Bu yüzden AKP hükümeti entegrasyonu önemserken, diğer partiler bölücü ittifaklar peşinde kan kaybetmeye devam ediyor. Konjonktüre göre hareket edenler başarılı olsa da, konjonktürle beraber geleceği hedefleyenler kadar başarılı ve başarıda devamlı olamayacaklardır. 

Liberal maskeli manipülasyonlar

Türkiye artık ültimatom alan değil, ültimatom veren bir ülkedir. İthal olasılıklar, devşirme dezenformasyonlar artık Türkiye’nin ayağına takılmayacak kadar küçük engellerdir. Bu hakikate hiçbir ülke de mani olamayacaktır. Uluslararası hegemonya bundan böyle hiçbir paraleli bir tehdit aracı olarak kullanarak AKP’yi depolizitasyon ile etkisiz hâle getiremeyecektir. 

Liberal maskeli manipülasyonlar ancak bir yere kadar daha solcuları kendi tarafına çekebilir. Bu ülkenin solcularının da gerçeği anlama noktasında kum saatleri dolmak üzere. Gezi olaylarından sonra gittikçe artan sessizlik bu kabullenişi haber veriyor. Yargıdaki adamlarıyla küçük güç gösterilerinde bulunup Yakup Köse gibi vatandaşları haksız yere içeri atarak bir rant elde edeceğini sananlar mutlaka yargı önünde hesap verecektir.  

Şayet uluslararası alandaki müzakerelerde, muteber bir hamaset istiyorsak, diktatörün sultası gibi yaftalara katlanarak istikrarla milli irademize devam etmeliyiz. Çünkü kimin diktatör ve kimlerin koyun olduğu er ya da geç görülecektir. Gereksiz monşerlere yersiz salvolar bize elzem değildir. 

Milli iradenin hasılası

Millet olarak yetki verdiğimiz fraksiyon devlet idaresindeki ana programı alnı ak bir hakikat medeniyetinin programıdır! Bu programın kapsadığı prensipler, idarede ve siyasette hakikat milletini aydınlatıcı, karanlığı delici medeniyet ışığımızın ana hatlarıdır! Bu prensipleri gökten indiğine inanılan Kelamullah’tan, Akif deyimiyle doğrudan doğruya ilham alarak oluşturmuştur. Ve asrın idrakine hakkı, hakikati söyletmeye dayalı bir stratejik perspektif izleğinde devam etmektedir, edecektir! Bu teşkilat, doğrudan doğruya hayattan ilham değil, ancak ibret almaktadır. Tarih ibret alınmadığı için hep tekerrür etti. İşte AKP, bu tekerrürü değiştirme devrimine talip olmuştur. 

Faraza bu yüzdendir ki, diğer particiklerimiz gibi küçük hesapların peşinden gitmemekte, riskin dahi büyüğünü almasına rağmen, samimi tevekkülü, tefekkürü ve gayretiyle hep başarıya mazhar olmuştur, inşallah bundan sonra da olacaktır. Bu tecelli milli iradenin Allah’tan başkasına boyun eğmemesinin neticesine hasıl olan bir ihsandır. 
#CHP-BDP-Pensilvanya ittifakı
#MHP-BBP-Pensilvanya ittifakı
#Atatürk
9 yıl önce