|

Suriyeliler’e nefreti kardeşlik söndürür

Suriye savaşının sekizinci yılına girdiğimiz şu günlerde ülkemizde onlara yönelik nefret söylemi giderek artıyor. Son olarak Mudanya’da Suriyeliler’in denize girmesini yasaklanması büyük tartışma yarattı. Tam da bu tartışmaların gölgesinde İstanbul Üniversitesi önemli bir atölyeye imza attı. 8. yılında Suriyeliler atölyesi ile mültecilerin sorunları konuşuldu. Haberler ve sosyal medya ile körüklenen nefretin önüne ancak kardeşlik duygusu ile aşılacağına vurgu yapıldı.

04:00 - 16/06/2019 Pazar
Güncelleme: 13:34 - 15/06/2019 Cumartesi
Yeni Şafak
​Suriyeliler’e nefreti kardeşlik söndürür
​Suriyeliler’e nefreti kardeşlik söndürür

Türkiye’de ortaya çıkan birçok ekonomik ve toplumsal sorunun sorumlusu olarak görülen Suriyeli sığınmacıların durumu Türkiye gündeminin en önemli konularından biri. Mülteciler, sosyla medyada yer alan nefret söyleminden en çok etkilenen gruplardan bir tanesi Özellikle sosyal medyada çıkan haberlerde Suriyeliler hırsızlık, taciz ve daha birçok konuyla ilgili suçlanıyorlar. Yapılan araştırmaların çoğu mültecilere karşı negatif duygunun giderek arttığı yönünde. Halkın yaşadığı bölge sebebiyle üstünlük hissetmesi, güvenlik, inanç ve ekonomik konularında mültecilere yönelik dijital nefret söylemleri geliştirilmesine yol açıyor.

TAKSİM KUTLAMALARININ ARDINDAN ARTTI

Türkiye’de resmi açıklamalara göre 3,5 milyonun üzerinde Suriyeli sığınmacı var. Uzmanlara göre mülteci sayısı resmi rakamların çok üzerinde. Suriye’de 2011’den beri yaşanan savaştan kaçanların hemen hemen yarısı Türkiye’de yaşıyor. Suriyeliler geldi kiralar üç kat arttı, işsizliğin artışının sebebi Suriyeliler, ülkelerine dönmeyecekler gibi medyada onlarca nefret söylemi yer alıyor. Son olarak Mudanya’da Suriyeliler’in denize girişi yasaklandı. Sayıları dört milyonu bulan ve savaşın sekizinci yılında geleceği belirsiz olan mültecilere yönelik nefret söylemeleri bitecek mi? Yılbaşı gecesi Taksim Meydanı’nda kutlama yapan Suriyelilerin görüntülerinin sosyal medyaya yansıması artan öfke dinmek bilmiyor. Türkiye’de yaşayan Suriyelile ilgili yanlış bilinenler her ne kadar açıklansa da bilgi kirliliği ve önyargıların önüne geçildiği pek söylenemez.

GÜNAH KEÇİSİ OLDULAR

Halk Suriyelileri ‘günah keçisi’ olarak görüyor ve devletin onlara vatandaştan daha çok değer verdiğini düşünüyor. Ana akım medyada hırsızlık, tecavüz gibi olaylar haberleştirilirken, şüphelinin Suriyeli kimliğine vurgu yapılıyor. İnsan hakları örgütleri, kullanılan dilin toplumda daha çok ‘nefret söylemi’ yarattığını dile getiriyor. Oysa İçişleri Bakanlığı’nın verilerine göre 2014-2017 yılları arasında Suriyelilerin karıştığı olaylar, Türkiye’deki toplam suçların sadece yüzde 1,32’sine denk geliyor. Bu veriler, Suriyeli mültecileri hedef alan nefret söyleminin gerekçleri yansıtmadığının kanıtı. Ancak maruz kaldıkları yaftalama ‘sabıka’ kayıtlarının ötesine geçmiş durumda.

TÜRKİYE İÇİN BİR FIRSAT

Bu tartışmaların gölgesinde İstanbul Üniversitesi önemli bir çalışmaya imza attı. İÜ Sosyoloji Araştırma Merkezi tarafından Türkiye’de yaşayan Suriyelilerin mevcut durumlarının analizi, bu alandaki akademik ve bilimsel çalışmaların ortaya konması ve sorun alanlarının saptanması amacıyla “8. yılında Türkiye’de Suriyeliler Atölyesi” düzenlendi.

Programın açılış konuşmasını yapan İÜ Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Başkanı Prof. Dr. İsmail Coşkun, Türkiye’nin uzun yıllardır göçlere maruz kaldığının ve bu alanda dünyanın en tecrübeli ülkelerinden olduğuna dikkat çekti. Coşkun, Türkiye coğrafyasının Osmanlı dönemindeki mübadele ve farklı göçlerden, Kuzey Irak’tan gelen göçlere kadar birçok defa kitlesel yer değişimlerinin geçiş ve hedef noktası olduğunu belirterek, “Bunların tarihi, siyasi ve sosyolojik sonuçları oldu. En yakın dönemde ise Suriye’de yaşananlar yüzünden Türkiye’ye çok sayıda insan geldi. Türkiye’deki Suriyeliler 8 yıldır burada ikamet ediyor. Atölyelerimizde bu kişilerini sorunlarını, bu kişilerle ilgili yapılan araştırmaları ve Türkiye’nin bu konuda nerede olduğunu, politikaları görmeye çalışacağız. Bölüm olarak da sonuç odaklı ve ortaya veri çıkabilecek çalışmalara ağırlık vermek istiyoruz.” şeklinde konuştu. İÜ Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yücel Bulut moderatörlüğünde düzenlenen panelde konuşmaları Nuray Ekşi, Fuat Keyman, Ulaş Sunata ve Yusuf Adıgüzel yaptı. İstanbul Üniversitesi tarafından düzenlenen konferansta Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yusuf Adıgüzel, Suriyelilerin Türkiye için bir fırsat olduğunu belirtti.


UYUM İKİ YÖNLÜ İŞLİYOR

Göçün sadece Türkiye değil dünyadaki birçok devlet için hassas ve riskli bir süreç olduğunu belirten Adıgüzel, “Suriyeliler hakkındaki olumsuz algı, iyi politikalar ve uyum süreçleriyle olumlu hale getirilebilir ve Türkiye’de yaşayan Suriyeliler iyi entegre edilirse Türkiye için büyük bir kazanıma dönüşür. Suriyeli genç nesil, Türkiye için büyük fırsat. Türkiye geçicilik ve kalıcılık alternatiflerini iyi planlayarak strateji geliştirmeli. Suriye’de savaşın durumu netleşse bile Türkiye’den Suriye’ye geri dönüşlerin sınırlı kalacağını tahmin edebiliriz. Herkesin ülkesinde mutlu ve huzurlu yaşamasını istiyoruz tabii ki ama şu anda öyle bir ortam maalesef yok. Bunun için Suriyelilerle birlikte yaşamayı öğrenmemiz ve ona uygun politikalar geliştirmemiz gerekiyor.” dedi.Adıgüzel, Suriyelilerin hayatın birçok alanında aktif olarak rol aldıkları ve Türkiye’nin gelişmesi için de çalıştıklarını söyledi.Eğitim, sağlık, iş hayatı gibi toplumsal alanlarda uyum sürecinin önemli olduğunu vurgulayan Adıgüzel, “Uyum iki yönlü işliyor. Birinci, teknik ve daha kolay olan boyutu. Yasal oturma ve çalışma hakkına sahipse, istihdam, barınma ve eğitim hakkından faydalanıyor ve vergilerini veriyorlarsa, dil öğreniyorlarsa bu süreç hızlı atlatılabilir ama kültürel uyum belki 2. ve 3. nesillere sarkacak bir süreç. Örneğin, Almanya’daki Türkler, karşılaştırmak doğru olmasa da 4. kuşaktayız ama Almanya’da hala Uyum Bakanlığı var ve bakan bir Türk. Alman medyası ve araştırmaların büyük bir kısmı, yabancıların zor uyum sağladığını söylüyor.Almanya’nın nüfusunun yüzde 20’sini yabancılar oluşturduğu halde durum böyle. 60 yıldan daha fazladır milyonlarca insan Almanya’da göçmen olarak yaşıyor. Uyum sürecinin sağlıklı olabilmesi için yeni nesillerin kendilerini ve geleceklerini bu ülkede görmeleri gerekiyor. Uyum süreçleri sağlıklı yürütülürse Türkiye’de doğup büyüyen genç nesiller burayı vatan olarak bilecekler ve güçlü bir Türkiye için bizimle birlikte çalışacaklardır” diye konuştu.


Türkiye insan hakları perspektifini benimsiyor

Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr Nuray Ekşi konuşmasında Suriyelilerin hukuki statüsü hakkında bilgilendirmede bulundu.. 6458 sayılı YUKK’un nitelikleri, vatandaşlık, uluslararası koruma, geri dönüş meselesi ve geçici koruma hukuki statüsünün Suriyelilere sağladığı haklar konusuna değinen Ekşi, Suriye’den gelenlere verilen geçici kimlik kartlarının onların Türkiye vatandaşı olduğunu göstermediğini vurguladı. Türkiye’nin göç meselesinde insan hakları perspektifini benimsediğini belirten Ekşi, geri gönderme konusunun gündeme gelmesi durumunda yine bu bakışın geçerli olacağını kaydetti. Bahçeşehir Üniversitesi’nden Doç.Dr. Ulaş Sunata ise toplumsal bir fenomen olarak göç olgusundan, misafirperverlik söyleminin toplumsal yankılarından, medyada ve kamusal alanda Suriyeliler konusunda inşa edilen söylemlerin sonuçlarından söz etti.


Koşulsuz misafirperverlik

Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi Direktörü Prof. Dr. Fuat Keyman, 8. Yılında Türkiye’de Suriyeliler Atölyesi’nin açılış panelinde yaptığı konuşmada, Suriyelilerin kitlesel göçüyle birlikte Türkiye’nin ‘koşulsuz misafirperverlik’ yaptığını ve bunun tüm dünyada örnek olarak gösterildiğini belirtti ve, “Süreç sosyolojik anlamda bir eko sistem oluşturdukça misafirperverlik ilkesinde son noktaya geldik. Artık bu durumdan haklar ve birlikte yaşama geçmemiz gerekiyor” dedi.


#suriye
5 yıl önce